Uçağa binmek için gate/kapı önünde ne süre kuyruğa gireceğiniz mevzusu olmaması gerektiği kadar fazlaca tartışmalı.

Havalimanına geldiniz, uçağa biniş yapacağınız kapının önünde oturmuş bekliyorsunuz. Aniden insanoğlu ayaklanıp sıra olmaya başladı, oysa daha biniş işlemine yarım saatten fazla var. Peki insanları bunu hayata geçirmeye iten ne olabilir?

Kapı önü yolcuları ikiye ayrılıyor: Erkenciler ve “rahatlar”

Kapı önü görevlileri uçağa ne süre binilebileceğine dair detaylı bilgiler verse de, daha davet bile yapılmadan sıraya giren ya da son dakikaya kadar koltuklarında oturmayı sürdüren yolcular bulunmakta. İkinci tip “geç binenlerin”, sırada bekleme süresinden kurtulmak için bunu yapmış olduğu belli olsa da, ilk grupta olanların, doğrusu erkenden ayağa kalkıp sıraya girenlerin bu hareketinin ardında yatan sebep fazlaca daha belirsiz.

Havayolu çalışanları bu tür yolcular için bir isim bile bulmuş: Kapı bitleri.

Someone penned the open letter we all dream of writing that obnoxious plane passenger
Boarding sırasına girmek, ya da girmemek, işte tüm sorun bu…

Arkasında yatan sebep ‘coşku’ mı?

Delta Hava Yolları’nda şirket yazışma yöneticisi olan ve önceki iş deneyimleri içinde kapı önü görevi de bulunan Drake Castañeda, bu hareketin sebebinin “coşku” olabileceğini söylüyor. “Havalimanındaysanız, gitmek istediğiniz yere ulaşmaya hazırsınızdır, bu da sizi sabırsızlandırır ve seyahat deneyimiyle ilgili gerilmiş kılabilir. Ben bile seyahat yaparken, bilhassa uzun bir uçuş olacaksa, öncesinde ayakta durmayı yeğlerim.”

Her ne kadar Castañeda bacaklarınızı açmanın iyi geldiğini söylese de, erkenden sıraya girmek uçağa biniş işlemlerini uzatan sorunlara yol açabilir. Oldukça erken şekilde sıraya giren yolcular, havalimanlarında yaya trafiğinin ‘tıkanmasına’ sebep olabiliyor. Bunun yanında kapıya hakkaten çağırılmış olan biniş grupları için daha uzun bekleme süresi ve yaratılan genel bir karmaşa da cabası.

“Erkenci” yolculara ruhsal bir bakış

Eğer siz de insanların niçin erkenden sıraya girdiğini merak ediyorsanız, bunun için ruhsal bir görüş açısı sunabiliriz, doğrusu bu “çılgınlığın” ardında yatan bir yöntem yer ediniyor.

Psikoloji uzmanları, yolcuların niçin sıraya erken girdiğine dair iki potansiyel izahat getiriyor: genele uyma arzusu ve rekabet.

“İnsanlar, doğru şeyi yapma mevzusunda informasyon deposu olarak öteki insanları ve onların yaptıklarını kullanırlar” diyor Buffalo Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Shira Gabriel.

Havalimanında yolcular erkenden sıraya girdiklerinde bu iki durum da yaşanıyor. Ayağa kalkan ilk yolcu, diğerlerine iyi mi davranmaları gerektiğine dair informasyon veriyor; bu da daha çok insanoğlunun ayağa kalıp, ona katılmasına yol açıyor ve bu da daha fazlasını aynı hareketi tekrarlamaya itiyor.

O kapıdan, bu kapıya koşturan yolcular… (Görsel: Pixabay)

“Erkenden ayağa kalkmanın bir faydası olmalı” diye düşündüm…

Gabriel “Davranmaları ihtiyaç duyulan doğru yolun bu bulunduğunu düşündüklerinde, insanoğlu acayip şeyler yapabilir. Başkalarının ayağa kalkıp, hazırlandıklarını gördüğünüzde, bu hareketin bir faydası bulunduğunu düşünmeye başlarsınız” diyor.

Hava yollarının yürüttüğü politikalar yardımıyla erken sıraya girmenin hakkaten elle tutulabilir yararları da oluyor. Uçuşlar genel anlamda dolu olduğundan, hatta fazladan satış bile yapılabildiği için, bu durum yolcular içinde “yerine erkenden haiz çıkma” baskısı yaratıyor. Hava yolları yolcuları kabinlere alacakları eşyaları “gate check/kapıda denetim” ettirmek suretiyle yönlendiriyor, zira yaşanmış olan yoğunluk sebebiyle kabin içi bagajlar da doluyor, bu durumda da, uçağa geç binen yolcu olursanız, kabin içi valizinizi yanınıza alamayabilirsiniz.

