ALEV RİGEL Senelerdir tartışılır durur. Çocuklar için en ideal ülkeler hangileridir? Çocuklar nerede ve hangi şartlarda yetiştirilirse büyüdüklerinde “ideal kişi” haline gelir? Sessiz, rahat, güvenli, toplumsal çevrede çocuk yetiştirmenin en iyisi bulunduğunu düşünen anneler de vardır; hayata hazırlanmak için zor, çetin, mücadeleci ortamlarda evlatların tecrübe kazanması gerektiği kanaatinde olan anneler de. Dünyada geçen yıl 281 milyon insanoğlunun göç etmiş olduğu, Birleşmiş Milletler kayıtlarında içeriyor. Sebepler oldukça değişik. Savaşlardan, yoksulluktan, çevre felaketlerinden, kirlilikten, gürültüden, fena yaşam şartlarından kaçan aileler, naturel olarak evlatları için daha uygun ülkeler arayışı içinde oluyor. İngiliz gösterim kuruluşu BBC, çocuklar ve aileleri için halen en uygun ülkeleri şöyleki seçmiş:

Japonya

Evlatların sıhhat, beslenme, eğitim problemlerine çözüm getirmeye çalışan Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu-UNICEF, “en uygun ülkeler sıralaması”nde ilk sırada Japonya’yı gösterdi. Herşeyden ilkin evlatların fiziki sağlıkları en yüksek, aşırı kiloluluk ve ölüm oranları en düşük ülke, Japonya. Okul saatleri haricinde tabiat ile bütünleşmek, öğretmenleri eşliğinde ormanlık alanda yürümek, bitkiler hakkında informasyon almak ve herşeyden önemlisi yüksek trafik güvenliğinin koruyucu kanatları altında olmak, Japon evlatlarının en mühim avantajları. Japon anne-baba, okula giden çocuğunu ya da çocuklarını kapıdan uğurlamaktan başka birşey yapmıyor. Çocuk, otobüse yada trene tek başına (yada komşu çocuklarıyla beraber) biniyor, yürüyor. Evlatların beraber olmasının, güvenlikle hiçbir ilgisi yok. Amaç, bir tek sosyalleşme ve dayanışma duygusu. Çocuğun karşılaşmış olduğu tek olumsuzluk, hava ve su kirliliği. Bu kirlilik aslen, minimum düzeyde. Gene de çocuklar kirliliğe, büyüklerinden daha duyarlı. Evlatların bir kabahat mahalliyle karşılaşmaları ihtimali yok şeklinde. Japonya’da bir milyonda iki katliam vakası görülüyor. Bu oran Avustralya’da sekiz, Kanada’da 18, ABD’de 53. Japon evlatları, başkent Tokyo şeklinde nüfusu 37 milyondan fazla olan büyük bir metropolde bile kolaylıkla yürüyebilir. Aileleri trafik endişesi yaşamaz. Çocuklarını büyütmüş ve halen Londra’da yaşamını sürdürüyor olan Mami McCagg, “Biz Japonya’da çocuklarımızı altı yaşından itibaren hayata hazırlıyoruz. Okula kendileri gidiyor, okul uzaktaysa hangi otobüs yada trene bineceklerini, iyi mi bilet alacaklarını, nerede ineceklerini oldukça iyi biliyorlar. Asla kimse evlatların güvenliğinden kaygı duymuyor” diyor. Gene de evlatların bu yolculukları esnasında, yüzlerce yetişkinin gözlerinin, evlatların üstünde olduğu kati.

