PARA YAPAY ZEKA/ ŞULE GÜNER Türkiye’nin coğrafi konumu ve son olarak Ukrayna-Rusya savaşı; ülke olarak kara, hava ve deniz taşımacılığında daha da tercih edilmemizi sağlarken, teknoloji iç pazarın dominant faktörü haline geldi.

Büyük lojistik firmalarının sürekli olarak lojistik teknolojileri geliştirmeleri veya satın almaları, bunun büyük bir göstergesi. Pandemiden bu yana yaşanan e-ticaret fırtınası özellikle kargo şirketlerinin büyümesine, taşımacılık sistemlerinin gelişmesine ve iş süreçlerinin uçtan uça dijitalleşmesine neden oldu. Böyle araçlar daha az yakıt, insanlar daha az enerji harcarken; süreçler daha hızlı, aynı zamanda ucuz hale geldi. Artık lojistik sektörü, yoğun bir teknoloji yarışı içinde. İleri teknolojilerden yapay zeka, IoT, bulut uygulamaları; bu sektörün lokomotifi haline gelirken, sadece lojistik değil tedarik zinciri süreçlerinin de önemli bir parçası oldu.

Otonom araçları da unutmayalım. Henüz az sayıda last-mile otonom kargo hizmetinden bahsederken, depo içinde hizmet veren, insan yerine taşıma yapan robotları hatırlatmak gerek. İnsanın fiziksel ve tekrarlanan iş faaliyetlerinden uzaklaşması gerekiyor. Robotların bu görevi giderek insandan alması bekleniyor.

Kargo hizmetleri, dijitalleşmeye yatırım yapmaya ve müşteri memnuniyetini en üst seviyeye çıkarmayı amaçlıyor. Şu anda ülkemizde onlarca kargo şirketi bulunurken, müşteri memnuniyeti çok daha önem kazandı.

Avrupa’da 2020’de kabul edilen Yeşil Mutabakatı’n 2050’de sıfır karbon emisyonu hedefi, çok kararlı ve ciddi adımlarla ilerliyor. Mutabakat, sera gazı salımında önemli rol oynayan lojistik sektörüne de önemli görevler yüklüyor. Bu mutabakata uyumlanma, Türkiye’de şirketler için çok önemli bir rekabet unsuru olacak. Mutabakatın öngördüğü bazı başlıklar var: Yenilenebilir enerji, havacılık ve denizcilik için sürdürülebilir alternatif yakıtlar, karayolu için AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), havacılık ve denizcilik için ETS, araçlar için karbon emisyonu performans standartları, içten yanmalı motorların zaman içinde kaldırılması.

Türkiye’nin de aşamalı olarak uyum sağlaması ve uygulaması gereken bu kurallara dış ticaretinin yüzde 70’i Avrupa’ya olan hacmimizi kaybetmemek için çok önemli bir zorunluluk teşkil ederken, Türkiye’de lojistik şirketleri için de hayati bir rekabet unsuru olacak.

LOJİSTİK ENDEKSİNDE DOKUZ SIRA YÜKSELDİK

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği’nin (UTİKAT) Yönetim Kurulu Başkanı Ayşem Ulusoy imzalı 2022 yılı raporu da bu noktalara temas ediyor. Raporda yer alan özet bilgiler şu şekilde:

Hizmet sektörleri ihracatı 90 milyar doları aştı. Geçen yıl hizmet sektörü alanında yapılan ihracatın 20 milyar dolardan fazlasını yük taşımacılığı hizmet ihracatı yaptı. Bu yıl yük taşımacılığı alanındaki ihracatın 30 milyar doları bulması bekleniyor.

Türkiye’nin değer bazında dış ticaret taşımalarının taşıma türlerine göre dağılımlarına bakıldığında denizyolu taşımacılığı ilk sırada yer alıyor. Yılın ilk dört ayında Türkiye ihracatının yüzde 57’si deniz yoluyla gerçekleştirildi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ocak-nisan döneminde Türkiye’nin ihracatı 80 milyar 869 milyon dolara ulaştı. Gemilerin taşıdığı ihracatın değeri 45 milyar 735 milyon 344 bin dolar oldu. Geçen yıl bu rakam 50.3 milyar dolar şeklindeydi. İlk dört ayda karayoluyla yapılan ihracat, 27 milyar 65 milyon 135 bin dolar oldu. Bu taşıma şeklinin toplamdan aldığı pay ise yüzde 33.5 oldu. Söz konusu dönemde Türkiye’nin 124 milyar 313 milyon dolarlık ithalatında da büyük payı, 63 milyar 722 milyon dolarla denizyolu aldı. Onu 22.8 milyar dolarla karayolu, 19.1 milyar dolarla havyolu, 746.5 milyon dolarla demiryolu takip etti. Diğer taşıma şekilleri ise 18 milyar dolara yaklaştı.

