PARA ARAŞTIRMA/ MERVE YILMAZ GERGİN Zamanın ruhuna yenik düşmeyen, yıllandıkça kıymetlenen, tozlanacağına parlayan, ömrü kim bilir kaç insan yaşamının toplamına denk olan antika eşyalar, birçok kişinin evinde yer alıyor. Genelde büyüklerimizden yadigâr kalan bu eşyalar bize; kendi kültürümüzü, geçmişimizi ve kaybolan anılarımızı anlatıyor ve eskidikçe kıymetlenen hatta tarihi değere sahip antika nitelikli eski eşyalara rağbet, her geçen gün artıyor.

Ev içinde aileden kalma eşyalar, eski diye kıymetini bilmeyenler tarafından bazen çöpe atılıyor bazen de ucuz fiyatlara eskiciye satılıyor. Ancak işin uzmanları uyarıyor; mutlaka bir ekspere danışarak eski eserlerin satılmasını tavsiye ediyorlar. Çünkü dönemine göre eskiden kalan mobilya, takı, porselen, vazo, altın-gümüş-bakır eser, resim, heykel, halı, mücevher, sikke, avize, saat, madalya, yazma veya basma eserler ve pullar başta olmak üzere pek çok eşya, antika olabiliyor.

Özellikle pandemiyle birlikte antika ve vintage ürünler, sosyal medya platformlarında da satılır hale geldi. Kadınlar özellikle fincan ve biblo ağırlıklı ürünleri talep ederken erkekler ise şömine saatleri, bronz heykeller, efemera belgeler ve mobilyalara yöneliyor.

Bu arada koleksiyonerlerin sayısı da giderek artıyor. Özellikle gençlerin bu alana ilgisi büyük. Bilgi, büyük bir konsantrasyon ve derin bir emek isteyen koleksiyonerlik, aslında göründüğü gibi kolay değil. Bazen koleksiyona katılacak bir parça için kişinin sabrını, yıllarını ve servetini harcaması gerekebiliyor. Uzmanlar, özellikle bir yatırım aracı olarak koleksiyon edinmek isteyenleri rastgele parçalar almamaları konusunda uyarıyor. Özellikle almadan önce kişinin kendisine ‘bu parçayı neden almak istiyorum, sadece görselliği için mi, kalite ne kadar önemli, uzun vadede bir yatırım aracı olabilir mi’ gibi soruları mutlaka sorması gerektiğinin altını çiziyor.

“DEĞERLİ BİR YATIRIM ARACI”

27 senedir antikacılık sektöründe hizmet veren Koleksiyoner Osman Gürsoy, 12 senedir Çukurcuma’da yer alan işletmesinde antika ve sanatseverlere hizmet veriyor. Antika merakının kendisi için çocukluğundan beri süre gelen bir tutku olduğunu ifade eden Gürsoy, koleksiyonunda porselenler, objeler, dönem mobilyaları, Sevres damgalı opalin koleksiyonu, Rönesans parçalardan oluşan eşsiz mobilyalar, Osmanlı dönemi sanat eserleri, gümüşler, konsol saatleri, dünya çapında ünlü ressamların tabloları Zonaro, Demango, Bacmann, Albert Bitran, Fikret Mualla ve en önemlisi Osman Hamdi Bey’in bir eseri ve benzeri yüzlerce parça olduğunu vurguluyor. Gürsoy, antika eserleri genelde yurtdışından, fuarlardan, müzayede evlerinden ve antikacılardan nadide parçaları seçip aldığını da ifade ediyor. Antika parçaları satın alırken dönem parçası olmasına ve her şeyiyle orijinal herhangi bir ekleme yapılmamasına dikkat ediyor. Antika eşyalarda üründe talep gibi bir durumun söz konusu olamayacağına dikkat çeken Gürsoy, “Antika meraklıları ve koleksiyonerler, koleksiyonunu yaptıkları eserler ne ise onu toplayıp arayıp bulup koleksiyonlarına ekler. Ayrıca dekore edilen mekanlarda, mekanı tamamlayan parçaları bizlerden satın alarak dekorasyonu tamamlarlar. Antika göreceli; isteğe, zevke ve statüye bağlı bir yatırımdır. Talep o anki ruh halinizle ve dekore edilen mekanlarla orantılıdır” diyor. Nostaljik her ürününün antika sınıfına girmeyeceğini de hatırlatan Gürsoy, vintage ürünlerin ikinci el anlamında olduğunu, geçmişten günümüze gelen 40-60 senelik ürünler veya 100 sene geçmiş olsa bile antika sınıfına girmeyeceğini, bunları ise eski eşya, obje veya camcı tabloları diye adlandırdıklarını söylüyor.

