Sovyetler Birliği, kürtaja izin veren ilk ülkedir. Bu ülkede, 1920 yılında, çocuk aldırmak yasal olarak serbest bırakıldı. Ancak, tüm kadın-doğum doktorlarına birer genelge gönderilerek, hastalarını, özellikle ilk hamilelikleriyse, ameliyattan vazgeçmeye ikna etmeye çalışmaları istendi. Ancak, hamilelik iki buçuk ayı geçmemişse, doktorun, hastanın arzusuna karşı çıkması olanaksızdı. Yani, son söz annedeydi. Kürtajın serbest bırakılması üzerine, Sovyetler Birliği’nde çocuk aldıran annelerin sayısı hızla arttı. 1934 yılında, yalnızca Rusya Sosyalist Cumhuriyeti’nde 700 bin kürtaj olayı kayıtlara geçti. Bu gelişmeden endişe duyan, yetkililer, 1936 yılında yasada yaptıkları bazı değişikliklerle, kürtaj için
bazı koşullar getirdiler. Buna göre, bir annenin çocuğunu aldırabilmesi için, hamilelik nedeniyle
yaşamının “ciddi bir tehlike” altında olması ya da bebeğin hastalıklı doğacağına ilişkin bazı belirtiler bulunması gerekiyordu.
Bu koşullar, 1955 yılına kadar geçerliliğini korudu.
O yıl, Kürtaj Yasası’nda bazı değişiklikler
yapıldı. Bugün Sovyetler Birliği’nde,
resmi kayıtlara geçen yıllık kürtaj sayısı. 6 milyon
civarındadır.
Mediko-sosyal nedenlerle, kürtajı yasal hale
getiren ilk ülke ise, İzlanda’dır. 28 Ocak
1935 günü kabul edilen 38 sayılı yasaya göre,
eğer doğum annenin bedensel ya da ruhsal
sağlığı açısından ciddi tehlikeler taşıyorsa ve
hamileliğin ilk 28. haftası geçilmemişse, çocuk
alınabiliyor. Batı Avrupa’da, yine medikososyal
nedenlerle kürtajı yasal hale getiren pek
çok ülke, kendilerine İzlanda’daki uygulamayı
örnek almıştır.