Estonya

Baltık ülkeleri olarak malum Letonya, Litvanya ve Estonya’dan bir tek Estonya’nın, UNICEF sıralamasına üst sıralardan girmesi, dikkate kıymet. Varlıklı ülkeler dereceye giremezken, Estonya neler yapmış oldu da çocuklar için bir aden haline geliverdi? Bu ülkeye, büyülü bir sopa değmemiş. Bir tek çevre mevzusunda iddialı pek oldukça ülkeden daha geniş yeşil alanlara haiz. Çocuklar, akranlarıyla evlerinin oldukça yakınındaki parklarda oyun oynayabiliyor, hava ve su kirliliği nedir bilmiyor. Hele bir özellik, oldukça mühim. Çocuklar, haşare ilaçları bulaşmamış toprak ve suyun getirmiş olduğu sıhhatli ortamın keyfini sürüyor. Normal olarak ki bilmeden. Bebekler sıhhatli ve ideal kiloda doğuyorlar. Sebebi ise annelerin doğum öncesi, sıhhatli beslenmeleri, kirlilikten uzak yaşamaları, stresli, endişeli olmamaları, neler yapması gerektiği mevzusunda iyi eğitilmeleri. Bu şekilde ortamda doğan çocuklar, Asya’daki birkaç ülke haricinde, matematiğe ve bilime en yatkın grup oluyor. Dijital becerileri de son aşama gelişmiş. Çocuklar ana okullarında bile robotlarla oynuyor, akıllı tabletler kullanıyor. Öğrenmek, oyun temelli olunca, başarı oranları yükseliyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD’ye gore Estonya’da beş yaş grubu çocuklar, İngiltere ve ABD’deki çocuklardan daha iyi öğreniyor, daha toplumsal oluyor, daha kolay beceri geliştiriyor, dostlarıyla daha oldukça ortaklaşa iş yapıyor. Bu başarıda ailelerin ve devletin görevi büyük. Çocuk üç yaşına kadar tamamen devletin himayesinde. Anne, eğer çalışıyorsa, 475 gün ücretli izin alabiliyor. Çocuk, 14 yaşına gelene kadar da hem anneye hem babaya, on gün ücretli izin veriliyor.

İspanya

Çocuklar için ideal ülkelerden biri de İspanya. UNICEF tarafınca belirlenen istatistiklere gore bu ülkedeki çocuklar, zihinsel gelişim, temel bilimsel nitelikli ve toplumsal beceriler ile eğitim ve sıhhat hizmetleri açısından son aşama talihli. Evlatların yüzde 81’i, kendine dostlar edinmekte başarı göstermiş. Bu da sosyalleşmelerini kolaylaştırıyor. Daha da önemlisi İspanyol gençler içinde, erken yaşta intihar eğilimi oldukça düşük. Ne yazık ki, öteki ülkeler bu kadar talihli değil. Gençler, gelecek görmeyip karamsarlığa düştüklerinde verecekleri karar iç parçalayıcı oluyor. Güneşli Akdeniz ikliminin de gençleri intihardan vazgeçirmekte oranı olduğu aşikar. ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’da aynı yaş grubunun gençleri için aynı şeyi söyleyemiyoruz. 15 yıl kadar ilkin Madrid’den Chicago’ya taşınmış olan, bir erişkin oğul sahibi Lori Zaino, anavatanında evlatları, İspanyol kültürünün kucakladığına inanıyor. Zaino, “İspanya’da çocuklu ailelerin barlara gittiğine şahit olabilirsiniz. Ufak evlatları olan anne-babaların gece yarısı sokaklarda endişesiz gezebildiğini görebilirsiniz” diyor. “Ve herşeyden önemlisi, etrafı rahatsız etmeden konuşabilecekleri mevzusunda çocuklarınızı eğitebilirsiniz. Çocuklar asla şımarmazlar ve büyüklerinin söylediklerini harfiyen yerine getirirler” diye de ekliyor. Bu ülkede de ailelere, eli bol çocuk izinleri var. Hem anne hem baba, eğer ikisi de çalışıyorsa, ücretleri yüzde yüz ödenerek 16 hafta izin alabiliyor. Anneler, iş yerlerinde parasız üç yıla kadar izinli sayılabiliyor.