“YENİ DÖNEM ESKİ SATAN VAR”

Gürsoy’a göre antika, başka bir sınıftır. Nadir eserler, değerli parçalar, kolay bulunamayacak eserler anlamına gelir. İşçiliği, malzemesi, detayları ve görseliyle özel olduklarını, iyi ve kusursuz iş çıkartan ustaların ellerinden çıktıklarını, çoğu zaman da imzalarıyla desteklenmeleri gerekir. Nadide parçalar, antika sınıfına girer. “Antika da pahalılık olgusunun kırılmasına hiç gerek yok” diyen Gürsoy, antikanın pahalı olması gerektiğini, zaten bütçesi müsait olan kişilerin bu eserlere ilgi gösterdiğini de dile getiriyor. Gürsoy, konuşmasında antikacılığın geleceğinin parlak olduğunu da ekliyor. Değerli bir yatırım aracı olduğunu düşünüyor. Mesleğin kötü yönde tanıtıldığı görüşünü de savunan Koleksiyoner Gürsoy, şunları söylüyor:

“İnsanlar bu mesleğe gönül vermek yerine ne kadar para kazanacaklarını müşterileri nasıl aldatacaklarını düşünüyorlar. Ülkemizde en kolay para kazanma yöntemi, eski eşya satıcılığı oldu. Her iş kolundan eski eşya satmak için bu işe atılıyorlar. Bakın özellikle ‘Antikacılık ‘ismini kullanmıyorum. Çünkü bu iş, her türlü aldatmaya müsait; yeni dönem eski satan da antikacıyım, diyor. İnternette belirli mecralarda sabahlara kadar süren müzayedeler, antikacıyım diye açılan bir sürü sayfa ve buralardan yapılan satışlar var.”

TESPİHİN USTASI DA MALZEMESİ DE ÖNEMLİ

Yaklaşık 12 yıldır koleksiyonerlik yapan Fahrettin Alak’ın koleksiyonunda Türk tespih sanatına ait 80 parça eser bulunuyor. Tespihlerin yanı sıra da cep saatleri ve eski tespih objeleri de yer alıyor. Bu koleksiyonu yıllar boyu kazandığı tecrübeler ve bilgi birikimleriyle oluşturduğunu söyleyen Fahrettin Alak, koleksiyonerlik dışında sosyal medya aracılığıyla tespih sahiplendirdiğinin altını çiziyor. Tespihin kalbinin İstanbul Kapalıçarşı ve Çınaraltı’nda attığını ifade eden Alak, İstanbullu ustaların yaptığı eserlere Arap diyarından da ilginin arttığına dikkat çekiyor. Tespih koleksiyonerliğinde tespihin ustası ve yapıldığı malzemenin çok önemli olduğu vurgusunu yapan Alak, okyanus sedefi, mercan, kuka ve kehribardan oluşan tespihlerin çok özel olduğu bilgisini de paylaşıyor. Koleksiyonluk tespihlerin gelişigüzel malzemelerden toplanarak yapılmadığını da sözlerine ekleyen Alak, “Belli bilgi birikimi, ustalık ve malzeme, bu hususta çok önemli” diyor. Koleksiyonerlerin çoğu 25-60 yaş aralığında. Bu kişilerin sadece bazıları, bilinçli koleksiyonlara sahip. Alak, koleksiyon yapmak isteyen kişilere de şu sözlerle sesleniyor:

“Tespihi bilen, ustaları tanıyan, bu sanatın içindeki ilgili insanlardan tavsiye alanlar Türk tespih sanatını öğrenerek tespih koleksiyonu oluşturmalı. Ne olduğu bilinmeyen, koleksiyon değeri olmayan eserlere dikkat etmeliler.”

