Anayasa Mahkemesi’nin iki eski başkanı, aynı gün birdenbire sahneye çıktılar ve ikisi de ayrı ayrı sebeblerle ana tartışma konumuz oldular..

Başörtü yasakçısı Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi başkanlığı sonrasında, cumhurbaşkanlığı da yapmıştı.. Dün internet sitelerine haber oldu..

Hangi sebeble?

Kendi mahallesindekilere iki çift laf ettikleri için mi?

“Biz kaç tane partilerini kapattık.. PKK’nın uzantısı dedik, kapılarına kilit vurduk. Siz kalktınız PKK’nın uzantısı konumundaki, yeni partileri ile birlikte seçimlere girdiniz.. Bu ne rezalet” dediği için mi?

Hayır!

“1980 öncesinde faşist deyip saldırdığımız ülkücülerle de ittifak ettiniz.. Ankara’ya ülkücü bir adamı, CHP’den başkan seçtirdiniz. Yetmedi.. İstanbul’a da yıllarca küfrettiğimiz Anavatan Partisi’nin bir adamını, partinizden aday gösterdiniz.. Tüm bu tavizlere rağmen, hâlâ AK Parti’nin aldığı oyun % 75’ini ancak alabiliyorsunuz” diye bir eleştiri ile mi?

Hayır.. 

Onlar batıl davalarında istikrarla yürüyorlar..

Her şeye rağmen, onlar ümitli..

Kendi mahallelerinde nifak çıkarma değil, birlik görüntüsü verme peşindeler.. 

Bir şekilde iktidara gelecek olurlarsa.. Başörtüyü de, İmam Hatipleri de nasıl yasaklayacaklarını, kapalı kapılar ardında görüşüp, organize ediyor olmalılar ki.. 

Yıllar süren mücadele sonucu, onlara rağmen elde ettiğimiz bu haklarımızla ilgili, şimdilik tek kelime açıklama yapmıyorlar..

Kafa yapılarının hâlâ eski Türkiye’de olduğunu ise, tavizsiz bir şekilde ifade ediyorlar..

Nasıl ifade ediyorlar?!

Şöyle:

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), 30. yıl etkinliği düzenlemiş..

Necdet Sezer’i de davet etmiş ve kendisine bir ödül vermiş.

Necdet Sezer de, başörtü hakkında yasaklama kararları verirken dolmayan gözlerini buğulandırarak, “Bu ödül, benim için büyük bir onur. Bunu çocuklarıma ve torunlarıma bırakacağım” diyerek ödülü almış, kabul etmiş..

Laikçilerin Anayasa Mahkemesi Başkanı, batıl davasında bu kadar kararlı, bu kadar inatçı, bu kadar kendi mahallesinde fitne çıkarmayan bir tavır sergiliyor.

“Siz ne biçim derneksiniz? Ne biçim Atatürkçüsünüz. Son üç yılda, kaç tane başkan değiştirdiniz. Her yeni başkan, eskisi için demediği lafı bırakmadı. Aman aman.. Sizin ödülünüz, sizde kalsın” demedi..

Birlik görüntüsü verip, “Atatürk’ü kalkan ederek, bu ülkenin muhafazakar insanlarına ne çelmeler takabiliriz”i birlik içinde düşünmek için, ödülü aldı, bir de “İlk ve son ödülüm” diye de, kutsadı..

Peki ya bizim mahallenin Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, ne ile gündemimize geldi?

Başkanlığının son aylarında, rahmetli Hasan Karakaya abiyi, savcılığa şikayet edip, “cezaevine atın şu gazeteciyi” diye talepte bulunmuştu..

Hasan abi, şu eleştiriyi yapmış, bu eleştiriyi dile getirmiş..

Hiç önemli değil..

Sonuçta sen, Anayasa Mahkemesi başkanı olarak, twitter gibi ahlaksızlıkta da, rezillikte de, küfürde de hiçbir kural tanımayan bir paylaşım sitesine yönelik erişim engellemeyi bile bir hafta içinde, binlerce dosyanın önüne geçirip, kaldırtacak kadar  “özgürlük”çü idiysen..

