[ad_1]

Aşırı kilo bir uygarlık hastalığı. İletişim dahil hemen herşeyin bir akıllı telefon ekranından çözüldüğü  günümüzde, hareketsizlik günlük  yaşama yerleşti. Bunun sonuçlarından biri olan obezite de kaçınılmaz hale geldi ve bir salgın olarak bütün dünyada yayılmaya başladı. Hayatı  kolaylaştıran teknolojinin “yan  etkisi”yle bu hastalıkta önlenemez  bir yükseliş yaşandı.

“İçinde bulunduğumuz dönemde ‘uyuşukluk çağı’ olarak  adlandırılabilecek kadar fazla  hareketsizlik söz konusu” diyor Doç. Dr. Remzi Kızıltan. “Bu yaşam  biçiminin ve Gıda endüstrisinin bize sunduğu yüksek kalorili, lifsiz ve katkılı hazır gıdalarla  beslenmenin sonucu olarak  obezite  ve morbid obezite (hastalıklı obezite)  yayılıyor” açıklamasını yapıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Kızıltan, sosyal hayata katılamadıkları için obezite hastalarının yaşam  kalitelerinin ciddi ölçüde düştüğüne dikkat çekiyor.

Türkiye’de yılda yaklaşık 10 bin obez  ameliyat oluyor

Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı, son yıllarda tüm Dünya’da obezite ameliyatlarının  çok arttığını belirtiyor ve  Türkiye’de de hem devlet hastanelerinde hem özel kurumlarda  yılda yaklaşık 10 bin dolayında hastanın cerrahi operasyon geçirdiğini vurguluyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp  Fakültesi’nde yüzlerce obez hastayı  ameliyat eden Doç.Dr. Kızıltan, şunların altını çiziyor: “Sağlıklı  vücut ağırlığının sağlanması ve sürdürülmesi günümüzün en büyük tıbbi sorunlarından biri. Bu sadece  ülkemizde değil bütün dünyada problem. Amerika‘da da her yıl 300 bin dolayında obezite mağduru ameliyat oluyor. Obezite cerrahisi sadece mide operasyonu ile kısıtlı  bir alan değil. Özel beslenme danışmanlığı, egzersiz terapisi ve gerekirse psikolojik danışmanlığı da içeriyor. Ve bu süre en az 1 yıl olmalıdır. Sonrasında ise hasta bunu yaşam tarzı haline getirmelidir.”

Bir cerrahi uygulama ve sonrasında beslenme, egzersiz ve psikoterapi programı neden en az 1 yıl olmalıdır? Obezite ve İleri  Laparoskopik Cerrahi alanında pek  çok sayıda eğitimi bulunan Doç. Dr. Remzi Kızıltan, “eşzamanlı obezite hastalıkları”nın tedavisinden dolayı böyle bir tedavi süresinin  gerekli  olduğunu belirtiyor.  

6-7 hastalıkla birden savaşıyorlar

“Bir obezite hastasında bu hastalıkla birlikte bazen 6-7 hastalık aynı  anda bulunabiliyor. Şeker (Diyabet) hastalığı, kalp ve damar hastalıkları, eklem hastalıkları, depresyon, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, solunum  problemleri, uyku bozuklukları (Uyku apne sendromu vs), kısırlık (infertilite) ve cilt mantarı  gibi  hastalıklar en sık görülenler. Diyabet ise obezite ile neredeyse başabaş giden bir hastalıktır. Morbid Obezite sadece cerrahi bir prosedürle tedavi edilemez. Bu hastaların mutlaka ve mutlaka yaşam ve beslenme tarzı  değişikliği yapması gerekiyor. Kızıltan, obezitenin nedenlerinin farklı ve bireysel olduğunu, her hastanın ayrı  ayrı değerlendirilmesi gerektiğini  vurguluyor. Kişisel beslenme önerilerinin, bazı vitamin takviyelerinin, gerekli durumlarda bazı minerallerin, psikolojik desteğin, motivasyonun ve bireysel egzersiz gibi programların ameliyattan sonra hemen hayata geçirilmesi gerektiğini anlatıyor. Obezite ameliyatı sonrasında çok ciddi kilo verildiğini, tansiyon, şeker gibi hastalıkların cerrahi yöntemden sonra bedeni terk ettiğini belirtiyor.

