Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan başkanlığında multidisipliner bir araştırma grubunun yapmış olduğu çalışmada sıhhatli tiroid bezinden elde edilmiş kök hücreler çeşitli laboratuvar süreçlerinden geçirilerek tamamen değişik bir organ olan paratiroid bezi hücrelerine dönüştürüldü. Bu mühim emek harcama internasyonal elit bir bilim dergisinde yayınlanarak tıp literatürüne girmiş oldu.

‘NAKİLLERİN BAŞARI ORANI ARTACAK’

Paratiroidin vücudumuzdaki kalsiyum dengesini elde eden yegane organ bulunduğunu belirten Prof. Dr. Erhan Ayşan, “Kaslarımızda kafi kalsiyum olmasaydı ne hareket edebilir ne de konuşabilirdik. Kalp kasımıza kafi kalsiyum gitmezse kalbimiz çalışmaz hatta bu durum kalp durmasına kadar gidebilir. Bahsi geçen tüm süreçlerimizi yöneten paratiroid bezi vücudumuz için oldukça mühim bir organdır. Çalışmamızda bir dokudan başka bir doku elde ettik. Literatürde, karaciğer kök hücrelerinden karaciğer, böbrek kök hücrelerinden böbrek elde etme durumu mevcut. Biz ise tiroid organından değişik bir organa, paratiroid organına dönüşüm sağladık. Bu teknik, literatür açısından oldukça mühim ve inovatif bir emek harcama şundan dolayı hem verici bulma sorununu çözerken hem de nakil başarı oranını da arttıracak. Aynı kişinin tiroid bezinden elde edilecek kök hücrelerle yapılacak nakillerde hem nakil için verici bulmaya gerek olmayacak, hem de o kişinin kendi dokusu kullanıldığı için doku uyumu problemi yaşanmayacağından nakillerin başarı oranı da artacaktır” şeklinde konuştu.

‘KISITLAYICI FAKTÖRLER SEBEBİYLE VERİCİ ORANIMIZ DÜŞÜK’

Prof. Dr. Erhan Ayşan bu mühim çalışmayla ilgili şu detayları verdi:

“Böbrek nakillerinde her insanoğlunun iki böbreği olduğundan bir böbreklerini affetme durumları var. Paratiroidler ise insan vücudunun en ufak organları, boyutları büyükçe bir pirinç tanesi kadar! Vücudumuzda dört paratiroid bezi var fakat sıhhatli bir insandan bir ya da iki paratiroid bezi alındığında çeşitli teknik sebepler dolayısıyla öteki insana bu yetmiyor. Organın küçüklüğü bunun en mühim sebepleri içinde. Ek olarak Türkiye’de de, dünyada da sıhhatli bir insanoğlunun paratiroid dokusu kullanılamaz. Dolayısıyla biz belli kriterler doğrultusunda paratiroid bezinin fazla çalmış olduğu insanlardan bu dokuyu alıp naklediyoruz. İşte bu kısıtlayıcı faktörler sebebiyle verici oranımız düşük. Azca ilkin de söylediğim benzer biçimde bu teknikle verici problemi da ortadan kalkacaktır.”

 

‘ÇALIŞMAMIZ YAKLAŞIK BİR AY ÖNCE LİTERATÜRE GİRDİ’

Geniş bir bilimsel niteliği olan kadroyla bu mevzuda uzun senelerdir çalıştıklarının altını çizen Endokrin Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Ayşan, “Geliştirdiğimiz tekniğin makalesini internasyonal elit bir bilim dergisinde yayınladık. Böylece çalışmamız tıp literatürüne girdi ve bu süreç mevzuya egemen bilim adamlarının bilgisine sunulmuş oldu. Yurt dışından bazı mailler dahi almaya başladık. Bu tekniğin yaygın kullanımı ile birçok organ yetmezliğinde yeni bir yaklaşımın önü açılmış olacak. Bunların başlangıcında da diyabet hastalığının tedavisinde kullanılan pankreas adacık nakli geliyor” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Ayşan emek harcama süreçleri hakkında ise şu detayları paylaştı: “Tiroid dokularından elde ettiğimiz kök hücreleri laboratuvar şartlarında bazı hususi dönüştürücü faktörlerle bir araya getirerek bu hücreleri erişkin paratiroid hücrelerine dönüştürdük. Bu hücreleri gözlem hayvanlarına naklederek fonksiyonel olduklarını da kanıtladık. Sonuçta bir organa ilişik hücreler başka bir organa dönüşmüş oldular. Bu emek harcama bununla birlikte bir öğrencimizin de doktora tezi olma özelliğine haizdir.”

‘YOL AÇTIK AMA DAHA YAPACAK ÇOK İŞİMİZ VAR’

Prof. Ayşan mevzu hakkında son olarak şunları söylemiş oldu: “Bir organı olmayan ya da fonksiyon görmeyen insanlara başka insanlardan elde edilmiş organların nakledilmesinin yerine kendisinde mevcud bir organdan elde edilmiş hücreleri dönüştürerek nakil yapmak oldukça kıymetli bir aşamadır. Böylece doku ve organ nakillerinde verici problemi, immun sistemi baskılayan ilaç kullanma problemi ve en önemlisi başarısız nakiller problemi çözülmüş olacaktır. Bu mevzuda daha yapılacak oldukça iş var ve bu işler sadece multidisipliner, vizyoner, uyum içinde ve oldukça çalışan akademisyenlerle yapılabilir.”