İLGİSİ ÇOCUKLUKTA BAŞLADI

Çocukluk döneminden bu yana antikaya oldukça ilgili olduğunu belirten Koleksiyoner Dilan Badem, koleksiyonunun Avrupa eserler ağırlıklı fincanlar, porselenler, servis setleri, karaflar, mücevher kutuları, şamdanlar ve demliklerden oluştuğunu söylüyor. Koleksiyoner Badem, bazı eserlerini yurtdışından getirttiğini, bazılarını da evlerden veya antika pazarlarından aldığını söylüyor. Bu eserleri alırken nadir ve kondisyonunun iyi olmasına özen gösterdiğinin altını çizen Badem, kitlesine göre her eserin talep gördüğünü ifade ediyor. Badem’e göre; bir ürünün antika olması için üzerinden 100 yıl geçmesi lazım. Eserde el emeği varsa sanat ve estetik bir aradaysa, bulunduğu dönemin izlerini taşıyorsa ve özellikle damga ve mühre sahipse o eser kendini ortaya koyuyor. Piyasada uygun bütçeye de eserler olduğunu dile getiren Badem, eskiye dönüş ilgisinin her geçen gün artış eğilimde olduğunu belirtiyor. Antikaya ilgi, daha çok orta yaş grubundan. Ancak Badem, genç bir koleksiyoner olarak bu algıyı zamanla kırmayı hedeflediğini vurguluyor. Mesleğin yeterince tanıtılmadı görüşünü de savunan Badem, sözlerini şöyle sürdürüyor: “İlgimin arttığı dönemlerde antika ile ilgili internet sitelerinde çok kapsamlı bilgi yoktu. Okuyarak ya da sadece izleyerek olacak bir durum değil. Yaşanmışlık ve hissetmek gerektiriyor. Bakmak değil, görmek gerekiyor. Ondan kaynaklı gizemli bir yanı var. Babadan oğula, nesillerden nesle durumunun dışında çırak veya elemana çok fazla rastlamadım. Çırak veya eleman bulunmuyorsa da genç neslin pek yönlendirilmemesi veya gençlerin bu alana pek ilgili olmamasından olabilir” diyor.

“İKİNCİ EL EŞYA ANTİKA DEĞİLDİR”

Antikaya merakının tesadüfen başladığını söyleyerek konuşmasına başlayan koleksiyoner Doğukan Yalçın, anneannesinin oturduğu gecekondudan çıkan antika ürünleri satarak bu işe adım attığını belirtiyor. Daha sonraları mezat ve müzayedelere katılarak işi daha da büyüttüğünün altını çizen Yalçın, şimdilerde müzayede ve mezatlardan 150 ve 200 bin liralık ürünler alıp kendi müzayedesini yaptığını belirtiyor. Koleksiyoner Yalçın’ın antika koleksiyonu ünlü marka Christofle ve porselen ayrıca jardinyer vazolardan oluşuyor. Antikada Osmanlı ürünleri oldukça revaçta. Osmanlı zarf tabaka gelin kemerleri ve savatlılar çok değerli ürünlerden. Yalçın, bu ürünlerin dolar, altın, borsa ve kriptodan daha iyi bir getiriye sahip olduğunu belirtiyor. Günümüzde en ufak eski bir radyo bile olsa buna antika gözüyle bakıldığını dile getiren Yalçın, aslında onun bir antika olmadığını, bir ürüne antika diyebilmek için o ürünün nadir olması gerektiğini söyleyerek, böyle ürünlerin retro ya da vintage ürünler olduğunu vurguluyor. Antika eşyaların şu anda çok uygun fiyatlardan oluştuğunu da sözlerine ekleyen Yalçın, “Fransız, İtalyan, Alman ya da bir ceviz ağacından yapılma bir mobilyayı çok uygun fiyatlara veriyoruz. Tam alınması gereken bir zamanın içerisindeyiz, kaçırılmaması gerekiyor. Antika ürüne bakıldığı zaman malzemesi, yapılışı, ahşabı, kısacası her şeyi çok önemlidir. Eski mobilyalarda kırlangıç geçme ahşap tasarım vardı, şu anda bu yok ve ona rağmen yeni mobilyalar çok pahalı. Antika ürünler neredeyse bedava fiyatlara gitmekte” diyor. Antikanın iyi bir yatırım aracı olduğuna da değinen Yalçın, bir sene önce Devrim Erbil tablolarının 80 bin lira bandındayken şimdilerde milyonların konuşulduğunu da söylüyor.