Doç. Dr. Remzi Kızıltan, günümüzde obezitenin tedavisinde en etkili yöntemin obezite cerrahisi olduğunu, diyet egzersiz gibi diğer yöntemlerin başarı oranlarının son derece düşük olduğunu ifade ediyor.

Şeker ve obezite büyük tehlike…

Bir genel cerrah ve metabolik cerrahi  uzmanı olan Doç.Dr. Kızıltan, şeker  hastalarına yönelik şu çağrıyı  yapıyor: “İstatistikler, şeker hastalarının yaklaşık yüzde 80’inin fazla kilolu olduğunu ortaya koydu. Obez hastadaki  “şeker” büyük tehlikedir. Diyabet ve şişmanlık tüm diğer  hastalıklardan çok daha fazla can alır. Bariatrik cerrahi burada can kurtarma amaçlı devreye giriyor. Şeker varsa obez bir kişinin erken ölüm riski iki katına çıkar.”

Açlık hormonunun sırrı ortaya çıktı

Doç.Dr. Kızıltan, “Tüp Mide” ameliyatı sırasında yurtdışındaki meslekdaşlarının midenin  Ghrelin (açlık hormonu) salgılayan  kısmını kesip aldıklarında bir “keşif” yaptıklarına dikkat çekiyor. Obez hastaların daha az yemelerine ve zayıflamalarına  aslında  Ghrelin  üretiminin azalması etkili bulunmuştur. Böylece yeme sinyali kesilerek, doyma merkezine giden “açım” hissi ortadan kaldırılmış oluyor. “Dindirilemeyen iştahı açlıktan ayırmak oldukça  önemli” diyor uzman: “İştahınız günün herhangi bir anında, örneğin yediğiniz herhangi bir öğünden hemen sonra açılıyorsa burada sorun açlık  hormonlarında. Kilo kaybeden  kişilerin kaybettikleri kiloyu  korumakta zorlanmalarının temel sebeplerinden biri de bu. Çünkü kişi kilo verdikçe kandaki Ghrelin  hormonu artıyor ve bu durum iştahın da artmasına sebep oluyor. Diyetler  bundan dolayı çözüm sağlamıyor. İşte Mide hacminin cerrahi olarak  azaltılması aynı zamanda açlık hormonunun  çalışmasını engelliyor”

Tüm dünyada ve ülkemizde mide ameliyatlarının sayısı hızla artıyor. Tüp mide  ameliyatı sonrası yeni oluşturulan mide, normal mideye  göre daha az gıda ve böylece daha az  kalori alınmasına neden oluyor.  Ancak uzmanın verdiği bilgiye göre;  metabolik cerrahinin asıl etkisi  gıda alımını kısıtlamaktan öte açlık, tokluk ve kan şekeri  kontrolünü sağlayan hormonlar  üzerinde meydana getirdiği değişim.  Zayıflamanın asıl nedeni açlık hormonunun midenin ameliyatla alınan bölümünde kalması 

Dünya Sağlık Örgütü‘nün vahim tablosu  

Dünya Sağlık Örgütü 2016 verilerine göre obezite, Dünya çapında 1975’ten beri neredeyse üç katına çıktı. 18 yaş ve üstü 1.9 milyardan fazla yetişkin aşırı kilolu. Bunların 650 milyondan fazlası obez. 5 yaşın altındaki 41 milyon çocuk ise aşırı kilolu veya obez. 5-19 yaş arasındaki 340 milyondan fazla çocuk ve ergen fazla kilolu veya obez.
 



[ad_2]

Source link