Dünya ekonomisi, büyük bunalım ve ikinci dünya savaşından sonra, uluslararası kurumsal yapıların fonksiyonları, işleyişi ve sonuçları bakımından büyük ölçüde değişim göstermiştir. Ülkeler arasında artış göstererek çok boyutlu hale gelen karşılıklı bağımlılık, söz konusu temel değişimleri açıklayan önemli kavramlardan sadece biridir İkinci dünya savaşından bu yana ekonomik faaliyetler içinde ihracatın oranı önemli ölçüde artmış, dünyanın karşılıklı ticari bağımlılığı en yüksek düzeye ulaşmıştır.
1930’larda yaşanan büyük ekonomik krizle birlikte, uluslararası ticaret ve ödemeler sisteminin çöküşü, dünya çapında ekonomik bir depresyona neden olmuş, bunun sonucunda da uluslararası bir takas dalgası ortaya çıkmıştır. 1930’dan 1933’e kadar hemen hemen bütün Batı Avrupa ülkeleri dış ticaret ve ödemelerle ilgili esaslı kontroller oluşturmuşlar ve çok sayıda takas nitelikli ikili anlaşmalar imzalamışlardır. 1930’ların sonlarına doğru uluslararası takas deneyimi Almanya’nın ekonomik politikasının etkisi ile kuvvet kazanmıştır. 1950’lerde ise, birçok kota sınırlaması kaldırılıp ikili ticaret ve ödeme anlaşmaları çok taraflılığa dönüştürülmüştür. 1977’de yaşanan petrol krizi ise, OECD üyesi ülkeler ve Çin-Sovyet Bloku ülkelerin takas ve takas benzeri düzenlemeleri artırmasına neden olmuştur.

Sonraki yıllarda, askeri gereçler ve stratejik malzemelerin de yer aldığı pek çok ürünün, her gruptaki ülkeler tarafından genellikle karşılıklı ticarete konu olduğu görülmektedir.
Dış ticarette genellikle karşılıklı ticaret veya takastan söz edildiğinde, olay en basit anlamı ile düşünülmektedir. Yıllardır bilinen anlamı ile takas, malı mal karşılığı alıp satmak olarak anlatılabilir.
Karşılıklı ticaret ise, firmalar ya da hükümetler arasında satıcının sattığı mal veya hizmet karşılığı, alıcıdan belirtilmiş miktarda mal veya hizmeti takas ettiği anlaşmaları kapsayan ticaret şeklidir.
1958’de dünyanın belli başlı para birimlerinin konvertibilitelerine kavuşmaları sonucu ortaya çıkan geniş finansal kolaylıkların etkisiyle azalma gösteren karşı ticaret ya da finansal takas işlemleri, 1981’den beri dünyayı saran resesyon, enerji fiyatlarındaki ani yükselişler, artan faizler ve hammadde fiyatlarındaki gerilemelere bağlı olarak önemini yeniden artırmıştır. 1981 yılında uluslararası ticaretin %10’a varan bölümünü kapsayan karşılıklı ticaret, günümüzde Batı ile Doğu Bloku arasındaki ticaretin %50’lik bölümünde kullanılmaktadır.

Dünya ekonomisinde modern anlamda karşılıklı ticaret uygulamalarına 1929-1930 Dünya Ekonomik Krizi ile başlanmıştır. Karşılıklı ticaret, geçmişte Doğu Bloku ile ticaretin çekirdeğini oluşturmuştur. Döviz sıkıntısı içinde bulunan gelişme yolunda olan ülkelerle, borç krizine giren Latin Amerika ülkelerinde de karşılıklı ticaret yöntemleri, ilerideki yıllarda muhtemelen daha fazla önem kazanacaktır. Bu ülkelerde nakit döviz ( hard currency ), daha çok dış borç ve petrol ödemelerine ayrıldığı için, karşılıklı ticaret yöntemlerinin aynen Doğu Bloku ülkelerinde olduğu gibi daha çok kullanılmaya başlaması kaçınılmaz hale gelecektir. Böylece, sisteme katılan ülkelerin sayısı ile değişim yapılan ürünlerin miktarı artabilecektir. Şüphesiz bu uygulamalar, dünya ticaretinin serbest dövizle yapılmasından doğan kazançlarından, ilgili ülkelerin yararlanmasını engelleyebilecektir.
Günümüzde karşılıklı ticaret, diğer teknikler yanında multilateral (çok istasyonlu) barter uygulamasının da etkisiyle dünya ticaretindeki payını artırmaya devam edecektir. Bu artış, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından net olarak görülmektedir. Çok istasyonlu barter, işleyişindeki esneklik ve hareket alanı genişliği ile karşılıklı ticaretten farklı bir gelişim göstermektedir.
Uygulamada karşılıklı ticaret tekniklerinin bazılarında sınai yön, bazılarında ticari yön ağır basar. Sınai yönün ağır bastığı başlıca karşı ticaret teknikleri, buy-back, fason imalat, yap-işlet-devret, yap-sahip ol – devret, offset ve buy-sell’dir. Ticari yönün ağır bastığı başlıca teknikler ise, barter, cliring, switch ve swap’tır.

(Toplam: 758, Bugün: 1 )