Mesleğin çok az bir kesim tarafından tanındığını da kaydeden Yalçın, satılan ürünlerin hepsinin üst düzey ürünler olduğunu ve çok az kişi tarafından bilindiklerini söyleyerek tanıtım sıkıntısı çektiklerini belirtiyor. Ürünler Doğu Antika isimli Instagram sayfasından satılıyor. Yalçın’a göre artık dükkan masraf. Her şey dijital ortamda gelişiyor. Ayrıca Dekopasaj üzerinden de satış yaptıklarını belirten Yalçın, e-ticaretin gerçekten katkı sağladığı görüşünde. Şimdilerde döviz kurlarındaki hareketlilik nedeniyle işlerin durgun olduğunu da ekleyen Yalçın, antikanın geleceğini ise şu sözlerle yorumluyor:

“Artık bu işi bilen de yapıyor, bilmeyen de. Herkes ikinci el eşya alıp antika diye satmaya çalışıyor. Ürünler Fransız, İran diye satılıyor. En ufak bir damga gördükleri zaman ürünlerde antika diye satılıyor ama bunlar antika değil, piyasayı çok yanıltıyorlar. Antika piyasasının çok yaşayacağını zannetmiyorum. Çünkü piyasada gerçekten kötü niyetli esnaf var bunların aç gözlülüğü piyasayı bitirecek gibi görünüyor bana.”

“PAHALILIK OLGUSU KIRILIYOR”

Koleksiyoner Burcu Tercan’ın da antikaya sevdası lise yıllarına dayanıyor. Cam ve seramik üzerine etnik motiflerle başladığı koleksiyonerliğine; mimarlık ve mimari tarih konularındaki üniversite eğitimi boyunca devam etmiş. Tercan’ın koleksiyonerleri eski kitaplarla başlamış. Taa ki; babası “Sadece kitap biriktirme insan biriktir” demesine kadar… Sonrasında kitap dışında objelerin de koleksiyonunu yapmaya başlamış.

Tercan, koleksiyoner olarak eserleri seçerken enerjilerine dikkat ettiğini söylüyor; “Her bantta ürün seçiyorum” diyor. Antikada pahalılık olgusunun kırılmaya başladığı görüşünü savunan Tercan, “Bizler büyüklerimizin, onların gençliğinden kalan her ürünü antika zannedebiliyoruz. Ama maalesef, öyle bir şey yok. Sirkülasyonu çok olan parçaların koleksiyon değeri de fazla yok. Eğer gerçekten antika arayışında isek eşsiz ve sınırlı parçalara yol almak gerekiyor. Antika, seri üretimi olmayan parçalardan oluşur. Daha çok sanat eseri sayılacak az üretimde olan parçalar, çoğunlukla Avrupa parçalar oluyor. Porselen gruplarında ise Fransız, İtalyan, Viyana, Çekoslavakya, Murano vb.” diyor. İnternet üzerinden satış gerçekleştirdiğinin de bilgisini paylaşan Tercan, bu işe mezatlardan aldığı tekliflerle başlamış ve birlikte çalıştığı dokuz kadının da bu işten para kazanmasına vesile olmuş. Ürünleri kendisinin bulup sunumlarını yaptığını söyleyen Tercan; kargo, temizlik ve hediye paketlerini ise diğer kadınların yaptığını söylüyor.

