Derimiz olmasaydı ne olurdu?

Deri bedeni bütünüyle sarıyor. Ağız, burun, anüs şeklinde organik deliklerde mukoza adında olan, yapısı deriye benzeyen fakat daha ince bir katman ile birleşir. Dudaklarımızın renginin yüzümüzden değişik, birazcık daha kırmızımsı olmasının da sebebi budur. Dudaklarımız yüzümüzdeki derimizin bir parçası değil sindirim ve solunum sistemimizin bir parçası olan ağzımızın dışa dönük devamıdır.

Vücudun yaşamsal organlarını sayın deseler, derimiz pek akla gelmez. Oysa derimiz vücudumuzun en yaşamsal organlarının önderlik yapar. Derinin önemi o denli büyüktür ki, yanma sonucunda üçte birinin yok olması hatta üçte birinin yağlıboya ile sıvanarak üstündeki deliklerin kapatılması yaşamsal problem doğurabilir. Ek olarak derimiz vücudumuzun en büyük organıdır. Erişkin bir insanoğlunun derisi 4-5 kilogram ağırlığındadır ve ortalama 7 metrekare alan kaplar.

Derimiz öteki tüm organlarımızdan daha süratli büyür ve insan yaşamı süresince devamlı kendini yeniler. Sürekli kendini yenileyen bu organın, insan yaşlandıkça kırışmasının sebebi kendisi değil, altındaki kasların etkinliklerini yitirmeleridir.
Derimiz o denli muhteşem bir organdır ki, kesildiği ya da yaralandığı vakit çevresindeki sağlam dokunun hücreleri hızla çoğalarak bu yarayı ya da kesiği kapatır. Kesilen yerin iki kenarı dikişle birbirlerine yaklaştırılırsa, onarılması ihtiyaç duyulan açıklık daralacağından iyileşme daha da acele olur. Kimi zaman bu açıklık ne kadar kapatılırsa kapatılsın aradaki doku yeterince kendini onaramadığı için derimizde kalan bu yara izini ömrümüz süresince taşırız.

Derimizin kalınlığı l-4 milimetre içinde değişmiş olur. En kalınca derimiz avuçiçlerinde ve topuklarımızın altındakilerdir. Elleriyle çalışan kimselerin ellerinde yada uygun ayakkabı giymeyenlerin ayaklarında nasırlar meydana gelir. Bunlar derinin fazla sertleşmiş biçiminden başka bir şey değillerdir. Göz kapakları üstündeki deri ise vücudun en ince derişidir.

Eğer vücudumuz deri ile kaplanmış olmasaydı yaşamımız düşünülemezdi. Derimiz bizi yalnız sıcağa, soğuğa karşı değil, bununla beraber çarpmalara, sürtünmelere, ıslaklığa, rüzgara, güneş ışınlarına, zararı dokunan bakterilere ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı da korur. Derimizin bütünü üstünde soğuk ve sıcaklığı duymamıza yardım eden dokunma cisimciklerinin sayısı 600,000’den fazladır.

Derimiz terleme yolu ile solunum yapar, toksinleri atar, vücudun ısı dengesini korur. Bir santimetrekarelik bir deri yüzeyinde binlerce ter deliği bulunur. Her gün buharlaşarak derimizden çıkan ter averaj l litre kadardır.

Diğeri organlarımızın aksine derimiz kısa zamanda aşınır. Yüzeydeki hücreler bir kaç hafta içinde ölür ve dökülürler fakat aşınan derinin yerine devamlı yenisi gelir. Asla başımızdaki kepeklerin nereden geldiklerini düşündünüz mü? Kepekler aslına bakarsak derimizin minik pulcuklar halinde ufalanıp düşmesinden başka bir şey değillerdir.