Avrupa’da art arda 1915 vakalarına ilişkin tasarılar kabul ediliyor. Oysa esas Avrupa’nın zamanı soykırımlarla dolu. Kanal A Genel Gösterim Yönetmeni Alper Tan, rakamlarla Avrupa’nın köle ticaretini ortaya koyan bir çözümleme kaleme aldı.

Coğrafi keşifler sonrası Avrupa Devletleri, ABD kıtasında kurmuş oldukları kolonilere işgücü sağlamak amacıyla milyonlarca Afrikalı’yı köleleştirip ABD’ya gönderiyordu.

Bristol ve Liverpool, İngiltere’nin köle ticareti icra eden gemilerinin yola çıkmış olduğu belli başlı limanlar haline gelmişti. 17. yüzyılda Liverpool’dan yola çıkan her dört gemiden biri köle ticareti yapıyordu. O dönem Avrupası’nda köle ticareti, sebze meyve ticareti kadar naturel bir işti.

Köle ticareti icra eden gemilerin yükleri 150-600 şahıs içinde değişiyordu. 21 ile 90 gün içinde değişen sürede ABD’ya ulaşılıyordu. Adam köleler isyan korkusuyla, ya birbirlerine ya da güverteye zincirleniyorlardı. Havasızlık, boğulma ve salgın hastalıklar yüzünden kölelerin seyahat esnasında ölüm oranı oldukça yüksekti. Bu oran bir çok süre % 50′yi buluyordu. Salgınlarla baş edebilmek için tüccarlar bu hasta köleleri öldürüp denize atıyorlardı. Öteki ülkelerin köle taşıyan korsan gemileri, sık sık İngiliz gemilerinin saldırısına uğruyor, İngilizler el koydukları yükleri ve zenci köleleri Virjinya ya da Antiller’de satıyorlardı.

İngiliz Parlamentosu’nun raporlarına nazaran 1786′da Afrika’dan ABD’ya İngilizler 60.000, Fransızlar 23.000, Hollandalılar 11.000, Portekizler 1.700 köle götürmüş, bir yıl içinde doğrusu 1786’da toplam satılan köle sayısı 97.500’ü bulmuştu. 1787 senesinde ise bu sayı 100.000 zenci köleye ulaşmıştı.

ABD’da Virjinya’da 1681 senesinde 2 bin Zenci köle varken 1850’lerde ABD’daki Zenci köle sayısı 4 milyonu aşmıştı.

16. yüzyılla 19. yüzyılın ortalarına kadar yalnız Brezilya’ya getirilen Zenci köle sayısı 3,5 milyonu buluyordu. Toplam 15 milyon Zenci, köleleştirilerek ABD Kıtası’na götürülmüştü. Kölelerin can kayıpları da düşünüldüğünde Afrika’dan koparılan ve gemilere yüklenen Zenci sayısı 25 milyonu buluyordu. Bu sayı o tarihteki dünya nüfusu göz önüne alındığında dehşet verici bir rakamdır.

Senegal Başbakanı Senghor’un 1962 Dakar Kollokyumu’ndaki konuşmasında verdiği rakama nazaran, tutsak ticaretinin yapıldığı dönemde ABD’ya 20 milyon tutsak götürülmüştür. Fakat 1 tutsak alırken avda yada vapur ambarında öldürülenler hesap edildiğinde korkulu bir sayı ortaya çıkmaktadır.

Cezayir’in ilk Cumhurbaşkanı Ahmet Bin Bella, Haçlı soykırımlarının vahim tablosunu bakın iyi mi konu alıyor: “1492-1800 yılları aralığında 100 milyon Afrikalı öldürülmüştür. Bu tarihlerde İngiltere’nin nüfusu 3 milyon, İspanya’nın nüfusu ise 11 milyondu.“

Müslüman olmadan beş yıl ilkin 1977 senesinde yazdığı Medeniyetler Diyaloğu kitabında Roger Garaudy ise Haçlı dünyasının dehşet verici tarihini rakamlarla şu şekilde konu alıyor: “Batılılar yüz milyonu aşkın ABD yerlisini öldürerek dünyada daha ilkin benzeri görülmemiş bir soykırım yaptılar. Bunun peşinden üç yüz yıl devam eden köle ticareti esnasında minimum yüz milyon Afrikalı’yı öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirdiler.“