HOBİSİYDİ İŞİ OLDU

Maiaantik, üç yıl önce bir anne ve kız işletmesi olarak kuruldu. Koleksiyonlarında porselen ağırlıklı olmakla birlikte bronz obje, saat, tablo ve efemera gibi ürünler bulunuyor. Maiaantik’te, 1800’lü yıllara ait antika eserlerden dönemimize yakın vintage parçalara kadar uzanan geniş bir koleksiyon bulunuyor. Sayısı değişken olmakla birlikte de 200’e yakın ürün mevcut. Maiaantik, geçmişe tanıklık etmiş evlerden, Türkiye ve Avrupa’daki bit pazarlarından, ayrıca antika fuarlarından ürün tedariki sağlıyor. “Eskiye ve sanata olan merakımız bu markayı oluşturmamızdaki en önemli motivasyon” diyerek konuşmasına başlayan Maiaantik Kurucularından Özüm Güney, İstanbul’da günden güne daha da popülerleşen ve tanınan antika pazarlarını keşfetmeleriyle beraber bu işin içine girdiğini söylüyor ve hobi olarak başlayan bu merakın Maiaantik markasına evrildiğini söylüyor.

Koleksiyoner Güney’den aldığımız bilgilere göre; kadınlar, özellikle fincan ve biblo ağırlıklı ürünleri talep ediyor. Erkekler ise şömine saatleri, bronz heykeller, efemera belge ve mobilyalara yöneliyor. Antikaların değeri, en başta ait oldukları yıl, sahip oldukları damga ve geçmişlerindeki hikayelere göre esas alınıyor. Bir ürünün antika değeri taşıması için en az 100 yılı geçirmiş olması ve sanatsal bir boyuta sahip olması gerektiğini de söyleyen Güney, bunun yanı sıra, nostaljik olan 20-30 yıl öncesine ait ürünleri ise vintage olarak tanımladıklarının altını çiziyor. Günümüzde antika genellemesine birçok vintage dönem ürünün de dahil olduğu görüşünü savunan Güney, marka ve yaşıyla orantılı olarak pahalılığın değişkenlik göstermesinin yanı sıra, orta gelir grubuna ait birçok kişinin de koleksiyon edinme imkanına sahip olduğunu dile getiriyor. Daha çok orta yaş kesimin antika ve dönem ürünlerine ilgisi yüksek olsa da her yaş ve her statünün bu alanla tanıştığını belirtiliyor. Maiaantik, satışlarını Instagram üzerinden gerçekleştiriyor. Antika değeri taşıyan eserlerin minimum fiyatı bin liradan başlıyor ve 100 bin lira üzerine kadar çıkabiliyor. Bunun yanı sıra vintage olarak nitelendirilen ürünlerin ise bin lira altında da satış fiyatları mevcut. Antikacılığı, geçmişten günümüze var olan ve günümüzden geleceği var olacak bir meslek olarak niteleyen Güney, “Tarih ve geçmiş nasıl bitmiyorsa, tarihin ve geçmişin yarattığı antikacılık mesleği de hep var olacaktır” diyor.

“DÖNEM DİZİLERİ DE İLGİYİ ARTIRDI”

