ONURCAN BAL Önceki hafta risk iştahının güç kazanılmış olduğu ve pozitif bir fiyatlamanın kaydedildiği küresel piyasalarda geçen hafta ise dalgalı ve kararsız bir görünüm öne çıktı. Küresel çapta ekonomik veri akışı genel olarak sakin seyrederken, hafta içinde Almanya’da zayıf gelen yapınak siparişleri ile endüstri üretim sayıları, 2023 yılı ilk çeyrek büyümesinin -yüzde 0,1’e revize edilmesiyle Euro Bölgesi’nin teknik resesyona girmesi ve genel olarak beklentilerin altında kalan hizmet PMI sayıları resesyon kaynaklı endişeleri gündemde tutmaya devam etti. Süregelen resesyon endişeleri ile Avustralya ve Kanada Merkez Bankaları’nın sürpriz faiz artışları geçen hafta risk iştahı üstünde bir miktar baskı oluşturdu. Tüm bu gelişmelerin yanında önümüzdeki süreçte ABD’de borç tavanı anlaşmasının arkasından ABD Hazinesi’nin bu yıl içinde organize ettiği yüklü bono ihraçları yakından takip edilecektir. Yıl sonuna kadar 1 trilyon doların üstünde bono ihraç edilebileceğine dair tahminler yapılırken, yeni ihraçların faizleri artırabileceği ve bu durumun ABD bankalarındaki mevduatlardan bir çıkışı tetikleyebileceğinden kaygı ediliyor. Anımsanacak olursa mart ayında ABD’de yaşanmış olan banka iflasları sektöre yönelik endişelerin artmasına yol açarken, mayıs ayından açıklanan rapor senenin ilk çeyreğinde ABD bankalarından beklentinin üstünde bir mevduat çıkışına işaret etmişti. Yüklü bono ihraçlarının ve artış kaydetmesi beklenen getirilerin banka mevduatları üstündeki potansiyel tesirleri piyasaların yakın takibinde yer alacaktır.

ABD’DE ENFLASYON RAKAMLARI AÇIKLANACAK

Yeni haftada FED toplantısı öncesinde ABD’de açıklanacak enflasyon sayıları, FED’in faiz sonucu ve ileriye yönelik vereceği mesajlar üstünde belirleyici olacaktır. Nisan ayında enflasyonda gözlenen iyileşmeye rağmen ABD’de istihdam piyasasının ve hizmet sektörünün genel olarak enerjisini koruması, FED’in enflasyona öncü mühim bir gösterge olarak izlediği kişisel tüketim harcamaları (PCE) verisi beklentilerin üstünde seyretmeye devam etmesi enflasyonda yukarı yönlü riskleri de canlı tutuyor. Yeni haftada 13 Haziran Salı günü mayıs ayı TÜFE verisi ve 14 Haziran Çarşamba günü mayıs ayı ÜFE rakamı açıklanacaktır. Mayıs ayı TÜFE rakamının aylık bazda yüzde 0,2 oranında artış kaydetmesi ve senelik TÜFE’nin yüzde 4.9’dan yüzde 4.1’e gerilemesi planlanıyor. ÜFE verisinin ise aylık bazda yüzde 0,1 oranında gerileme kaydetmesi ve senelik ÜFE’nin yüzde 2.3’ten yüzde 1.5’e gerilemesi öngörülüyor.

KÜRESEL PİYASALARIN GÜCÜ FED TOPLANTISINDA

Kuşkusuz yeni haftanın en mühim gelişmesi, 14 Haziran’da sona erecek olan FED toplantısı ve bu toplantıdan çıkacak faiz sonucu olacaktır. Mayıs ayı başlangıcında FED’in faiz artışlarının sona erdiğini ve senenin ikinci yarısında faiz indirimlerinin başlayabileceğini fiyatlayan piyasalarda mayıs ayı içinde FED’e yönelik beklentilerin süratli bir şekilde değişiklik gösterdiği ve bu durumun piyasalarda oynaklığı artırdığı görüldü. Mayıs ayı ortalarında ABD cephesinde kuvvetli gelen ekonomik verilerin etkisiyle haziran ayında FED’in faiz artışa gideceğine ilişkin endişeler artış kaydederken, mayıs ayının son bölümünde Philadelphia FED Başkanı Patrick Harker ve Fed Üyesi Philip Jefferson’dan gelen açıklamalar faiz artış endişelerini yatıştırdı. Piyasalar son durumda yüzde 70’in üstünde bir ihtimalle FED’in haziran toplantısında faiz oranlarını durağan(durgun) tutacağını fiyatlıyor. Normal olarak FED’in faiz sonucu öncesinde açıklanacak enflasyon verileri mühim olacaktır. Piyasadaki genel beklentilerle uyumlu olarak ikimiz de FED’in haziran ayı toplantısında faiz oranlarında bir değişime gitmeyeceğini ve siyaset faizini yüzde 5.00 – 5.25 seviyesinde koruyacağını düşünüyoruz. Faiz artış döngüsünün sona erdiği ve veri odaklı bir yaklaşıma geçilmiş olduğu mesajının pekiştirilmesi adına haziran ayının pas geçilmesinin daha doğru olacağı kanısındayız. FED’in faiz sonucu ile karar metnindeki ifadeler ve FED Başkanı Powell’ın ileriye yönelik değerlendirmeleri risk iştahı ve fiyatlamalar üstünde belirleyici olacaktır. Haziran ayının arkasından FED’in temmuz toplantısında 25 baz puanlık bir faiz artışına gidebileceği ihtimali piyasaların beklentileri içinde yer alırken, Powell’ın açıklamaları ile başta enflasyon olmak suretiyle gelecek haftalarda ABD’de açıklanacak ekonomik veriler temmuz ayına ilişkin beklentileri şekillendirecektir. Enflasyonda yukarı yönlü risklerin varlığını koruması durumunda temmuz ayında ihtimaller içinde bir faiz artışını dışlamakla beraber bu mevzuda net bir yorum yapmak için erken bulunduğunu düşünüyoruz.

25 BAZ PUAN FAİZ ARTIRIM BEKLENTİSİ

Avrupa cephesinde enerji ve besin fiyatlarındaki gerilemenin katkısıyla enflasyon görünümünde iyileşme kaydedilmesine rağmen Avrupa Merkez Bankası (ECB) üyelerinden faiz artırımlarının bir süre daha devam etmesi gerektiğine yönelik açıklamalar dikkat çekiyor. Geçen hafta içinde izahat meydana getiren ECB Başkanı Lagarde, enflasyonda zirvenin görüldüğüne dair hemen hemen net bir kanıt olmadığını, enflasyonist baskıların kuvvetli kalmaya devam ettiğini ve bu sebeple borçlanma maliyetlerinin daha da artacağını belirtti. 15 Haziran Perşembe günü gerçekleşecek görüşmede ECB’nin 25 baz puan faiz artırımına gitmesine kati gözüyle bakılıyor. Faiz kararının yanında karar metnindeki yönlendirmeler ve ECB Başkanı Lagarde’ın açıklamaları da yakından takip edilecektir. ECB dE yavaş yavaş sıkılaşma sürecinin sonuna yaklaşırken, faiz artışlarına ara vermeden ilkin birkaç görüşmede daha 25’er baz puanlık faiz artırımlarına gidileceğini ve sonrasında faiz artış döngüsünün sonlandırılıp beklemeye geçileceğini değerlendiriyoruz.