Bundan 15 yıl ilkin, bir kişinin haiz olabileceği en büyük statü sembolü BlackBerry’di. Lady Gaga tweet’lerini BlackBerry’yle atıyor, Madonna yastığının altında BlackBerry’yle uyuyordu. Kim Kardashian’ın 3 tane BlackBerry’si vardı. Barack Obama başkan seçildiğinde, BlackBerry’sini bırakmamak için canla başla çabalamıştı. Naomi Campbell, 2006’da evinde çalışan bir görevliye sinirlendiğinde kafasına BlackBerry fırlatmıştı. Nereye baksanız BlackBerry’ler oradaydı.

Peki son olarak ne süre bir BlackBerry gördünüz? Epey oldu değil mi?

BlackBerry şu an teknoloji kültüründe oldukça benzersiz bir konuma haiz. Zira bu telefon e-posta gönderebilmesiyle, bu sayede kullanıcısını ofis mahkûmiyetinden kurtarabilmesiyle oyunun kurallarını değiştirmişti. Sadece Apple’ın iPhone’u duyurmasıyla aniden popülerliğini yitirdi.

BlackBerry’nin baş döndürecek kadar süratli yükselip düşüşü geçtiğimiz aylarda birçok ülkede gösterime giren BlackBerry filmine mevzu oldu. Losing the Signal: The Untold Story Behind the Extraordinary Rise and Spectacular Fall of BlackBerry (Bağlantıyı Koparmak: BlackBerry’nin Sıra Dışı Yükselişi ve Görkemli Düşüşünün Ardındaki Anlatılmamış Hikâye) isminde kitabından uyarlanan film, ne yaptıklarının o kadar da bilincinde olmayan Kanadalı iki mühendis olan Mike Lazaridis ile Douglas Fregin’in dünyanın ilk akıllı telefonunu iyi mi buluş ettiklerini konu alıyor. Lazaridis ve Fregin’e bu engebeli yolculukta (filmimizde Glenn Howerton’ın canlandırdığı) yatırımcı Jim Balsillie birlikte rol alıyor.

Filmimizde Jay Baruchel Mike Lazaridis, Matt Johnson ise Douglas Fregin rolünü canlandıran. (Credit: IFC Films)

Air, Tetris, Flamin’ Hot şeklinde ürünlerin doğuş hikâyelerine odaklanan filmler son dönemde oldukça popüler. BlackBerry bu filmler içinde en eğlencelisi. Hatta bir bakıma zamanı tekrardan yazdığı bile söylenebilir.

Bugünden bakıldığında BlackBerry’i fazlaca büyük bir fiyasko ya da Apple, iPhone’u üretene kadar katlanmak zorunda olduğumuz bir geçici teknoloji olarak mümkün. Hatta Blockbuster Video ya da Friends Reunited şeklinde BlackBerry’i de geleceği göremeyen bir dinozor olarak tarihin tozlu sayfalarına gömebiliriz. Sadece BlackBerry filmi bunu yapmak yerine bizlere BlackBerry’nin bir zamanlar zirvede bulunduğunu hatırlatıyor. İnsanların bu cihazın potansiyelini fark etmesinin dünyayı değiştirdiği anı net bir halde gözler önüne seriyor.

Teknoloji yazarı Jonathan Margolis’in şu sözleri yeterince açıklayıcı: “New York’ta bir kitap üstünde çalışırken her insanın elinde BlackBerry denen o cihazların bulunduğunu gördüm. İnsanlar bana, bu telefondan e-posta gönderebileceğimi söylüyorlardı. ‘Yanlışınız var, onlar e-posta değil SMS’tir’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Fakat sonrasında bir dostum bana telefonundan bir-eposta gönderdi ve okumak için eve gidip bilgisayarımı açmak zorunda kaldım. İnanılmazdı.”

Sadece bu teknoloji ne kadar büyüleyici olursa olsun, filmin hayata geçirilmesinin ardında başka bir sebep yatıyor. Filmin yönetmeni ve senaryo yazarı olan hem de Fregin karakterini de canlandıran Matt Johnson, Ekim ayında The Guardian‘a yapmış olduğu açıklamada, kendisini çeken ilk şeyin, firmanın kurucularının karakterleri bulunduğunu belirtti. Johnson, “Aynı anda hem Jim’le hem de Mike’la özdeşlik kurdum” diye konuştu.

Lazaridis ve Fregin, ideolojik olarak birbirine taban tabana zıt karakterler. Filmimizde de gördüğümüz suretiyle Laziridis, her detayı olması gerektiği hale getirene kadar kafasına takan vizyoner bir mükemmeliyetçi. Balsillie’nin para açlığı ise her sahnede gözümüze batıyor.

