[ad_1]

Bağdat Caddesi’ne 2.5 ay önce açılmış olan, butik ve sıcacık bir mekan olan Emay’s’tayız bu gün. Butik diyorum çünkü bir elin parmağını geçmeyen masa sayısı ve orijinal tariflere sadık kalarak yapılmış lezzetleriyle gastronomik bir yolculuğa davet ediyor sanki.

Çok da büyük olmayan bu mekanı verimli kullanabilmek adına çaba göstermişler, iç mimarla çalıştıkları için olsa gerek içeri girdiğimde renkler ve dokular birbiriyle çok uyumluydu. Ancak İtalya denince nedense aklıma kırmızı beyaz kare desenli örtüler geliyor, oldukça modern gözüken iç mekan tasarımına rustik İtalyan öğeleri mekanı daha da samimi yapar diye düşünüyorum.

Mekana girer girmez kuruması için asılmış taze makarnalar ve İtalya’dan gelmiş Parmigiano peyniri karşılıyor beni, mest oluyorum. Sıcak bir kış günü eritilmiş fondü peynirine ekşi mayalı ekmek batırmak için havaların biraz daha soğumasını bekleyeceğim. Sonrasında taş fırında pişirilen çeşit çeşit ekmeklerin olduğu yere geliyorum ve tatmak istediklerimden birer parça alıp zeytinyağına batırıyorum.

emays-yazi-ici

Ekmek satışı da yaptıklarını anlatan mekanın ortalarından Cem Emyani’ye taş fırınları varken pizza yapmayı düşünmüyorlar mı diye soruyorum. Yakın zamanda menüye pizza da eklemeyi düşünüyorlarmış. İtalya’da denediğim pizzaların lezzeti ne hamur kalınlığı ne de sosu ile alakalıydı, üzerine koydukları malzemeler ve peynirin kalitesiydi onları unutulmaz yapan, iyi malzeme kullanmaya özen gösterdikleri belli olan bu mekandan beklentim büyük açıkçası.

Daha sonra İtalya’nın imza tatlılarından bir olduğunu düşündüğüm cannoli’yi gözüme kestiriyorum ve ondan sipariş ediyorum. Fotoğrafını da yazıma eklediğim focaccia’dan da isteyerek dışarıdaki masalardan birine oturuyorum. Focaccia’nın kabuğu beklediğimden daha kalın geliyor, ama zeytinyağı ve tuz oranı çok iyi nasıl bitirdiğimi anlamıyorum bile. Üzerindeki malzemeleri ve lezzetini düşündüğüm zaman focaccia benim için vazgeçemeyeceğim bir ara öğün olabilir. Pastanede çalıştığım zamanlar fırından yeni çıkmış focaccia’nın üzerine zeytinyağı sürdüğüm ve sıcacık ekmeğin onu çekmesini beklediğim günler aklıma geldi. Bir an önce kalite kontrol yapmak için kesip de yemeyi bekliyordum çünkü…

Sonrasında görüp de beğendiğim cannoliler geliyor masaya; dışı ince ve kıtır içerisi yumuşacık taze kreması lezzetliydi. Arkadaşımla birlikte gittiğim için bölüşüyoruz, bir tanesi iri taneli çikolataya diğeri file Antep fıstığına batırılmış. Kendimi Ratatoille filmindeki fare gibi hissediyorum ilk ısırıkta çünkü pişirmeden yaptıkları kremadaki limon aroması beni gafil avlıyor, akşam yemeği yedikten sonra gittiğime pişman oluyorum çünkü menüleri hakkında biraz sohbet ettikten sonra diğer yemekler de çok ilgimi çekiyor, hatta bal kabaklı raviolilerini bir sonraki sefere denenmek üzere listeme ekliyorum. Arkada çalan İtalyan müziklerini dinlerken kahvemi bitiriyorum ve mutlu şekilde mekandan ayrılıyorum. Grazie chef!

[ad_2]