Eskişehir Üniversitesi Ekonomi mezunu olan Koleksiyoner Meltem Sultan Döner’in antika merakı, ortaokul yıllarından başlamış. Ayrıca Çevre ve Atık Yönetimi konusunda da faaliyet gösteren bir firması mevcut. Koleksiyonunda yüzlerce parça olduğunu ifade eden Döner, genellikle 1700 sonları 1800 başlarında yapılmış özel gümüş alaşımlı objeleri, bunların yanı sıra 1800’lere ait İngiliz porselenleri ve Fransız Terre De Fer porselenleri topladığını belirtiyor. Döner, bu ürünlerin çoğunu İngiltere, Fransa’dan, antikacılar, koleksiyonerler ve bit pazarlarından temin ediyor. Eskiden antika ve nostaljik ürünlerin ulaşılabilirliğinin az olduğuna vurgu yapan Döner, “Eserler büyük kentlerde, belirli alanlarda, belirli ürünlerle sınırlıydı. Günümüzde özellikle sosyal medyanın da etkin olması nedeniyle artık birçok kişi için ulaşılabilir hale geldi. Antika ve vintage ürünlere ilgi yoğun. Bunda sosyal medya ve dönem dizilerinin etkisi olduğu kanısındayım” diyor. Antikaya her yaş grubundan ilgi çok yoğun. Daha çok 25-55 yaş arasında ilgi gösteriliyor. Koleksiyoner olmak isteyen genç nesile rastgele parçalar almamaları gerektiğini söyleyen Döner, “Almadan önce kendilerine neden almak istiyorum, sadece görselliği için mi, kalite ne kadar önemli, uzun vadede aynı zamanda bir yatırım aracı olabilir mi gibi soruları da sormalılar. Tabii aynı zamanda özel bakım gerektiriyor mu, nasıl ve nerede yapılır gibi konuları da araştırmakta fayda var. Şayet amaçları uzun vadede bir koleksiyoner olmaksa, o zaman kullanım ve görselliğinden önce koleksiyon değeri olan parçalara yönelmelerini tavsiye ederim” diyor. Antikacılığın dünyanın en eski mesleklerinden biri olduğuna da değinen Döner, içerik açısından ise doğru algılanıp yansıtılmadığı bilgisini veriyor. Yine Döner’e göre antikacılık, ticari kaygılarla yapılacak bir iş değil. Üç liraya aldım beş liraya sattım bakış açısı ile yaklaşılmamalı. Son olarak sektörde çırak ya da eleman bulunmadığına değinen Döner, aslında bu mesleğin usta-çırak ilişkisi ile öğrenilmesi gerektiğini ancak mesleğin doğru tanıtılmaması ve basite indirgenmesi sebebiyle böyle bir durumun olmadığını vurguluyor.

“NE ALDIĞINIZI BİLİYORSANIZ İYİ BİR YATIRIMCISINIZ DEMEKTİR”

Halil İbrahim GÜLTEKİN / Çukurcuma Müzayede Evi Üçüncü Kuşak Temsilcisi

15 senedir antika piyasasının içindeyim. Antikaya olan merakım, dededen geliyor. Babam, amcam ve ben, üçüncü kuşak antikacıyız. Çukurcuma Müzayedeevi olarak bu işi devam ettiriyoruz. Mağazamız üç kattan oluşuyor. Osmanlı’dan Avrupa’ya uzanan geniş bir koleksiyonumuz mevcut. Bu ürünleri genellikle Avrupa fuarlarına giderek ya da eski koleksiyonerlerden hatta evlerden alıyoruz. Eserleri alırken genelde kondüsyonuna, yaşına, kime hitap edeceğine ve bizim satıp satamayacağımıza, en önemlisi de orijinalliğine bakıyoruz. Son zamanlarda Osmanlı savatlı, tuğralı eski eserlere tekrardan dönüş var gibi. Ondan önce Avrupa eserleri çok revaçtaydı. Porselen ve gümüş tuğralı eserler tekrar ilgi toplamaya başladı. Antika pahalı, algısının son iki buçuk senedir kırıldığını düşünüyorum. Pandemide insanlar; paralarını harcayamadıkları zaman bankalarında biriktirdikleri parayı evine aldıkları antika ya da eski eşyalarla değerlendirmek istedi. Bu yüzden antikanın iyi bir yatırım aracı olduğunu düşünüyorum. İki sene önce alınan bir eşyayı bugünkü değeriyle satmaya kalksa iki katı fiyata satabilir. Ancak ne aldığınız da çok önemli. Ne aldığınızı biliyorsanız iyi bir yatırımcısınız demektir. Bugün yeni bir mobilya aldığınız zaman 150-200 bin lira veriyorsunuz. Bu evi antika eşyalarla dizdiğinizde de bu fiyata gelebilir. Bunu 10-20 sene sonra iki katı fiyatına, en kötü ihtimal aldığınız fiyata satabileceksiniz. Yeni eşyayı ise çöpe atacaktınız.