Dünya Bankası’nın yayımladığı Lojistik Performans Endeksi (LPI) raporuna göre, Türkiye 2018 yılında 47’nci sıradayken 2023’te 38’nci sıraya yükseldi. Ülkelerin puanları; gümrük, altyapı, hizmet kalitesi, zamanında teslimat, uluslararası sevkiyat, takip ve izlenme gibi altı başlıkta puanlanıyor.

İHRACAT VE İTHALATTA DENİZ TAŞIMACILIĞI İLK SIRADA

Sürdürülebilirlik de lojistik sektörünün bir parçası haline geldi. Karbondiyoksit salımının 2050’ye kadar nötre çekilmesini öngören Avrupa Yeşil Mutabakatı, lojistiğin büyük çoğunluğunun karayoluyla yapılması nedeniyle bizim için çok önemli.

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) 2022 yılı raporunda tüm bu ana unsurları ele almış ve çok kapsayıcı bilgiler sunmuş. İşte rapordan alıntılar..

“Türkiye’de taşınan malların değeri bazında son 10 yıllık dönemde denizyolu taşımacılığı hem ithalatta hem de ihracatta en büyük paya sahip oldu. Karayolu taşımacılığı Türkiye’nin dış ticaret taşımalarında değer bazında ikinci sırayı aldı. Taşıma türleri arasında Türkiye’nin dış ticaret faaliyetlerinde değer bazında havayolu taşımacılığı üçüncü sırada yer aldı. Demiryolu taşımacılığı Türkiye’nin dış ticaretinde en düşük paya sahip taşıma türü oldu. Değer bazında olduğu gibi ağırlık bazında da denizyolu taşımacılığı önde geldi. Karayolu taşımacılığının ithalattaki payı 2022 yılında yaklaşık yüzde18.28 seviyelerinde oldu. Demiryolu taşımacılığı Türkiye’nin hem ithalatında hem de ihracatında son 10 yıllık dönem içerisinde ağırlık bazında yüzde 1’den az paya sahip oldu. Havayolu taşımacılığı kısıtlı kapasite sebebiyle Türkiye’nin dış ticaretinde ağırlık bazında en az paya sahip taşımacılık türü olarak yer aldı.

Pandemi nedeni ile zaten zayıflamış dünya ekonomisi için 2022, zorlu bir yıl oldu. Enflasyon, satın alma gücünü düşürdü, özellikle ABD ve büyük Avrupa ekonomilerinde daha sıkı finansal koşulları tetikledi, ekonomik durgunluk baş gösterdi. Faiz artırımları nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir alım gücü düşüşü görüldü. Tüketim mallarına olan talep, küresel büyüme ve ticarette önemli bir yavaşlamaya yol açacak şekilde azaldı. Enflasyon lojistik maliyetlerini de ciddi şekilde artırdı. Küresel ekonomideki daralmanın etkisinin Türkiye’de de hissedilmesi kaçınılmaz oldu.

Dünya Ekonomik Forumu’na göre dünyadaki karbon salınımının yüzde 5.5’i lojistik ve ulaştırma sektörlerinden kaynaklı olarak gerçekleşiyor.

İleri seviyeye çıkarılması planlanan emisyon azalımı önlemleri nedeni ile yoğun enerji üretiminin AB sınırları dışına çıkmasının (karbon kaçağı / carbon leakage) ve bunun sonucunda AB ekonomisinin negatif etkilenmesinin önlenmesi için de Sınırda Karbon Vergisi Uygulaması’nın (Carbon Border Adjustment Mechanism – CBAM) devreye girmesine karar verildi.

Avrupa Parlamentosu, (CBAM) uygulamak için Avrupa Birliği Konseyi ile geçici bir anlaşmaya vardı, rejimin geçiş sürecinin 1 Ekim 2023’ten itibaren başlamasına karar verildi.”

