Uzay teleskoplarının çekmiş olduğu fotoğraflar her ne kadar bizlere yepyeni bilgiler sunsa da, artık birbirinin aynısı şeklinde görünüyor. Sadece bu fotoğraf işleri değiştirmişe benziyor.

Evrende o denli dev cisimler var ki, bilhassa de galaksi kümeleri, uzayı bükebiliyorlar. Adeta bir yatağın üstüne atılmış bovling topu şeklinde bu dev kütleli cisimler, kozmik boyutta bir “lens” görevi görüyor. NASA bunu şu şekilde açıklıyor: “Uzay-zamanda oluşan bu ‘eğimi’ takip eden ışık, düz bir çizgi yerine eğik bir yönü takip ediyor ve nesnenin arkasındaki görüntüyü bozuyor ve aydınlatıyor.”

Dünya’dan ortalama 1.6 milyon kilometre ötede yörüngede bulunan kuvvetli James Webb Uzay Teleskobu’nun çekmiş olduğu yeni bir görüntü, bu bahsi geçen etkiyle görüntüsü bozulmuş bir galaksiyi gösteriyor. “Çekimsel lensleme” isminde olan bu tesir, geçtiğimiz yüzyıl Albert Einstein tarafınca da öngörülmüştü.

Aşağıda bulunan JWST’nin çekmiş olduğu görüntü, bazısı kendi galaksimiz Samanyolu şeklinde spiral şekilde olan birçok galaksiyi gösteriyor. Görüntünün sağında yer edinen ise 10 milyar ışık yılı ötedeki, görüntüsü yamulmuş ve uzamış olan MRG-M0138’i gösteriyor. Normalde bu kadar uzakta -ve haliyle oldukça eski, zira uzaydaki cisimler ne kadar uzaktaysa o denli eskiler- olan galaksiler, oldukça sönük görünüyorlar. Sadece naturel şekilde oluşan kozmik lens yardımıyla bu galaksinin ışığı daha kuvvetli bir halde teleskoba ulaşıyor.

Görüntünün sağında oldukça uzakta bulunan MRG-M0138 galaksisinin uzamış ve görüntüsü bozulmuş ışığı görünüyor.
Fotoğraf: NASA / ESA / CSA / STScI / Justin Pierel (STScI) / Andrew Newman (Carnegie Bilim Enstitüsü)

Bu ışığı artmış alanda bir sürpriz de görünüyor.

Görüntüsü esnemiş olan bu galaksiye yakından bakıldığında süpernova olarak adlandırılan, patlamış bir yıldızın ışığı da görünüyor. Araştırmacıların adını “Supernova Encore” verdiği patlamış yıldız, devasa çekimsel lens yardımıyla fotoğrafta çemberle belirtilmiş yerlerde birden oldukca sefer görünüyor.

MRG-M0138 galaksisinin bozulmuş bu görüntüsünde aynı süpernova birden oldukca sefer görünüyor.
Fotoğraf: NASA / ESA / CSA / STScI / Justin Pierel (STScI) / Andrew Newman (Carnegie Bilim Enstitüsü)

Daha da garip olanı, astronomlar bu lensin, aynı süpernovanın bir başka kopya görüntüsünü, 2030’lu yıllarda belirmesini bekliyor. Bu oldukça kıymetli ve ender vaka, astronomların evrenin ne kadar hızla genişlediğini ölçmeleri için büyük bir fırsat olarak nitelendiriliyor.

Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsü’nden NASA Einstein Araştırmacısı Justin Pierel ve Carnegie Bilim Enstitüsü Gözlemevleri’nden gökbilimci Andrew Newman, NASA açıklamasında şunları söylemiş oldu: “Çekimsel bir lensin arkasında kalan bir süpernova patladığında, ışığı Dünya’ya birden fazla yolu takip ederek ulaşır. Bu yolları, aynı anda istasyondan ayrılan birden oldukca trene benzetebiliriz. Hepsi aynı hızda ve aynı yöne doğru ilerler. Her tren değişik bir yol izler, sadece yolun uzunluğu ve karşılaşılan engeller yüzünden her biri değişik sürelerde hedefine ulaşır. Süpernova görüntüsünün belirdiği zamanlar arasındaki farkları ölçerek, Hubble sabiti olarak malum evrenin genişleme oranını ölçebiliriz. Bu da günümüz kozmolojisinin mühim bir problemi.”

Webb teleskobunun kuvvetli özellikleri

Mühendisler James Webb Uzay Teleskobu’nun dev, altın kaplı aynası üstünde çalışırken.
Fotoğraf: NASA / Desiree Stover

NASA, ESA ve Kanada Uzay Ajansı’nın bilimsel ortaklığıyla geliştirilen Webb teleskobu, evrenin en derinlerine bakmak ve evrenin erken dönemleriyle ilgili yeni detayları aydınlatması için tasarlandı. Bununla beraber galaksimizdeki ilgi çeken gezegenler ve Güneş Sistemi’ndeki gezegen ve uydular hakkında da detaylı bilgiler sunuyor.

Aşağıda Webb’in şu an rakipsiz olan özelliklerini sıraladık:

– Dev ayna: Webb’in ışığı yakalayan aynası, 6,5 metre çapına haiz. Bu da Hubble Uzay Teleskobu’nunkinden iki buçuk kat daha büyük. Bu sayede oldukca daha çok ışık toplayabilen Webb, daha uzak ve eski nesneleri görebiliyor. Büyük Patlama’dan birkaç yüz milyon yıl sonrasında, 13 milyar yıl ilkin oluşan yıldız ve galaksileri görüntüleyebiliyor.

– Kızılötesi görüş: Görünür ışığı alabilen Hubble’ın aksine Webb, ana olarak bir kızılötesi teleskop. Bu da kırmızının ötesindeki spektrumdaki ışığı yakalayabiliyor anlamına geliyor. Bu sayede evrenin daha uzak noktalarını görebiliyoruz. Kızılötesi ışık, görünür ışıktan daha uzun dalgaboyuna haiz olduğundan, bu ışık dalgaları kozmik bulutları daha efektif şekilde geçebiliyor. Nihayetindeyse Webb’in kızılötesi görüşü, Hubble’ın göremediği bölgeleri görebilmesine olanak sağlıyor.

– Uzak ötegezegenlere bakış atıyor: Webb teleskobu, uzak dünyalarla ilgili anlayışımızı değiştirecek, spektograf isminde hususi bir ekipman barındırıyor. Bu araçlar yardımıyla su, karbondioksit ve metan şeklinde moleküllerin, ister gaz devi ister ufak kayaç gezegenler olsun, bu uzak ötegezegenlerin atmosferlerinde bulunup bulunmadığını anlayabiliyoruz. Webb, Samanyolu galaksimizdeki ötegezegenlere bakıyor olacak. Kimbilir neler bulacak?

Astronomlar şimdiden 700 ışık yılı ötedeki bir gezegende, ilgi çekici kimyasal reaksiyonlar keşfetti. Ek olarak Webb, evrendeki en ilgi çekici yerlerden kabul edilen TRAPPIST sistemindeki kayaç ve Dünya boyutundaki gezegenleri gözlemeye başladı bile.


Mark Kaufmann’ın haberini Özgür Yıldız Türkçeleştirdi.