Peki bu soykırımlar, katliamlar iyi mi gerçekleşmişti? Papa 6. Alexandra, 1493 senesinde, Vatikan’ın himayesi altında dünyayı Portekiz ve İspanya içinde paylaştırmıştı. Tordesilla isminde olan bu paylaşım anlaşmasından sonrasında, dünya daha ilkin görülmedik bir insanlık dramına tanık oldu. Keşfedilen ABD kıtasında üç yüzyıl içinde 100 milyon Amerikan yerlisi öldürüldü ya da ölümüne sebebiyet verildi. Ortaya çıkan iş gücü açığını karşılamak için bu kez Afrika’dan köle ticareti başlatıldı. 15 milyon kölenin Batı’ya ulaşmış olduğu bu ticarette, araştırmacılara nazaran avlanma ve taşıma esnasında ölenlerle beraber toplam Afrikalı zayiatı 100 milyonu bulmuştu.

Tüm bunlar, Osmanlı’nın Ermeni tehcirini “soykırım” olarak özetleyen Vatikan’ın doğrusu Papalığın yapmış olduğu dünya paylaşımına uygun olarak ve onların nezaretinde yapılmıştı..

İspanyollar, Latin ABD’da kurmuş oldukları “Encomiendo” sistemiyle, topraklarını gasp ettikleri yerlileri, tanrının krallığına kabul edilmeleri şerefine doğrusu “Hristiyanlaşmaları karşılığında üç dönem karın tokluğuna çalıştırma sözleşmesi” yapıyorlardı ve Papalık bu Hristiyanlaştırma misyonundan pek memnundu. Geride milyonlarca ölü olsa da, önemli olan “Tanrı Krallığı” Vatikan’ın sınırlarının genişlemesiydi..

Fransa, Avusturya, Kanada, Yunanistan, Vatikan, Arjantin, Litvanya, Belçika, Bolivya, Şili, Kıbrıs Rumları, Çek Cumhuriyeti, Lübnan, Slovakya, İsviçre, Suriye, Uruguay, Polonya, Hollanda, İtalya, İsveç, Venezüella ve Rusya aslına bakarsanız Türkiye’yi “soykırımcı” duyuru etmişti. Son olarak dünyanın ilk “tescilli soykırımcısı” Almanya da Osmanlı’yı “soykırımcı” duyuru etti. Buna karşılık Ankara’dan zayıf tepkiler yansıdı.

Haçlı-Siyonist koalisyonu haktan, hukuktan, insanlıktan anlamaz. Yalnız güçten ve kuvvetten anlamış olur.“Soykırım” iftirası mevzusunda Almanya’ya ABD’ye kızmak, hayıflanmak kafi değil. Bu şekilde netice alamayız. Bırakalım Alman siyasetçileri, Alman parlamentosundaki Türkiye kökenli 11 parlamenterin biri bile Türkiye’den yana tavır koymadı! Aksine Türkleri soykırımcı gösteren karar metnini de içimizden çıkma birine yazdırdılar.

Soykırımcı ve sömürgeci Haçlıların canını acıtmak istiyorsak, resmi tarih kitaplarımız başta olmak suretiyle, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) kararlarıyla 56 üye ülkenin okullarında okutulan tarih kitaplarındaki yanlışları temizleyelim. Okullarımızda Batı’nın SOYKIRIM ve SÖMÜRGE tarihini ders olarak okutalım. Medyada Haçlı-Siyonist ittifakının gerçek yüzünü daha çok anlatalım. Batı’yı, bizim “soykırımcı” olmadığımıza inandırmaya çalışmayalım. Halkımızı ve 1.7 Milyar Müslümanı bilinçlendirelim.

Kendimizi savunmayı bırakalım. Savunmada değil, kesinlikle taarruzda olalım. Haçlılar kendilerini savunsunlar..