PARA ANKARA/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Liralaşma Stratejisi çerçevesinde atılan adımlara yenileri ekleniyor. Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 31 Mart itibarıyla kur korumalı vadeli mevduat (KKM) hesaplarına uygulanan Türk lirası faiz üst sınırı kaldırıldı. Daha önce bankalar bu hesaplar için, politika faizinin 3 puan üzerinde azami faiz uyguluyordu. Karara göre bu mevduat hesaplarına uygulanacak faiz oranı, bankalar ve yararlanıcılar arasında serbestçe belirlenecek. Katılım bankalarında açılacak KKH’lerin katılım bankacılığı esasları çerçevesinde belirlenecek kar payı oranlarına uygun şekilde açılması gerekecek. Mevduat bankalarının KKH’lere uygulayacağı asgari faiz oranı, TCMB tarafından belirlenen bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olacak. Hatırlanacağı üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Ocak ayında kur korumalı mevduatta döviz tevdiat hesaplarından (DTH) dönüşümlü hesaplarda faiz tavanını kaldırmıştı. Bu arada TCMB geçen hafta döviz yükümlülüğü olan şirketlere en az bir ay vadeli olmak üzere döviz veya Türk lirası mevduat ve katılım hesabı açma imkânı getirdi. Şirketler ellerindeki TL ile kur korumalı mevduat hesabına dahil olabilecek. Şirketlerin bankalardaki kur korumalı mevduat hesapları, artık üç aydan kısa vadeli olabilecek. Firmaların hesapları, vadesi dolana kadar döviz alımlarına izin verilmeyecek. TCMB’nin tebliğine göre, döviz yükümlüğü olan yurtiçi yerleşik şirketler elindeki dolar, euro, sterlin cinsinden döviz hesabı ve katılım fonu hesapları bir ay vadeli olarak TL’ye dönüştürebilecek. Bankanın mevduat hesabına uygulayacağı faiz oranı TCMB tarafından belirlenen bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının altında olmayacak. TCMB, bankanın mevduat hesabına uygulayacağı azami faiz oranını belirlemeye yetkili olacak.

“ETKİLERİ SINIRLI VE GEÇİCİ”

Ekonomi yönetimi ve TCMB’nin para politikalarının odağına liralaşmayı koyduğunu vurgulayan TOBB ETÜ Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Cahit Sönmez, ancak bu çerçevede alınan kararların etkisinin sınırlı ve geçici olduğunu, o nedenle yeni kararlar alınması gerektiğini kaydetti. Dr. Sönmez, makro ihtiyati tedbirlerin tek başına ve bir arada kümülatif etkilerinin daha iyi hesaplanması gerektiğinin altını çizdi.

Dinamik Yatırım Baş Ekonomisti Enver Erkan, KKM adı verilen mevduat tipinin, tasarruf sahibine TL’de değer kaybı olduğu takdirde getiri garantisi veren, dövizde yükseliş olmadığı takdirde de faiz getiren bir enstrüman olarak çıkartıldığını vurgulayarak, bu şekliyle de bir anlamda dolarizasyon hesabının “KKM hariç” ve “KKM dahil” şeklinde yapılır olduğunu kaydetti. Dövize yönelimin yoğun olma potansiyeli ve bu ortamda özel sektör firmalarının da döviz açığının yüksek olması çerçevesinde bir döviz talebi oluşmasının kaçınılmaz olacağını dile getiren Erkan, “Daha önce Merkez Bankası’nın dövizden dönüşümlü KKM hesapları için kaldırılan limit, Hazine destekli direkt açılan KKM hesapları için de kaldırılmış oldu. Böylece dövize yönelecek olan talebin KKM’ye yönlenerek TL’de kalması amaçlanıyor” dedi.

“ENFLASYONDA KALICI DÜŞÜŞ SAĞLANACAK”

TCMB’nin geçen hafta gerçekleştirilen Olağan Genel Kurulu’nda, banka meclisi ve denetleme kurulunun 2022 hesap yılına ait raporları ile Türkiye’de yaşanan deprem felaketi nedeniyle Banka Meclisi’nce yardım yapılması amacıyla ihtiyat ayrılmasını da içeren kar dağıtımı ile ilgili teklif görüşülerek kabul edildi. Buna göre TCMB’nin 2022 yılı karından 32.6 milyar TL, 2021 yılı ihtiyat akçesinden ise 7.4 milyar TL Hazine ve Maliye Bakanlığı’na aktarılacak. Bu arada Genel Kurul’da, Banka Meclisi’nin 30 Nisan 2023’de boşalacak iki üyeliği ile Denetleme Kurulu’nun 30 Nisan 2023’de boşalacak üç üyeliği için seçim yapıldı.

