Birinci Dünya Savaşı süresince İngiliz Harp Bakanlığı’nın üst düzey bürokratları içinde yer edinen Sir Mark Sykes, varlıklı bir ailenin 1879 doğumlu tek çocuğuydu.

Yedi yaşlarındayken, babasıyla beraber Doğu’ya yapmış olduğu gezi tüm yaşamını etkiledi. Türkçe ve Arapça bilmiş olduğu izlenimini yaratmayı seviyordu fakat her iki dili de bilmiyordu. 25 yaşına gelmeden yazdığı kitaplardan biri, “Halife’nin son mirası: Türk İmparatorluğu’nun kısa zamanı”, sık sık gezdirilmiş olduğu Osmanlı coğrafyasına iyi mi baktığını da gösteriyordu. Çocukluğundan beri gezdiği bu topraklarda değişime ve ilerlemeye karşıydı. Mesela bu kitapta Osmanlı İmparatorluğu’nun halletmeye başladığı demiryollarına, kültürel değişiklik yarattığı için karşı çıkıyordu.

İstanbul’daki elçilikte dört yıl çalışan Sykes 1911’de Avam Kamarasına seçilmiş, Birinci Dünya Savaşı başlayınca 1914’te Churchill’e yazdığı bir mektupta Osmanlı’ya karşı çalışabileceğini, halkı ayaklandırabileceğini yazmıştı:

“Mahalli eğilimler ve olanaklar mevzusunda tüm bildiklerimin emrinizde olacağını söylersem beni kendi çıkarlarını gözeten biri olarak görmeyeceğinizi ümit ederim.”

Derhal olmasa da nihayet istediği benzer biçimde bir iş gören Sykes, İngiltere’nin Ortadoğu politikasının biçimlendirildiği ve Arap ayaklanmasını destekleyen Arap Bürosu’nun da kurulmasına ön ayak oldu.

1916’da imzaladığı ve Ortadoğu’yu şekillendiren Sykes-Picot anlaşmasında Fransızlara fazla taviz verdiğini sonradan düşünse de, gene de bu anlaşmanın uygulanmasının daha detaylı bir halde ele alındığı 1919 Paris Konferası’na da dış ilişkiler uzmanı olarak katıldı. Sadece imzaladığı anlaşmanın Ortadoğu’yu bugün de devam eden anlaşmazlıklara iyi mi sürüklediğini görmeden o yıllarda dünyayı saran İspanyol gribi yüzünden 39 yaşlarında 1919’da öldü.

2007’de kuş gribi yeniden dünyayı tehdit etmeye başlayınca, bilimsel araştırmalarda kullanılmak suretiyle mezarının açılmasına karar verildi. Sykes öldüğünde kurşun bir tabuta konmuştu, cesedinde H1N1 virüsünün DNA’sının bulanabileceği, böylece virüsün gelişiminin izlenebileceği düşünülüyordu. Sadece, tabutu süre içinde çökmüş ve Sykes’ın cesedi de çürümüştü.

Picot kimdir?

François Georges Picot, aileden sömürgeciydi. Babası Fransız Afrikası Komitesi kurucusu, kardeşiyse Fransız Asyası Komitesi saymanıydı. 1870 doğumlu Picot, Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonrasında bir süre avukatlık yapmış fakat kariyer değiştirmeye karar vererek Dışişleri Bakanlığı’na girmişti. Hararetli bir halde Fransız Suriyesi fikrini savunuyordu. Koloni Partisi üyesiydi.

Birinci Dünya Savaşı başlamadan ilkin Beyrut’ta konsolos olarak çalışıyordu. O dönemde bağımsızlık yolunda Fransa’nın yardımını isteyen Arap aydınlarıyla iletişime geçmişti. Savaşın başlayacağını anlayınca, Yunan hükümetinden temin etmiş olduğu tabanca ve cephanenin Lübnan Hristiyanlarının eline geçmesini sağlamıştı. Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu birbirlerine cenk ilân edince Beyrut’u terk etmesi gerekmiş fakat Arap aydınları ile bağımsızlık üstüne yazışmalarını konsolosluk binasında bırakmıştı. Yazıştığı Arap aydınlarının kimliği böylece ortaya çıktı, mühim bir kısmı da idam edildi.

Fransa’nın Suriye ve Filistin’deki Yüksek Komiserliği’ni 1917-1919 yılları aralığında meydana getiren Picot, sonrasında Bulgaristan ve Arjantin’de büyükelçilik yapmış oldu.