İHTİYACA GÖRE YATIRIM, TEKNOLOJİYE DAYALI HİZMET

Türkiye’de dev lojistik şirketi deyince akla gelen ilk isimlerden biri Horoz Lojistik. Çünkü 1942’de kurulan şirket beş kıtada, 109 ülkede, 600 noktada entegre lojistik çözümler üretiyor. Çok geniş bir alana hakim. Bu hakimiyet, ekonomiye katkısını insan gücünün yanı sıra teknolojik adaptasyon ile sağlıyor.Horoz Lojistik, pandemiden sonra başlayan yükseklik trendini devam ettiren e-ticaret nedeniyle lojistik sektöründen beklentilerin artmasına göre yol haritasını belirliyor. Horoz Lojistik Yurtiçi Lojistik Başkanı İlker Özkocacık, Türkiye’nin yeni dinamiklere göre aksiyon alması gereken konuları şöyle sıralıyor:

“Dünya Bankası 160 ülkeyi lojistik yeterlilikleri kapsamında değerlendirerek Lojistik Performans Endeksi çıkarıyor. Türkiye 47’nci sırada. Bu sıralamada yukarılara çıkmak zorundayız. Küresel ekonomiden daha fazla pay alabilmek için, bütünleşik bir lojistik eylem planına ihtiyacımız var. Özellikle gümrük hizmetleri noktasında önemli düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor. Sektörün ağır vasıta taşıma araçları, istif makineleri gibi varlıkları her geçen gün yaşlanıyor. Yüksek maliyetlerden dolayı yenilenemiyor. Hem yeni kaynak yatırımı hem de eskiyen kaynakların yenilenebilmesi için ticari bu araçlara özel teşvikler uygulanmalı ve altyapı güçlendirilmeli.”

Lojistik sektörünün yaşadığı küresel enerji fiyatlarının artışı ve bunun taşımacılık fiyatlarına yansımasının, yurtiçi taşımacılığından büyük paya sahip kara taşımacılığını olumsuz etkilediğine vurgulayan Özkocacık, insan kaynağı sorununa da dikkat çekti. Emek-yoğun bu sektörün her geçen gün daha az tercih edildiğini belirten Özkocacık, sektörü ayakta tutan bu iş gücüne erişim için teşviklerin oluşturulması gerektiği tespitini yapıyor.

Horoz Lojistik yatırımlarını hizmet ağı, depolama, teknoloji ve sürdürülebilirlik şemsiyesi altında çeşitli alanlara yaymış durumda. Horoz Lojistik Yurtiçi Lojistik Başkanı İlker Özkocacık, bu yeniliklerin sektörün beklentilerini karşılamak üzere uygulandığını belirterek şöyle konuşuyor:

“Günlük 100 bin sipariş hazırlama kapasitesine sahip, tam otomatik robotik sistemlerin çalıştığı depolar kurduk. Özellikle bireysel kargo hizmeti veren kargo firmalarının negatif ayrımcılık uyguladığı buzdolabı, mobilya gibi ürünleri taşıyan şirketimiz daha hızlı hizmet vermek adına lojistik merkezi sayısını bu yıl da arttırmaya devam edecek. Büyümeye devam edeceğimiz diğer bir konuysa, Anadolu’daki depolarımızın artışı. Ürünlerin tüketici pazarlarına daha yakın olmasını istiyoruz.

Türkiye’nin ihracatını artırmak için Türk ürünlerinin Avrupa’da satılması ve bu ürünlerin nihai tüketicilere ulaşması amacıyla 2022’de bir ağ kurduk. Artık Isparta’daki bir müşterimiz Berlin’deki bir kişiye ürün satabiliyor. Bu hizmet ile birlikte müşterilerimizin ürün depolayacakları büyük depo alanlarını 2023’te Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde faaliyet geçireceğiz.

Geçen yıl teknolojik altyapısını dünyadaki birçok online pazar yerine entegre etmeye başladık. Bu yıl bu yöndeki yatırımlarımız artacak. Yine geçen yıl yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye soktuk. Bazı depoların çatılarına güneş enerjisi santralleri kurduk. Bu dönüşüm, bu yıl da devam edecek. Araçlarındaki emisyon oranlarını azaltmak adına elektrikli araçları bünyemize kattık. Tesislerimizde de sıfır atık projelerini hayata geçiriyoruz.”