TCMB Genel Kurulu’nda konuşan TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, fiyatlama davranışlarında ve enflasyon beklentilerinde iyileşmeyle enflasyonda kalıcı düşüşün sağlanacağını vurguladı. Önümüzdeki dönemde “Liralaşma Stratejisi” kapsamında uyguladıkları politika bileşiminin, sağlıklı kredi büyümesi kanalıyla finansal istikrarı ve finansman maliyeti kanalıyla potansiyel üretimi desteklemeye devam edeceğini dile getiren Kavcıoğlu, küresel ekonomide tedarik zinciri ve finansman sıkıntıları yaşanırken aldıkları kararlarla Türkiye’nin konumunu güçlendirecek yatırımlara uygun maliyetli finansmanla devam edilmesi imkanı sağladıklarını vurguladı.

Bu arada 3 Nisan Pazartesi günü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart ayı enflasyon verilerini açıklayacak. Piyasa katılımcıları anketinde katılımcıların Mart ayı tüketici enflasyon beklentisi yüzde 2.88’di. TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Dr. Cahit Sönmez, Mart’ta TÜFE (tüketici fiyat endeksi) artışının aylık bazda yüzde 3’ün biraz üzerinde, yıllık bazda ise yüzde 50’nin üzerinde olacağı beklentisini dile getirdi. Enflasyonun Mart’ta baz etkilerinden kaynaklı bir şekilde gerilemesine devam etmesini beklediğini ifade eden Enver Erkan ise Mart’ta yıllık TÜFE enflasyonunun yüzde 55.2’den yüzde 52.1 seviyesine düşeceği öngörüsünde bulundu. Erkan, Mart’ta aylık TÜFE enflasyonu beklentisini yüzde 3.40 olarak açıkladı.

HİZMET SEKTÖRÜNDE GÜVEN YÜKSELDİ

Güven endeksi hizmet sektöründe yükselirken perakende ticaret ve inşaat sektörlerinde düştü. TÜİK verilerine göre mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi Mart’ta aylık bazda hizmet sektöründe yüzde 1.1 artışla 116.8, perakende ticaret sektörü güven endeksinde yüzde 4.4 azalarak 117.7, inşaat sektörü güven endeksinde yüzde 1.5 azalışla 88.5 oldu. Bu arada TÜİK verilerine göre ekonomik güven endeksi, Mart’ta bir önceki aya göre yüzde 0.2 azalışla 98.8 oldu.

Enver Erkan’a göre, enflasyon nedeniyle hizmet talebindeki öne çekilme ve hizmet sektörlerinin tam kapasite çalışmasının hizmet sektöründeki hareketliliği desteklediğini vurguladı. İnşaatın finansal koşullardan en fazla etkilenen sektör olduğuna işaret eden Erkan, faiz oranlarının ve buna bağlı olarak finansal koşullar ile deprem sonrası dönemde iskan çalışmaları ve teşviklerin inşaat sektöründe belirleyici olacağını ifade etti. Erkan, perakende ticaret sektöründe ise son dönemdeki TL fiyat gelişmelerinin iç talep ve dış talep ekseninde farklı yansımalara tabi olacağını belirterek, “İsteğe bağlı harcamalar açısından bakıldığında, temel tüketimdeki tercihlerin ağırlıklandırılması nedeniyle iç talep olumsuz etkiler yaratırken, gıda ve gıda/perakende talep esnekliğinin olmaması nedeniyle olumlu eğilim sürecek” dedi.

REEL KESİMDE GÜVEN ENDEKSİ AÇIKLANDI

İmalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı (KKO) Mart’ta bir önceki aya göre 1.5 puan azalarak yüzde 74.2 seviyesinde gerçekleşti. TCMB, 2023 yılı Mart’ta, imalat sanayinde faaliyet gösteren bin 727 işyeri tarafından iktisadi yönetim anketine verilen yanıtları toplulaştırılarak değerlendirdi. Bu sonuçlara göre mevsimsel etkilerden arındırılmamış KKO bir önceki aya göre 1.7 puan azalarak yüzde 73.5 seviyesinde gerçekleşti.

