PARA ANKARA/ HÜLYA GENÇ SERTKAYA Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 27 Nisan’daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 8.5’te sabit tuttu. Depremin yakın vadede ekonomik aktiviteyi etkilemesi beklenmekle birlikte, orta vadede Türkiye ekonomisinin performansı üzerinde kalıcı bir etkide bulunmayacağı öngörüsünü yineleyen TCMB, öncü göstergelerin deprem bölgesinde ekonomik faaliyetin beklenenden hızlı toparlandığını gösterdiğini vurguladı. Jeopolitik risklerin ve faiz artışlarının da etkisi ile gelişmiş ülke ekonomilerinde resesyon endişelerinin sürdüğüne dikkat çeken TCMB, politika metnine “birbirini takip eden banka iflaslarının tetiklediği finansal istikrarı tehdit eden koşulların oluştuğu gözleniyor” ifadelerini ekledi.

KAPASİTE KULLANIM ORANI

Şimdi de geçen haftanın yurtiçi verilerine bir göz atalım. Depremin etkisiyle Mart’ta son 31 ayın en düşük seviyesini yüzde 73.5 ile gören imalat sanayi kapasite kulanım oranı (KKO), Nisan’da toparlanmaya başladı. İmalat sanayi KKO Nisan’da bir önceki aya göre 1.4 puan artarak yüzde 75.6 seviyesinde gerçekleşti. Mevsimsel etkilerden arındırılmamış KKO, bir önceki aya göre 1.9 puan artarak yüzde 75.4 oldu.

Nisan’da mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi bir önceki aya göre 1 puan artarak 105.1 oldu. Nisan’da sabit sermaye yatırım harcaması, gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarı, gelecek üç aydaki toplam istihdam ve gelecek üç aydaki üretim hacmine ilişkin değerlendirmeler endeksi artış yönünde etkiledi. Mevsimsellikten arındırılmamış reel kesim güven endeksi ise aylık 2.8 puan artarak 108 seviyesinde gerçekleşti.

EKONOMİK GÜVEN ENDEKSİ 100’ÜN ÜZERİNDE

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ise geçen hafta hizmet, perakende ticaret ve inşaat güven endeksleri ile tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirmelerini, beklenti ve eğilimlerini özetleyen ekonomik güven endeksini de açıkladı. Mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre güven endeksi Nisan’da bir önceki aya göre; hizmet sektöründe yüzde 1.1 artışla 118.1 olurken, perakende ticaret sektöründe yüzde 1.3 azalışla 116.2, inşaat sektöründe yüzde 0.1 azalışla 88.4 oldu. Ekonomik güven endeksi ise Nisan’da, bir önceki aya göre yüzde 3.5 artarak 102.2 değerini aldı. Endeks, ekonomik güven endeksinin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği gösteriyor. Ekonomik güven endeksi Ocak 2022’den bu yana 100 değerinin altında seyrediyordu.

YATIRIM HARCAMALARININ ARTMASI BEKLENİYOR

TCMB’nin 2023 yılı bahar dönemi anket sonuçlarına göre; 2023’te yapılması öngörülen yatırım harcamalarının bir önceki yıla göre artması bekleniyor. TCMB’nin bahar dönemi yatırım eğilimi istatistikleri; imalat sanayinde faaliyet gösteren bin 718 işyerinin iktisadi yönelim anketi kapsamında sorulan yatırım eğilimi sorularına verdikleri yanıtlar toplulaştırılarak değerlendiriliyor. Buna göre 2023’te yapılması öngörülen yatırımların yıllık değişimi işyerlerinin büyüklük grupları itibarıyla değerlendirildiğinde tüm büyüklük gruplarında artış öngörülürken, en yüksek artış üretimde çalışan sayısı 500 ve üzerinde olan işyerlerinde bekleniyor. 2023’te yıllık en yüksek artış beklentisinin yüzde 35.9 ile makine ve ekipman kaleminde olduğu, maddi olmayan duran varlıklar ile arsa arazi, bina ve alt yapı kalemlerinde ise sırasıyla yüzde 24.5 ve yüzde 16.2 oranında artış öngörüldü.

