4 Şubat 1932 tarihindeki Cumhuriyet Gazetesi’nin manşeti şöyleki: “70 bin kişinin iştirak etmiş olduğu Kadir Gecesi…”

Ara başlıklara da bakalım…

“Dün gece Ayasofya Camii şimdiye kadar tarihin kaydetmediği emsalsiz dinî tezahürata sahne oldu.”

“Ayasofya’da 40 bin şahıs vardı… Camiye sığmayan 30 bin kişilik bir halk hacmi meydanları doldurmuştu”.

“Namaz kılınırken secde edilemiyordu, Türkçe tekbir halkı ağlatıyor, âmin sadaları asumana yükseliyordu.”

Şimdi de virgülüne dokunmadan haberi özetleyelim…

“Dün gece Ayasofya Camiinde toplanan elli bine yakın hanım adam Türk Müslümanlar on üç asırdan beri ilk kez olarak Tanrılarına kendi lisanları ile yakarma ettiler.

“Yüce Tanrı’nın yüce adını semaları titreten vecd ve huşu ile dolu olarak tekbir ederken her ağızdan çıkan bir ses vardı. Bu ses Türk dünyasının Tanrı’sına kendi bilgisiyle taptığını hatırlatıyordu.”

Cumhuriyet Gazetesi’nin Kadir Gecesi’ne ilgi göstermesinin sebebi Kadir Gecesi’ne bayılması değil, “Türkçe yakarma”e bayılmasıymış…

Bildiğiniz gibi, Türkçe ezan, Türkçe Kur’an, Türkçe kamet, Türkçe hutbeuygulaması 1932 Ramazan’ında başladı. Maksat meydana getirilen işin ne kadar “doğru” bulunduğunu gösterip zayıf çıkmakla beraber yönetimi rahatsız eden itirazları da susturmak…

İşte bu amaçla 03 Şubat 1932 tarihinde, bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıylaAyasofya’da bir “Kadir Gecesi Gösterisi” tertiplendi.

Kim bilir devlet eliyle ilk dini organizasyon olan bu toplantı, günler öncesinden reklamı yapılmış, gazete manşetlerine çekilmiş, köşe yazıları vasıtasıyla halka duyurulmuş, hazırlıkları ise günlerce sürmüştü.

Devlet radyoları, vatandaşları, Kadir Gecesi münasebetiyle 03 Şubat gecesi Ayasofya Camii’nde yapılacak mevlid merasimine çağrıyordu. 

Türkiye’nin en meşhur mevlidhanları ile en güzel sessi hafızları bu mevlidde buluşacaktı.

Mustafa Kemal Atatürk, o hafızları ve mevlidhanları onlarca defa Dolmabahçe Sarayı’nda huzura kabul etmiş, onları tek tek ve koro halinde dinlemiş, en ince ayrıntısına kadar meşgul olup prova yaptırmıştı. Ayasofya’da Kadir Gecesitam bir “gosteri” havasında geçmeliydi.

Yabancı diplomatlar eşleriyle birliikte camie çağrı edilirken, papazlar da unutulmamış, ısrarla çağrılmıştı.

Cumhuriyet’ten okuyalım:

“Fransız kilisesine mensup papazlar, mehafil-i ecnebiyeye (yabancı çevrelere) mensup kadın-erkek binlerce zâir (ziyaretçi) vardı.

“Cami-i şerîfin gerek içinde ve gerekse dış tarafında jandarma, polis müfrezeleri ve merkez kumandanı beyefendi ile maiyetlerindeki zâbitan(subaylar) ve inzibat neferleri her tarafta intizamı muhafaza ediyorlardı. 

Bu resmi bir organizasyondu ve amaç yakarma değil, “devrimin sesi”ni tüm dünyaya duyurmaktı ve “Biz artık Osmanlı değiliz” mesajı vermekti.  

İhtimal bu şekilde Avrupa’ya “şirin” gözükeceğimiz düşünülüyordu.

“Resmi yakarma” (veya âyin), tüm dünyanın dinleyebilmesi için radyodan canlı gösterildi…

Ek olarak, başta Ankara’nın Millet Meydanı’ndaki Mustafa Kemal Atatürk heykelinin etrafına olmak suretiyle birçok kent meydanına ve halkevlerine hoparlörler doldurularak canlı dinletildi… Başka neler olduğuna bir dahaki yazıda bakalım inşallah…

Not: Kadir Gecesi Ramazanın son on gününde saklı olduğuna nazaran, zaman geçmiş sayılmaz: Geceniz kutsal olsun, dostlarım.

 

(Toplam: 3, Bugün: 1 )