TCMB geçen hafta reel kesim güven endeksi verilerini de açıkladı. Buna göre 2023 yılı Mart’ta mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi (RKGE), bir önceki aya göre 1.7 puan artarak 104.1 seviyesinde gerçekleşti. Genel gidişat, gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarı, gelecek üç aydaki üretim hacmi, mevcut toplam sipariş miktarı, sabit sermaye yatırım harcaması ve mevcut mamul mal stokuna ilişkin değerlendirmeler endeksi artış yönünde etkiledi. Mevsimsellikten arındırılmamış RKGE bir önceki aya göre 2.8 puan artarak 105.2 oldu.

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, imalat sanayi kapasite kullanım oranında düşüş ivmesinin seçime kadar devam edeceğini, yılın ikinci yarısında ise yeniden yükselişe geçme olasılığının daha yüksek olduğunu dile getirdi. Şeker, reel kesim güven endeksini artıran unsurlar arasında gelecek üç aya ilişkin beklentilerde iyileşmenin olduğunu vurguladı. Şeker, “Özellikle son üç ay ile gelecek üç ay arasındaki karşılaştırmalara baktığımızda olumluya dönen bir seyir gözlenmekte. Önümüzdeki dönemde endekslerde bu olumluya dönen seyrin devam edeceğini düşünüyorum” dedi.

“GÜVENLİ LİMAN ARAYIŞI ARTACAK”

Prof. Dr. Murat ŞEKER / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

Son birkaç yılda yaşadığımız pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının etkileri sonucunda küresel düzeyde yaşanan durgunluğun 2030’a kadar devam etmesi bekleniyor. Küresel ekonominin önünde riskler devam etmekte olup resesyonun belli bir süre kalıcı olacağı öngörülmekte. Yaşanan küresel resesyon büyümeyi olumsuz etkileyip, potansiyel büyümenin gerçekleşmesini engelleyecek ve büyüme oranları genel olarak düşük düzeyde seyredecek. Son dönemde Amerika’da yaşanan bankacılık krizlerinin 2018’deki kadar sert bir etkiye neden olmayacak. Ancak yaşanan tedirginlik, ister istemez diğer ülkelerdeki finansal yapıları da etkileyecek, güvenli liman arayışı artacak. Ancak yine de küresel ölçekte yaşanacak bir bankacılık kriziyle karşılaşmayacağımızı düşünüyorum. Bu arada Mart ayı TÜFE beklentim, aylık düzeyde yüzde 3’ün yıllık ise yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşmesi yönünde. Enflasyonun yıl sonuna kadar yüzde 45-50 bandında yatay bir seyir izlemesini bekliyorum. 2023’ün sonlarına doğru enflasyonun düşme eğilimine gireceğini düşünüyorum.

“DÜNYA GENELİNDE ENFLASYONDA ZIPLAMA VAR”

Prof. Dr. Ramazan AKTAŞ / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi

Enflasyon Türkiye’de bir-iki yıl daha çift hanede kalmaya devam edecek. Yıl sonu enflasyonunun TÜFE açısından yüzde 50 olacağını düşünüyorum. Dünya genelinde enflasyonda zıplama var. Hatırlarsanız, ABD Merkez Bankası (FED), Avrupa Merkez Bankası (ECB), enflasyonun geçici olduğunu söyleyerek bir süre faiz artırımına gitmemişti. Ancak enflasyonun geçici olmadığı görülünce faiz artırımına gidildi. Bu defa da bankaların bilançoları bozulmaya başladı. İşte şu anda küresel ekonomide yaşanan bankacılık krizleri bununla alakalı. Dolayısıyla şu anda kafalar karışık. Mayıs ayından itibaren FED’in faiz artırımını keseceği, hatta faiz indirimine geçeceği konuşuluyor. Bankacılıkla ilgili sıkıntılar nedeniyle Avrupa Merkez Bankası’nın da yüzde 2 enflasyon hedefinden feragat edeceği ifade ediliyor. Onlar da belki faiz artırımını kesip, bir müddet sonra da faiz indirimine gidebilirler. İkisinin arasında optimum noktayı yakalayacaklar.