Horoz Lojistik, teknoloji-ihtiyaç merkezli iş süreçlerini önce simüle ediyor, sonra eyleme geçiriyor. Peki bu süreç nasıl işliyor? İlker Kocacık, şöyle anlatıyor:

“Projelerimizde önce süreç oluşur. İnsan kaynağı seçimi, teknolojik altyapının oluşturulması ve ihtiyaca göre araç, depo, özel ekipmanlar, yasal izinler, teknik şartnameler, görev tanımları gibi… Ardından sanal ortamda simülasyon yapılır, örneklem çalışması ile canlı geçiş süreci başlatılır. Kontrollü canlı geçiş ile süreç tamamlanır. Bu süreci kendi bünyemizde geliştirdiğimiz yazılımlar ile ebütünleşik yönetim sağlayan bir yazılım ile gerçekleştiriyoruz.

Şirketin tüm birimleri ve iş ortakları bu yazılımla sisteme entegre oluyor. Bu sistem tüm süreçleri dijitalleştirip tanımlı hedeflerin sonuçlarını anlık kontrol ediyor, kötü performansı anlık ortaya koyuyor ve birimlerin hatalarını hemen düzeltmesini sağlıyor. Bu nedenle Şikayetvar.com‘dan ‘En İyi Deneyim Sunan Lojistik Firma’ ödülünü hem 2021 hem de 2022’de aldık.”

TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ DAHA DA ARTACAK

Yedi yıl önce İstanbul’da kurulan Tırport, logitech alanında kendisini geliştirmeye devam ediyor. Ülkemizde yurtdışından en çok yatırım teklifi alan lojistik teknolojisi şirketi olan Tırport, küresel oyuncuların ülke genelinde lojistiğe yatırım talebi artarken, lojistiğin yanı sıra depolama alanı ihtiyacının da giderek artacağını öngörüyor. Tırport CEO’su Akın Arslan, Türkiye’nin lojistikte giderek artan önemine şöyle vurgu yapıyor:

“Türkiye’nin Asya-Avrupa arasındaki köprü konumu, Orta Lojistik Koridoru‘nda geçmişten bu tarafa İpek Yolu ile beraber devam eden stratejik önemi, bizi ülke olarak değerli bir hale getiriyor. Türkiye’nin limanları, doğu-batı, kuzey-güney ulaşım aksları daha da önem kazandı. Bu nedenle lojistik yatırım iştahlarında bariz bir artış olduğu gözlemleniyor. Devam eden Ukrayna-Rusya Savaşı, Çin-Kazakistan hattından Avrupa’ya olan yük trafiğini, kuzeyden TransHazar’ı da kapsayan Orta Lojistik Koridoru’na aktardı. Bu akstaki transit trafiğin önümüzdeki yıllarda katlanarak artmaya devam edecek.

Türkiye’de kısa ve orta vadeli depolama ihtiyaçları da artacak. Mevcutta 15 milyon metrekare civarı olarak ticari depolama kapasitesinin önümüzdeki altı-yedi yıl içinde en az 10 milyon metrekare artabileceği de öngörülebilir. Türkiye’yi gelecek 10 yıl içinde en az 10 milyar dolarlık depolama alanı yatırımı bekliyor.”

Arslan, Türkiye’nin Avrupa’nın yakında üretim (nearshore) üssü olmayı becerebilmesi halinde, her yıl ülkeye gelecek 30-40 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla büyük bir üretim ve ihracat atağının başlayabileceğini, böylece ihracatımızın dört yıl içinde hızla 500 milyar doları geçerek 10 yıl içinde 1 trilyon dolar seviyesini bulabileceğine işaret ediyor.

Tırport’un tüm nakliye süreçlerini uçtan uca dijital olarak yönetiyor, yükün yolculuğunu gerçek-zamanlı konum-tabanlı raporlayabiliyor, güvenli taşımanın yapılmasını sağlıyor. Tam sekiz dilde, 20’nin üzerinde ülkede, günde 4 bin 500’ün üzerinde FTL (Full Truck Load- Tam Kamyon Yükü) taşımanın yönetilmesine teknolojilerimizi sağlıyor. Yeni nesil bir lojistik oyuncu ve dijital iletici olarak, Asya’dan Avrupa’ya ve Afrika’ya uzanan lojistik aksta, önümüzdeki beş yıl içinde 1,5 milyon kamyoncunun yüke hızlıca ulaşmasının en önemli dijital platformu olmayı, günde 30 binin üzerinde EFT/LTL (Less Truck Load- Tam Olmayan Kamyon Yükü) taşımayı yönetmeyi hedefliyor. Tırport sahip olduğu 120 binin üzerinde üye kamyoncusu ve 5 binin üzerinde üye KOBİ’siyle dünyadaki sayılı dijital ileticilerinden biri durumunda.