AKKUYU, NÜKLEER TESİS STATÜSÜNE KAVUŞTU

Bu arada geçen hafta Akkuyu Nükleer Güç Santrali, hava ve deniz yoluyla gelen nükleer yakıtların teslimiyle birlikte “nükleer tesis” statüsüne kavuştu. Her biri bin 200 megavat güce sahip dört reaktörlü bir nükleer güç santrali olan Akkuyu santralinin tüm üniteleri peyderpey 2028’e kadar hizmete girecek. Akkuyu Nükleer Güç Santrali ilk nükleer yakıt getirme törenine canlı bağlantıyla katılan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin elektrik tüketiminin yüzde 10’unun tek başına bu santral tarafından sağlanacağını kaydetti. Erdoğan, “Tam kapasite devreye girdiğinde burada yılda yaklaşık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretilecek. Doğal gaz ithalatının düşmesine yıllık 1.5 milyar dolar katkısı olacak bu proje, milli gelirin artışına da olumlu yönde etki yapacak” dedi. Erdoğan, farklı bölgelerde inşa etmeyi planladıkları 2. ve 3. nükleer santraller için en kısa sürede harekete geçileceğini kaydetti.

“DENETİM MEKANİZMASI ETKİN ÇALIŞTIRILMALI”

Geçen hafta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan, kiracı ve ev sahiplerini ilgilendiren bir açıklama geldi. Bozdağ, kira artışlarına yüzde 25 sınırı getiren düzenlemenin süresinin uzatılacağını, fahiş kira artışlarına yönelik de yaptırım getirilmesi için çalışma yapıldığını açıkladı. Kiralarda anormal artışların devam ettiğini söyleyen Ankara Hacı Bayram Veli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çetinkaya, “Politika yapıcılar bu tür uygulamalar yapıyor lakin denetim mekanizması etkin bir şekilde işlemediğinden söz konusu sınırlama uygulama alanı bulmuyor” dedi.

Kira kontrol mekanizmasının etkin bir şekilde işlerlik kazandırılması gerektiğini belirten Çetinkaya, alım gücünde ciddi bir düşüşün söz konusu olduğunu, özellikle sabit gelirli çalışanların konut sahibi olma imkânının neredeyse bittiğini kaydetti. Öte yandan gayrimenkul fiyatlarının yüksekliği, yüksek enflasyon sürecinde göreli fiyatların bozulduğunu gösterdiğini dile getiren Çetinkaya, “Bu varlıklar birçok vatandaş için ulaşılabilir olmaktan çıktı. Bu olgular refah kayıpları anlamına geliyor. Sektör ciddi bir yatırım aracı olarak görülüyor ve yüksek gelir seviyesine sahip olanların talebi yüksek kalmaya devam etmesi fiyatları artırıyor. Şahsi görüşüm rant ve servet vergisi gibi uygulamaların devreye alınması gerekiyor” dedi.

“Enflasyonda baz etkisi kaynaklı düşüş sürecek”

Seda YALÇINKAYA ÖZER / İntegral Yatırım Araştırma Müdürü

TCMB para politikası kararında bir önceki karara göre önemli bir değişikliğin olmadığını görüyoruz. Kararda ABD’de başlayan daha sonrasında Avrupa’ya da yayılan bankacılık krizine atıfta bulunarak banka iflaslarının finansal istikrarı tehdit ettiği belirtildi. Buna ek olarak deprem bölgesindeki gelişmelere de değinilen kararda, öncü göstergelerin deprem bölgesinde beklenenden hızlı toparlanmanın olduğunu gösterdiği ifade edildi. Bu değişikliklerin fiyatlamalarda yönlendirici bir etkisi bulunmuyor. Gelecek toplantılara ilişkin net mesajlar alamadığımız PPK karar metninde bir önceki toplantı karar metninin hemen hemen aynısını karşıladık diyebiliriz. Nisan’da TÜFE’de aylık yüzde 2.6 oranında bir artış, yıllık olarak yüzde 51.4’lük bir artış öngörüyoruz. Enflasyonda baz etkisi kaynaklı düşüş devam etse de asgari ücretteki artışa bağlı olarak fiyatlardaki artış hızı enflasyonun yüksek hissedilmesine neden oluyor. Temmuz’dan sonra geçen yılın yüksek baz etkisiyle enflasyonda rakamsal olarak gerileme izlenebilir. Yıl sonunda enflasyonun yüzde 40-50 bandında olacağını öngörüyoruz. Seçim öncesi gerçekleşen emeklilikte yaşa takılanlar (EYT), emekli ikramiyelerindeki artış gibi uygulamaların enflasyonla mücadeleyi zorlaştıracağını söyleyebiliriz. Deprem felaketinin ekonomiye olan etkisinin zamana bağlı olarak hissedileceğini düşünüyoruz. Açıklanan raporlara göre, bölgenin yeniden kalkınmasının 150 milyar doları bulabilecek bir maliyeti olması bekleniyor. Bu durumun Türkiye büyümesini 1-2 puan bandından olumsuz etkileyeceği tahmin ediliyor. Depremin enflasyon ve cari denge üzerindeki etkisinin zamana yayılarak olumsuz bir baskı yapmasını bekliyoruz.

