Paranın icadından önce insanoğlu, takası yalın şekilde ihtiyacını karşılama aracı olarak kullanmakta,
ihtiyaç fazlası ürünleri ile ihtiyacı olan ürünleri trampa etmek suretiyle ihtiyacını karşılamaktaydı. Ticaret yapmanın bilinen en eski yolu olan takas, paranın kullanılmaya başlamasından önce insanların ihtiyacı olan, ancak kendi üretemediği veya tedarik edemediği malları elde edebilmelerinin tek yolu olmuştur.
Ancak ekonomi geliştikçe, takas sisteminin kullanışlı bir yöntem olmadığı ortaya çıkmıştır. Çünkü, arz ve talebin karşılıklı olarak tatmin edilebilmesi için, sadece istenen mal veya hizmete sahip birini bulmak yeterli olmayıp, karşı tarafın da, sunulacak mal veya hizmeti kabul etmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, tedavüle konu olan mal ve hizmetler de çeşitlendiğinden, malların değerini kıyaslamanın ve aradaki farkları başka mallarla karşılamanın gittikçe güçleşmeye başlaması, mal ve hizmet trafiğinde, sabit bir değer atfedilerek, mal ve hizmetlerin diğer mal ve hizmetlerle değişiminde aracı olarak kullanılabilmesi fikrini ortaya çıkarttı. Bu süreç çeşitli aşamalardan geçerek modern dünyada kullanılan mal veya hizmet-para ekonomisine kadar geldi. Böylelikle takas sistemi önemini büyük ölçüde kaybetti ve uluslararası ticaret geliştiğinde de, para kullanılmaya başlandı.
Metal para ve daha sonra banknotun ekonomide likidite amaçlı olarak kullanılmaya başlanmasıyla birlikte ticaretin ilk şekli olan takas, pratik olmaması nedeniyle uygulamadan kalktı. İnsanlık, paranın icadı ile birlikte paranın maliyeti olan faizle tanıştı. Faizin ekonomik maliyeti de, büyük çaplı dünya ekonomik krizlerini gündeme getirmekte gecikmedi. Ekonomilerde yaşanan konjonktürel krizlerle birlikte para ve sermaye piyasaları, krizin kaynağının para temelli ekonomilere yeni alternatifler üretilmemesinden kaynaklandığını sorgulamaya başladı.
Özellikle 1930’lu yıllarda dünyada yaşanan büyük ekonomik krizle birlikte, ellerinde yeterli miktarda mal ve hizmet bulunmasına rağmen, gerek şahıslar gerekse ülkeler, altın rezervi ve dolar bulamadıkları için ticaretlerinde büyük sıkıntılar çekiyorlardı. İşte barter uygulaması öncelikli olarak Latin Amerika ülkelerinde olmak üzere bu yıllarda yaygın bir şekilde gündeme geldi ve finansal bir enstrüman olarak gelişmeye başladı.
20. yüzyılın başlarında ABD’de yaşanan ekonomik krizlerle birlikte, ulusal ve uluslararası ticarette paranın maliyetini en aza düşüren veya ortadan kaldıran alternatif ticaret yollarının teoride ve pratikte kullanılması ve araştırılmaya başlanmasıyla birlikte, barter olarak isimlendirilen, mal veya hizmetin bir başka mal veya hizmetle para kullanmaksızın değişimini sağlayan bu sistem, 1930’lu yıllarda ABD’de kullanılmaya başlandı. Birçok firma, barter’ın, atıl kapasitenin ürüne dönüştürülmesinde ve ürünlerin pazarlanmasında en düşük maliyetli yöntemlerden biri olduğunu farketti. Uluslararası düzeyde de bağlı muamele yöntemleri ile ödemeler dengesi açığının giderilmesinde barter, çözüm olarak uygulanmaya başlandı.
1930’larda ticaretin çöküşü nedeniyle, 1930 yılından 1933 yılına kadar hemen hemen bütün Avrupa ülkeleri, çok sayıda barter anlaşmaları yapmışlardır. Özellikle Almanya, gıda ve hammaddelerini barter yoluyla Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinden temin etmişir. O yıllarda, savaş ve yaşanan ekonomik krizler barter uygulamalarının ülke bazında yapılmasını zorunlu kıldığından, daha çok ülkelerarası barter gündemdeydi. Ancak daha sonra bu uygulamalar işletme seviyesinde de yaygın olarak uygulanmaya başlandı.
İlk şeklini 1930’lu yıllarda ABD’de almaya başlayan barter, esas olarak bir takas ticaretini ifade etmektedir. Takas ticareti, daha para icad edilmeden önce kullanılan bir yöntem olmakla beraber modern şekline barter adıyla kavuşmuştur. Nitekim, para icat edildikten sonra da özellikle Avrupa’da malın para yerine kullanıldığını hatta verginin buğday ya da hayvanla ödenebildiği görülmektedir. Barter sistemini Avrupa’da ilk olarak kullanan ülke İsviçre’dir. İsviçre’de küçük ve orta ölçekli işletmeleri büyük holdinglere karşı korumak ve kendi aralarındaki işbirliğini artırmak amacıyla 1934 yılında WIRGenosenschaft adlı organizasyon kurulmuş ve bugün 65.000 üyesi bulunan büyük barter organizasyonlarından biri ortaya çıkmıştır. İsviçre’de daha çok inşaat sektöründe ve iç piyasada popüler olan barter ticareti, 1993’de yıllık %14 lük bir artış göstererek 4 milyar franga ulaşmıştır. Almanya’da ilk barter teşkilatı 1983 yılında Hamburg’da, Avusturya’da ise 1984 yılında Viyana’da faaliyete geçmiştir.
1980’li yıllarda yapılmış olan birkaç ilginç barter anlaşması örnek olmak üzere aşağıda verilmiştir: Bir Amerikan şirketi olan Control Data Corporation (CDC), yeni model bilgisayarlarını SSCB’de pazarlamak istediğinde SSCB yetkilileri dövizle ödeme yapamayacaklarını bildirdi. Bunun üzerine CDC, Leningrad’ daki Hermingate sanat kolleksiyonunun Batı müzelerinde sergilenmesi ve geliriyle ödeme yapılmasını teklif etti. Teklifin kabul edilmesiyle, bir mal/hizmet değişimi gerçekleştirilmiş oldu.
İsveç’li ünlü müzik topluluğu ABBA, Doğu Avrupa ülkelerine ihraç ettiği müzik bantları, plak ve telif hakları karşılığında, döviz yerine mal almayı kabul etmiş, karşılığında kimyasal maddeler, meyva ya da makine alarak bunları bir aracı İsveç firması (Beijerinvest Co.) kanalıyla pazarlayarak paraya çevirmiştir.
Barter tekniğinin dünyada hızla yayılmasında en önemli görev kuşkusuz ki bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere düşmüştür. Bilgisayar donanımlarının ve teknolojilerinin akıl almaz bir süratle insan yaşamına girmesi, barter sistemine işlevsellik kazandırmıştır.