“DÜNYA PİYASASINDA FİYATLAMASI VAR”

Koleksiyoner Osman Gürsoy’a göre antika ve sanat eserlerinin dünya piyasasında bir fiyatlaması var. Buna göre piyasada antika parçaların nasıl alınıp satıldığına, piyasasının ne olduğuna internetten araştırılıp takip edilebilir. Yalnız antika bir parçanın ülkeden ülkeye yollanmasıyla gümrük vergileri, fatura, KDV de eklenince antika bir parçanın size geliş fiyatı çok da yüksek olabilir. Gürsoy, “Şansınız varsa önemli değerli bir parçayı yakalamışsanız müzayedede çok daha ucuz veya pahalıya alabilirsiniz. Tamamen talep ve şans işi” diyor. Gerektiği zaman nadide bir parçaysa fiyatını satıcının da belirlediğini söyleyen Gürsoy, “Sıradan çok bulunan parçalardan biriyse de fiyatları zaten bellidir” diyor.

“KOLEKSİYONERLER VAKIF KURMALI”

Osman GÜRSOY / Antikacı – Koleksiyoner

Koleksiyoner olmak bütçeyle eş orantılı bir done. Gençler arasında bir şeylerin koleksiyonunu yapayım diye ortada dolaşan fazla kişi yok. Genç nesilde koleksiyon yapan, yapmaya çalışan çok nadir kişi gördüm; onlar da ailelerinden aldıkları kültürel yetişmişlikle ve maddi olarak bütçeleri aileleri tarafından, onlara sağlandığı için antika parçalar toplayıp koleksiyoner olmak için çaba gösteriyorlardı. Hem he de genel olarak tüm koleksiyonerlere tavsiyem; bütcesi müsait olan tüm koleksiyonerler hayatları boyunca büyük özveriyle topladıkları parçaları aslında gelecek nesillere aktarmak için büyük çaba gösteriyorlar. Yaptıkları en büyük hata, koleksiyonlarını gelecek nesillere aktaramıyorlar. Bunun nedeni de koleksiyonerler hayatları boyunca biriktirdikleri parçaların onlar öldükten sonra akibetinin ne olacağının garantisini oluşturamıyorlar. Koleksiyonerler bir vakıf kurmalı veya bir yere bir müzeye vs. yaptıkları koleksiyonları bağışlamalılar ki, varisleri satıp verilen tüm emeği heba etmesin. Koleksiyenerleri ben, yerel müzeler diye adlandırıyorum. Dünyada ve ülkemizde büyük iş başarıyorlar.

ANTİKA, RETRO, VİNTAGE NEDİR?

1950-1970 öncesinde üretilmiş ve fakat 100 yıldan genç objeler retro olarak adlandırılır. 1970 – 92 yılları arasında üretilen ürünler ise vintage’dir. Antika ise belli bir dönemde üretilmiş o dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan, sanatsal niteliklere sahip, ender bulunan her çeşit değerli mal ve objeye verilen isimdir. Günümüzde “antika” sözcüğü en az 100 yıllık yapıtları ya da eşyaları kapsar. Bir objenin antika sayılabilmesi için öncelikle değerli olması gerekiyor. Yani az bulunması, önemli bir tasarımcının, önemli bir atölye ya da fabrikanın, bir ustanın elinden çıkmış olması önemli şart. Her eski olan şey, antika değil. Eski olup değeri olmayan objelere sadece ‘eski’ denebilir. O nedenle antika alırken dikkat edilmesi gereken şey; alınması düşünülen şeyin eski mi antika mı olduğunu bilmek gerekiyor.