Jim Balsillie’yi canlandıran Glenn Howerton (Credit: IFC Films)

Johnson, “Bu kişiliklerle hangi açıdan özdeşleştiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Temelde amaç hiçbir sebep olmadan mümkün olduğunca fazlaca güç elde etmek. Yalnız güç sahibi olmak. Evet, o iki şeyin arasındaki dans, bu benim için hakikaten tanıdıktı. İkisinin de yaptıkları şeyleri niçin yaptıklarını idrak etmek benim için fazlaca kolaydı.”

Steve Jobs BlackBerry’i gözüne kestirmişti

BlackBerry bugün nostaljik ve kitsch bir aygıt olarak görülse de zamanında dünya üstündeki tesiri hesaplanamayacak kadar büyüktü. Hatta hatırlarsanız, iPhone bilhassa BlackBerry’i tahtından etmek için tasarlanmıştı. 2000’lerin sonlarında “BlackBerry katili” olmaya çalışmak, hapishanedeki en iri yarı insanın yanına gidip suratına bir yumruk atmaya benziyordu. Üstelik Apple bu niyetini asla gizlemiyordu.

Steve Jobs, BlackBerry’i gözüne öylesine kestirmişti ki lansman toplantısında tüm dünyaya “Bakın bunu yok etmek isterim” dercesine ekrana bir BlackBerry fotoğrafı dahi yansıtmıştı. O denli ki BlackBerry’nin var olmadığı bir dünyada Jobs’ın muhteşem telefonu geliştirmek için bu kadar çabalamayacağını söylemek dahi mümkün.

Bunun sebebi BlackBerry’nin insanların emek harcama biçimini değiştirmesiydi. Bir BlackBerry’e daha doğrusu herhangi bir akıllı telefona haiz olmak, dünyaya bağlı kalmak için iğrenç ışıklandırılmış ofislerde oturmanız gerekmediği anlamına geliyordu. Ofisi yanınızda taşıyabilirdiniz. E-postalarınızı gece geç saatlerde, tatilde ya da tuvalette yanıtlayabilirdiniz.

Bugün “Ne var bunda?” kabul edebilirsiniz fakat o zamanlar için bu fazlaca havalı bir şeydi. BlackBerry sahibi olarak dünyaya “Ben bir çok kişiden daha meşgulüm” işaretini gönderiyordunuz. Bu insanların size gereksinim duyduğu anlamına geliyordu. Günün her saati size ulaşıyorlardı, siz de telefon tercihiniz yardımıyla onlara gecikmeden cevap verebiliyordunuz.

Dahası BlackBerry’ler fazlasıyla bağımlılık yapıyordu. Klavyenin en üstündeki navigasyon topuyla, devamlı yanıp sönen bildirim ışığıyla BlackBerry devamlı bir FOMO (kaçırma korkusu) yaratıyordu. Bundan dolayı 2006 senesinde Webster’ın Yeni Dünya Kolej Sözlüğü’ne “crackberry” kelimesi eklendi.

BlackBerry’ler sakatlıklara da niçin oluyordu. De Quervain tenosinoviti isminde tendon hastalığı “BlackBerry parmağı” olarak anılmaya başlamış ve 2007 senesinde “kablolu dönemin vebası” yakıştırmasına layık görülmüştü.

Fakat çekilen acılara değiyordu. Şu sebeple (gençler bunun kıymetini anlamayabilir fakat) BlackBerry’ler eksiksiz bir QWERTY klavyeye sahipti. Bu sayede iki baş parmağınızı birden kullanarak kolayca yazı yazabiliyordunuz. Mesela yalnız ‘S’ harfini yazmak için 10 kez 7 tuşuna basılan ve yazılı iletişimi bir kâbusa dönüştüren nümerik klavyelerden sonrasında bu akıl almaz bir nimetti. BlackBerry nesli her harf için tek bir tuşa basmanın verdiği rahatlamayı yaşıyordu.

Sadece bu coşku kısa sürdü. iPhone’lar duyurulur duyurulmaz BlackBerry satışları uçurumdan aşağı yuvarlandı ve asla toparlanamadı. Bunda BlackBerry yöneticilerinin kibrinin de oranı bulunduğunu belirten Margolis, “Oldukca havalanmışlardı. Dümdüz bir cam üstünde yazı yazma mantığının işlemeyeceğini düşünüyorlardı fakat BlackBerry’de tıkır tıkır yazma metodu 1 yıl içinde tamamen demode oldu” ifadelerini kullandı.