Cezaevine attıracak, bir Hasan abiyi mi buldun!?

O eski defterlerde not ettiklerimiz..

Ya bugün, Haşim Kılıç, ne ile gündeme gelmiş?

Şu açıklaması ile;

“Ne yazık ki önce ‘ahlak ve maneviyat’ diye iktidara gelen bu arkadaşlarımız, ne pozitif hukuk kuralları bıraktılar ne de ahlak bıraktılar!”

Merak ediyoruz..

“Bu arkadaşlarımız ne yapmışlar da, pozitif kuralları yok etmişler, ahlakı yok etmişler?”

Öyle ya.

İşkembeden sallamak kolay..

Somut bir veri de aktarmak gerekir..

Ben, en rezil küfürleri edenlere karşı tek şikayeti olmayan Haşim Kılıç’ın, bu mahalleden Hasan abimize yaptığı şikayeti önüne koyuyorum..

“Sen nasıl özgürlükçüsün” diye soruyorum..

Kendisi de..

“Bu arkadaşlar” dediği kişilerin, hukuku bitirdiklerine, ahlakı yok ettiklerine dair bir iddiası var ise..

Gerekçesini de söylemesi lazım..

Söyleye söyleye, şunu söyleyebilmiş:

“Kamu İhale Kanunu, yürürlüğe girdiğinden bu yana 186 defa değiştirildi. Bir kanun niye bu kadar değiştirilir? Pozitif hukuk kuralını kaldırıyorsunuz ki öbür tarafa, ahlaki tarafı terk ediyorsunuz.”

O kanun, 186 defa değiştirilmedi ama..

Varsayalım o kadar değiştirildi..

Bunların hepsinin, anamuhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne getirilme imkanı var mıydı?

Vardı..

Hatta bazıları da getirildi mi?

Getirildi..

Buna ilaveten, mahkemeler de anayasaya aykırı olduğu düşüncesi ile Anayasa Mahkemesi’ne bu kanun değişikliklerini getirme imkanı var mıydı?

Vardı..

Bazıları için bu haklarını kullandılar mı?

Kullandılar..

Haşim Kılıç abimiz de..

Varsayalım 186 defa değiştirilmiş olsun.

O değişikliklerin tamamını iptal etme yetkisi olan bir mahkemenin başkanı olarak görev yapmadı mı?

Yaptı..

Twitter’a erişimi engelleme kararı verildiğinde, bir haftada iptal ettiği gibi.

Şimdi şikayetçi gibi gözüktüğü, gerçekte algı oluşturmaya çalıştığı ihale kanunundaki değişiklikleri de iptal edebilecek bir makamda oturmuyor muydu?

Oturuyordu?

Gerek CHP’nin ve gerekse mahkemelerin açtıkları davalarda, -çok çok az sayıda değişikliğin, küçük küçük maddelerindeki iptallerin dışında- hepsinde “anayasaya aykırılık yok” diyen heyetin içinde, sen de aynı doğrultuda oy kullanmamış mıydın?

Kullanmıştın..

Peki şimdi, hangi kafa ile..

Hangi mantık ile..

Hangi pozitif kurala dayanarak.

Hangi ahlaka dayanarak..

Dün “anayasaya uygundur” dediğin değişiklikler için..

Bugün, sanki bir rant için, anayasaya aykırı değişiklikler yapılmış gibi hava estiriyorsun?

Söyle Haşim bey..

Söyle..

Savcılığa gidip, beni de şikayet etme..

Varsa söyleyeceğin bir şey, samimi olarak savunacağın bir şey…

Gel akit’te söyle..

Ama lütfen..

Laikçilerin bile göstermediği şekilde..

Yasakçıların, despot kafalıların bile rağbet etmedikleri şekilde..

Üç kuruşluk dünyalıklar için..

Ahiretini berbat etme..

Daha fazlasını da söylemek gerekiyor ama..

O Necdet Sezerlerin, “Başörtü yasak olsun” dediği yıllarda..

“Başörtü özgürlüktür” diye kullandığı oy hatırına..

Bu kadar ile yetinelim..

Ali Karahasanoğlu/Yeniakit