Finlandiya

Şimal Avrupa’nın refah ülkelerinden Finlandiya da çocuk sahibi olmak isteyen ailelere eli bol davranıyor. Bu ülke, gene UNICEF’e gore iki ayrı kategoride küçüklere avantajlar sunuyor. Birincisi “evlatların kendi dünyalarını” güzelleştiriyor. Yüksek hava kalitesiyle onların yaşam standardını yükseltiyor. İkincisi “evlatların etrafındaki dünyayı” cazip kılıyor. Bir başka deyişle evlatların okulda birbirleriyle yazışma kurmalarına yardım ediyor, onları trafiğin tehlikelerinden uzak tutuyor, yeşil alanlarla onların iç dünyasını aydınlatıyor. Dolayısıyla dünyanın en başarı göstermiş, derslerini en iyi ve kolay öğrenen yeni nesli, Finlandiya’da bulunuyor. 5-14 yaş arası çocuklarda ölüm oranı, dünyanın en düşük seviyesinde. Anne-baba adayları, çocuğun doğmasına altı ay varken bile devlet yardımı almaya başlıyor. Bu, Avrupa Birliği’ndeki hiçbir üye ülkenin girişmeye bile cesaret edemediği bir uygulama. BBC’den bir örnek daha. Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Finlandiya’da oturma izni olan İngiliz baba Hadley Dean, çocuk yetiştirmek için en iyi ülkenin Finlandiya bulunduğunu, bu ülkede yeşil alanların, başkent Helsinki’de bile tüm dünya başkentlerinden daha çok bulunduğunu kaydediyor. Finlandiya’daki parkların bir özelliği var. Onlar sonradan belediye tarafınca yapılmış parklar değil. Nerede ise hepsi, naturel nebat örtüsü, sonradan fidan dikilmemiş ormanlık alan. Bu ormanlar, başkentin içlerine kadar girmiş durumda. Dean, “Bu şekilde bir ortamda ne anksiyeteniz olur ne de depresyonunuz” diyor. Kuzeyde yaşamın monotonluğundan, iç karartıcı uzun kış gecelerinden söz ettiğinizde Dean’in cevabı hazır: “O denli kolay alışıyorsunuz ki. Bunun değil Finliler, biz yabancılar için bile mesele olmadığından inanırım. Yazın da 22 saat güneş ışığı görüyorsunuz, yetmez mi?”

Hollanda

Çocuklar için mükemmel ortamlar sunan bir başka ülke de Hollanda. Bu ülkenin evlatlarının akıl sağlığı son aşama yerinde. Bu tür vakalar o denli azca ki istatistikleri bile tutulamıyor. Dolayısıyla dünyada birinci sıradalar. Evlatların el becerilerinde de dünya üçüncüsü konumundalar. Amerikalıların “teen” grubu söylediği 13-19 yaş arası Hollandalı gençlerde yaşamdan memnun olma oranı yüzde 90’dan fazla. Onda 8’i de oldukça kolay dost bulabildiğini söylüyor. Olga Mecking, Polonyalı bir anne. Üç evladı ile 13 senedir Hollanda’da yaşıyor. Kendisi, “Asla birşey Yapmadan Hollanda’yı Kucaklama Sanatı” adlı kitabın yazarı. “ABD’de küçüklere (siz özelsiniz, siz herkesten farklısınız) diye özgüven aşılanmaya çalışılır. Oysa Hollanda’da evlatların bu şekilde bir sözlü desteğe gereksinimleri yoktur. Onlar bir tek düzgüsel olmayı öğrenir ve onu bilirler, ona gore davranırlar. Sosyalleşmek, herşeyi çözer” diyor ve ekliyor: “Eğer Hollanda’da aileler ve çocuklar mutluysa, bu başarının altında yatan sebep, ülkenin refah sistemidir. Bundan dolayı devletin ailelere sayısız desteği var. Bu destek de çocuk sekiz yaşına gelene kadar devam eder.” Bazı ülkeler, devlet avantajlarından yararlanmak için kendi ülke vatandaşı olmayı koşul koşarken Hollanda’da, “legal” olarak yaşamak ve çalışmak kafi olur.