Johnson’ın filmine göreyse, BlackBerry için sonun başlangıcı iyi huylu kurucu Fregin’in ayrılması ve büyük marka havasının yavaş yavaş şirketi sarması oldu. Johnson, Fregin’in gönderilmesinin firmanın ruhunun ölümünü temsil ettiğini söylemiş oldu.

Bugün BlackBerry’den geriye hiçbir şey kalmadı. Firmanın son olarak telefonları 2016 senesinde üretildi. Aynı yıl popüler fotoğraf blog’u Celebrity BlackBerry Sightings “Maalesef bugün tüm ünlüler iPhone kullanıyor, fazlaca üzücü” mesajıyla kapanmış oldu. Nihayet geçen Ocak’ta şirket halen operasyon aracını kullanan tüm telefonlar için hizmeti sonlandırdı.

Ne var ki bu durum BlackBerry’e gönülden bağlı bazı kullanıcıları yıldırmadı. Bu kişilerin yüzlercesiyle görüştüğünü belirten Johnson ekledi: “Problemi şu an yaşadıkları yerlerde veri gönderip alacak servis sağlayıcılar olmaması. Artık Blackberry’lere hususi bir ağ yok. Fakat cihazlarını bölgedeki 5G ağlarına bağlanacak şekilde hack’lemiş birçok BlackBerry inatçısı var. Gene de aynı şey değil.”

Patronunuz gece e-posta gönderip cevap temenni ediyorsa BlackBerry’e küfredin

BlackBerry’nin uzun vadeli mirasının nasıl biteceğini bilmek güç. Bir taraftan, bilhassa pandemiden bu yana yaşadığımız evden emek harcama devrimi, BlackBerry öncesi çağda olsak asla mümkün olamazdı. Dahası birçok iş için masa başlangıcında olma zorunluluğu da hızla ortadan kalkıyor. Fakat öteki taraftan, her yerden çalışabilme özgürlüğü bir tükenmişliği, iş ve hususi yaşam arasındaki çizgilerin ortadan kalkmasını da bununla beraber getirdi. Eğer gece 23.00’te patronunuz size bir e-posta gönderip derhal cevaplamanızı temenni ediyorsa, burada BlackBerry’e küfretmeniz gerekiyor.

Sadece Matt Johnson durumu daha değişik görüyor. Filmi çektiğinden beri insanların kendisine devamlı BlackBerry’le ilgili yorumlarını aktardığını belirten Johnson, “Bilhassa öne çıkan bir duygu var. BlackBerry, genel anlamda yaklaşan tehlikeyi görememiş bir şirket olarak kabul ediliyor. Fakat hepimiz bir halde ‘Ya fakat yazık değil mi?’ hissiyatını da taşıyor. Bu fazlaca gülünç bu sebeple basit insanların milyarlarca dolarlık bir şirkete böylesine sempati duyması fazlaca nadirdir. Çoğunlukla firmalar öcü şeklinde görülür fakat BlackBerry’e insanoğlu rahmetli bir akrabalarıymış şeklinde davranıyor. Yüzlerce dev şirket batıyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor. Fakat bir sebeple BlackBerry insani bir tepki uyandırıyor” ifadelerini kullandı.

Peki bu sebep ne olabilir? “Ürünün devamlı dokunulan bir şey olması bunda etkili olabilir” diyen Johnson, “Fakat bir de BlackBerry’nin ufak aile şirketi şeklinde görülmesi var ki firmanın kapsamını, enerjisini ve hedeflerini düşündüğümüzde fazlaca saçma. Birçok açıdan şirkete bugün verilen tepkinin Jim Balsillie şeklinde birinin istediği şeyin tam tersi bulunduğunu düşünüyorum. ‘Ah canım senin firmanın mi vardı? Ah ne tatlı… Ah yazık sana’ şeklinde bir tavır var ve bu fazlaca aşağılayıcı. Küçültücü bir tepki. Fakat bu BlackBerry’nin birçok ironisinden biri” diye konuştu.

Johnson, BlackBerry’nin başına gelenlerin yalnız BlackBerry’e özgü olmadığını da belirtti.

Hakkaten de insanların zevklerinin değişken bulunduğunu, oyunun kurallarını değiştirecek bir icatla piyasaya girecek yeni bir rakibin tüm bir sektörü altüst edebileceğini düşündüğümüzde, bigün iPhone’un da BlackBerry’nin kaderini yaşaması kaçınılmaz olabilir. Doğrusu sonrasında da mükemmel bir film çıkacaktır.


The Guardian‘ın haberinden Sevin Turan derledi.