Kabin içi valizim olmadan asla!

Gabriel, “kaynaklar sınırı olan olunca, sıraya erken girmek mantıklı. Bu durum bilhassa iniş kalkış arası süresi kısa, bağlantılı uçuşları olan yolcular ve el bagajlarında kıymetli eşya taşıyan yolcular için bilhassa mühim, zira bu eşyaları yitirmek ya da bagaj beklerken aktarmalı uçuşu kaçırmak istemeyeceklerdir” diyor.

Biniş işlemlerine sayılı dakikalar kaldı, coşku dorukta… (Görsel: Pixabay)

Hava yolları belirsizlik ve rekabet ortamı yaratıyor

St. Andrews Üniversitesi’nde Psikoloji Profesörü olan Stephen Reicher şunları konu alıyor: “Hava yollarının bu ‘yapısal’ sorunlarının sonucunda, belirsizlik (herhangi bir uçuşta problem yaşayabilirim) ve rekabet (başkalarının çantaları ile geçmesi, benim çantalarımı geçirme şansımı azaltıyor) yaratılıyor. Bu durum da kaygı ve rekabeti körüklüyor. Rekabet duygusu da, başkalarının önüne geçme pahasına bile olsa insanları sıraya girmeye itiyor.”

Grup davranışlarını inceleyen Reicher’a gore, belirsizlik şeklinde sebepler yüzünden, ortamda rekabet varken, yokmuş şeklinde davranmanın neticeleri, rekabet yokken, rekabet varmış şeklinde davranmaktan daha ağırmış şeklinde geliyor.

Reicher bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Eğer ilki gerçekleşirse, uçuşunuzu ve bağlantılı uçuşunuzu kaçırabilirsiniz sadece ikinci durumda bir tek sebepsiz yere bir kaç dakika ayakta durmuş olmuş olursunuz. Hesaba iştirak etmesi ihtiyaç duyulan toplumsal bedeller de var: Sırada sonuncu olmak ve çantalarınızdan caymak kendinizi enayi şeklinde hissettirebilir.”

Sıraya giren sayısı arttıkça…

Daha çok şahıs sıraya girdikçe, sıraya girmemenin riskleri daha gerçekçi hale gelir; çantanızı yitirmek ya da bir sonraki uçuşunuzu kaçırmak şeklinde. Reicher “sıraya girmek işlevsiz olsa da, mantıksız değildir. İnsanlar, bulundukları duruma gore en mantıklı şeyi yapıyor” diyor.

Tüm ruhsal ve toplumsal açıklamalara karşın, havalimanında uçağa son olarak binen o “rahat” yolcu (Görsel: Pixabay)

Sıraya erken girmek mantıklı olsa da…

Sadece Castañeda da, sıraya erken girmek mantıklı olsa da, biniş sürecini hızlandırmayacağı uyarısını yapıyor. Hatta süreci yavaşlatacaktır.

Şöyleki açıklıyor: “Oldukça fazla kişinin sıraya girip, kapı bölgesini tıkadığı durumları gördüm. Bu, o sırada biniş yapanların ve sırada bekleyenler için süreci yavaşlatacaktır.” Kalabalıklaşan bu grup, biniş yapması ihtiyaç duyulan yolcuların kafasını karıştırabilir ve en önce binecek olanların hareket alanını da daraltır, tekerlekli sandalyedeki yolcular şeklinde.

Cam kenarındaki koltuğunuza ulaştığınız o mutlu an (Görsel: Pixabay)

Gruba uymak istiyoruz, sadece rekabet de bizi ateşliyor

Günün sonunda, gruba uyma arzusu ve rekabet birbirine ayrılmaz şekilde bağlantılı.

“Bir tek grup halinde hayatta kalabilen canlılara evrildik. Bu kadar toplumsal bir tür olmanın bir sonucu da iyi mi davranacağımız mevzusunda, öteki insanların davranışlarını örnek almamız” diyor Gabriel ve ekliyor: “Ayağa kalkıp sıraya giren ilk bir kaç yolcu bir ihtimal valizleri için endişelenmişti. Sadece bir tek bu bir kaç kişinin ayaklanması, öteki her insanın onları seyredip, duruma uygun şekilde hareket etmek adına ayaklanmasına yol açmak için kafi.”


Washington Post haberinden Erinç Eröz yerelleştirdi