“Üretimle ilgili kısıtlar güçlü kalmaya devam ediyor”

Prof. Dr. Murat ÇETİNKAYA / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi

Politika faizini yüzde 8.50’de sabit tutan TCMB, karar metninde para politikası duruşunun yeterli olduğunu belirten ifadeyi korudu. Beklentilere paralele olarak TCMB faiz kararında bir değişikliğe gitmedi. Negatif faiz ortamında TCMB faiz kararları çokta piyasalar açısından anlamlı bir durum ortaya çıkarmıyor. Faizin piyasa koşullarda belirlendiği bir ortamın oluşması gerekiyor. Kapasite kullanım oranı, bir üretim biriminin belirli bir dönemde fiilen gerçekleştirdiği üretim miktarının fiziki olarak üretebileceği en yüksek miktara olan oranını gösteriyor. Yukarı yönlü rakamlar üretim açısından olumlu. Lakin üretim ile ilgili kısıtlar güçlü kalmaya devam ediyor. Son sanayi üretim verilerindeki gerileme, üreticiler açısından zorlaşan koşulları yansıtıyor. Gayri safi sabit sermaye oluşumu ve sabit sermayenin temel unsuru olan makine ve teçhizat yatırımları zayıf bir görünüm içinde. Finansmana erişim noktasında ağırlaşan koşulların devam etmesi halinde, büyüme göstergelerinin daha da bozulması söz konusu olabilir. 2023 yılı ilk çeyreği ile ilgili talebin zayıf olacağı beklentisini güçlendiriyor. Zorlaşan koşullar seçim belirsizliği büyüme dinamiklerini olumsuz yönde etkileyecek. Enflasyon 3 Mayıs’ta açıklanacak. Nisan’da baz etkisine bağlı olarak yıllık enflasyonda düşüşün devam etmesini, aylık bazda ise enflasyonun artışının devam edeceğini düşünüyorum. Baz etkisine bağlı olarak önümüzdeki aylarda yıllık enflasyonda 5-10 puanlık bir geri çekilmeyi görebiliriz. Yılsonunda enflasyonun yüzde 40 seviyesinde gerçekleşme ihtimali yüksek. Diğer taraftan seçim sathı mailine girmemiz enflasyon eğilimlerinin bozulmasına neden olabilir. Yüksek oranlı enflasyonun katılaşmasını önümüzdeki dönemlerde görebiliriz.

“İnşaat sektörü güveni yıllardır 100 eşik değerinin altında”

Prof. Dr. Ali HEPŞEN / İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi

TÜİK tarafından yayımlanan inşaat sektörü güven endeksi Mart’ta 88.5 iken, Nisan’da yüzde 0.1 azalarak 88.4 değerini aldı. İnşaat sektörü güven endeksinin 100’den küçük olması, genel sektörel duruma ilişkin kötümserliği gösteriyor. Geçmiş dönem eğilimlerine bakıldığında ise 2011’den bu yana aylık bazda yayımlanan ilgili verinin 2011 ve 2012 yılları haricinde 100 eşik değerinin altında kaldığı da görülüyor. Diğer yandan Nisan ayı inşaat sektörü güven endeksi alt endeksleri incelendiğinde, Mart ayına göre gerek mevcut siparişlere yönelik değerlendirmeler gerekse de gelecek dönem istihdam beklentilerinin zayıfladığı görülüyor. İnşaat sektörü firmalarının faaliyetlerini kısıtlayan faktörler incelendiğinde, Nisan 2023’de firmaların yüzde 27’si finansman sorunlarını, yüzde 5.2’si hava şartlarını, yüzde 10.4’ü talep yetersizliğini, yüzde 5.6’sı işgücü eksikliğini, yüzde 5.6’sı ise malzeme ve/veya ekipman eksikliğini neden gösteriyor.