Bu fazlaca eskiye dayanan bir rekabet öyküsü. Daha doğrusu rekabet olmaktan çıkar benzer biçimde olan bir yarışın yine at başı haline gelme hikayesi. Perşembe günü Microsoft’ın piyasa kıymeti kısa bir süreliğine olsa da Apple’ı geçti; yazılım devi o anlarda ‘dünyanın en kıymetli şirketi’ ünvanını yakalamış oldu. Apple fazlaca uzun süredir zirvede yalnızdı, peki ‘Hantallaşmış ve parlaklığını yitirmiş’ Microsoft geri dönmeyi iyi mi başardı?

Evet, Microsoft suni zekâ heyecanının merkezinde içeriyor. Evet, Apple bu YZ dalgasını yakalayabilmiş değil. Ve evet, Çin’de iPhone satışları kaygı veriyor. Fakat cevap 3 evetle uğurlanabilecek kadar rahat değil.

40 senelik yarış

1980’lerden bu yana birbirine rakip olan iki şirketten bahsediyoruz. O yıllarda Steve Jobs, Bill Gates’in Windows’unu Macintosh’ların ‘görünüm ve hissini’ çalmakla suçlamıştı. Sadece mahkemeler aynı fikirde değildi ve Microsoft uzun seneler süresince PC pazarını domine etti. Pencerelerle baş edemeyen Apple, kapıdan adı iPhone olan bir devrimle girecekti. Her insanın eline (ara sıra birilerini aradığımız) bir dokunmatik el bilgisayarı tutuşturan Apple, piyasa değerinde Microsoft’u 2010 senesinde geçti. Pandemi döneminde uzaktan çalışmanın kuvvetlendirdiği bulut teknolojisi, Microsoft’un birkaç kez Apple’ı sollamasına niçin oldu. Sadece 2011’de Steve Jobs’ın ‘Bir şey dahasını’ kaybeden Apple, ürün tarafında ara sıra vites düşürse de benzeri olmayan pazarlama kabiliyeti ile her seferinde koltuğunu geri almayı bildi.

Neler doğru yapılmış oldu?

Peki Microsoft’un bu son hücumu kalıcı olabilecek mi? Bu probleminin yanıtı için Microsoft’un son yıllardaki hamle ve stratejilerine yakından bakmakta yarar var.

CEO: Ilk olarak şirket bir zamanlar sektörü domine edip düşüşe geçen devlerin hatalarını yine etmedi, kendi başarıya ulaşmış geçmişinin esiri olmadı, kuvvetli yanlarını geliştirmeyi hedefledi. Bilhassa 2014 senesinde başa geçen CEO Satya Nadella bu stratejinin mimarı oldu. Nadella’nın vazife süresi süresince Microsoft’un piyasa kıymeti ortalama 2 trilyon dolar arttı.

Şirket kültürü: Nadella’nın Microsoft’u daha esnek bir şirket haline geldi. Windows işin odağı olmaktan çıktı. Microsoft uygulamaları Mac’ler dahil tüm işletim sistemlerinde çalışabilmeye başladı. Bir zamanlar Microsoft binasında yüksek sesle söylenmesi teklif bile edilemeyen kavramlar; ‘açık kaynak’ ve ‘parasız yazılım’ fazlaca kıymetli hale geldi.

Ders alınan hatalar: Steve Ballmer 2013’te Nokia’yı satın alarak akıllı telefon işine girdiğinde bunu ‘Geleceğe yönelik yürekli bir adım’ olarak tanıtmıştı. Adımın yürekli olduğu kesindi fakat Microsoft DNA’sı için bir gelecek barındırmadığı acı deneyimlerle öğrenildi. Nadella 7 bịn 800 kişiyi işten çıkararak söz mevzusu gelecekle kendisinin arasına mesafe koydu. Apple, Google ve Samsung ile telefon rekabetine girmek yerine kurumsal müşterilere yönelik uygulamalar ve yazılımlar geliştirmeye odaklandı. Nadella’nın büyük satın alımları da bu vizyon ile paralel şekilde gerçekleşti. 2016’da profesyonellere yönelik toplumsal ağ LinkedIn’i 26,2 milyar dolara, açık yazılım platformu GitHub’ı 7,5 milyar dolara satın aldı.

Bulut: Şirket, Azure çevresinde tekrardan organize edildi ve Office benzer biçimde büyük programlar buluta taşındı. Azure satışlarının 212 milyar dolarlık senelik gelirin ortalama dörtte birine denk geldiği tahmin ediliyor. Ek olarak Azure’u Microsoft’un öteki işlerinin alt yapısı olarak kullanmak; maliyetleri yaymaya, operasyonları basitleştirmeye ve kârları artırmaya destek oldu.

Öteki gelir kalemleri: Eski dost Microsoft 365, gelirin ortalama dörtte birini getiriyor. Gelirin yüzde 10’unu elde eden siber güvenlik, işi bir tek siber güvenlik olan beş büyük firmadan daha büyük. Yılda 15 milyar dolar getiren video oyun tarafı da Activision Blizzard’ın satın alınmasıyla potansiyelini gökyüzüne çıkardı.

Suni zekâ: Tüm bu tarz şeyleri bağlayan ve anlamlı hale getiren ise suni zekâ yatırımları. 2016’daki OpenAI hamlesini bildiğiniz gibi; yüzde 49’luk bir hisse için 13 milyar dolar ödendi. Bu antak kalma bir tek Microsoft’un OpenAI’ın teknolojisini kullanmasına izin vermekle kalmıyor, bununla birlikte OpenAI’ın model ve araçlarının Azure’da çalışmasını koşul koşuyor. Bu da OpenAI’ın müşterilerinin Microsoft’un dolaylı müşterileri haline gelmesi demek. (Firmanın OpenAI üstünde iyi mi bir gücü bulunduğunu Sam Altman dramasında görmüştük) Microsoft’un YZ hamlesi OpenAI’dan ibaret de değil. Nadella bu süreçte 15 YZ şirketini satın aldı.

Microsoft’un YZ evreninde rakiplerine gore iki büyük pozitif yanları bulunduğunu söylemek mümkün.

  1. Ürün çeşitliliği ve merkeziyeti: Tek bir söyleşi robotundan bir fazlaca görevin istenebileceği bir yapıyı kurabilecek olmak. Her işlem için değişik YZ programları kullanmak ergonomik ve ucuz değil.
  2. İlk olmak: ChatGPT’nin YZ’yi son kullanıcıyla tanıştıran vasıta haline gelmesi, ona yatırım meydana getiren Microsoft’un hamle avantajını fazlaca daha belirgin hale getirdi.

Copilot: Hepsi Copilot’ın başarı şansını rakip araçlara gore artırmakta. Hatta copilot terimi teknoloji çevrelerinde o denli popüler ki Microsoft tarafınca sağlansa da sağlanmasa da bir suni zeka asistanı için kısaltma haline geldi.(Bir nevi selpak mendil)

Özetle, Microsoft’un iyi bir yolda olduğu kati. Bir zamanlar ofiste çalışan milyonları Office programlarının içini doldurmaya teşvik ederek Bill Gates’i varlıklı eden şirket, şimdilerde beyaz yakalıların Office işlerini onlar için yapmayı vadederek yükselişe geçiyor. Bugünkü hamle avantajları YZ yolcuğundaki fazlaca sert rakipleri alt etmeye yetebilir. Fakat firmanın söz mevzusu avantajın üstünde yükselen ‘en kıymetli olma iddiası’ hâlâ bir hatayı kaldıramayacak kadar kırılgan.