Lojistik teknolojilerinin sürdürülebilirlik kavramına desteğinin de altını çizen Tırport CEO’su Akın Arslan, “Yolda giden kamyonların yaklaşık üçte biri boş gitmek zorunda kalıyor. Bu durum da doğaya her gün onbinlerce ton CO2’in boşuna salınmasına sebep oluyor. Önümüzdeki dönemde yeşil mutabakatlar, ulaşımda elektrik ve hidrojen gibi yeşil enerji kullanımlarını arttıracak düzenlemeler gelecek. Tırport artırılmış zeka destekli teknolojiler ile dönüş yüklerini optimize ederek kamyonların boş dönme oranını hissedilir oranda düşürüyor. Global Ecovadis gibi platformlardaki akreditasyonlarıyla sürdürülebilir bir şirket olma konumunu güçlendiriyoruz” şeklide konuşuyor.

Türkiye’de sektörün en büyük sorununun iş sürekliğini tehdit eden işletme sermayesi yetersizliği olduğunu belirten Akın Arslan, şunları söylüyor:

“Türkiye’nin en büyük lojistik firmaları bile günlük 3 bine yakın FTL operasyonun yüzde 80-90’ını spot pazarda nakliye sitelerinden ve kooperatiflerden tedarik ettikleri bireysel kamyonlarla yapıyor. Diğer yandan kamyoncu hakedişini yük tesliminde peşin alamıyor. Lojistik firmaları ise asgari 60 gün fonlayamadıkları operasyonları yapmakta güçlük çekiyor. Günde 100 kamyon çıkaran bir lojistik firmasının en az 60 milyon lira işletme sermayesine ihtiyacı var. Günde bin kamyonluk operasyon yapan bir firmanın ise bu işi çevirebilmesi için 600 milyon lira fonlanması gerek. Koşullar ve ayakta kalmak zorlaşıyor.”

LOJİSTİKTE HELIUM AĞI DÖNEMİ

Asius, 2021 yılında kurulan, imalat ve lojistik sektörüne en ileri teknoloji, yapay zeka ve makine öğrenmesi destekli, bulut temelli IoT (Nesnelerin İnterneti) çözümleri sunan yeni girişimlerden. Asius’un lojistik sektörü için geliştirdiği birden fazla alan var. Helium şebekesi ile veri iletiminde GSM şebekelerine olan bağımlılık ortadan kaldırılıyor. Böylelikle hem konum verisi hem de taşınan hassas malzemelerle ilgili nem, sıcaklık gibi verilerin küresel olarak çok düşük maliyetle iletimi sağlanıyor.

LoraEdge teknolojisi (iç ve dış mekanda bir şey veya kişinin güvenli az maliyetli takip edilmesini yüksek entegrasyon kabiliyetine sahip çip setiyle sağlayan yüksek entegrasyon kabiliyetine lokasyon çözümü) karmaşık GPS konum hesaplama sürecini cihaz yerine, ham uydu verisinin buluta aktarılması yöntemi kullanılıyor. Bu noktada konum hesaplaması bulutta gerçekleştiriyor. Bu sayede, pilli takip cihazlarının üzerindeki konum hesaplama yükünü azaltarak pil ömrü uzatılıyor.

Wi-fi konumlandırma ve makine öğrenmesi tabanlı LoraLocation (bir cihazın tam konumunu tespit edebilen bir ağ teknolojisi) yöntemleriyle bazı durumlarda GPS ihtiyacını tamamen ortadan kaldırılarak konum takibinde pil tüketimi minimuma indiriliyor.

Asius, kripto paralarla anılan blokzincir teknolojisini lojistik sektörüne de uyarlamış. Asius Kurucusu Hüseyin Bilkut Şıhmanoğlu, bu entegrasyonu şöyle anlatıyor:

“Kripto para tabanlı helium ağını kullanarak düşük güç tüketimli, pilli cihazlarla varlık takibi yapıyoruz. Bunun geleneksel takip yöntemlerine göre birçok avantajı var. Helium, Nesnelerin İnterneti (IoT) cihazlarının kablosuz bağlantısını sağlamak için tasarlanmış bir blok zinciri ağı. Bu ağ, düşük güç tüketen IoT cihazlarının veri transferi yapmasını ve birbirleriyle iletişim kurmasını sağlar. Helium ağı, madencilik yaparak çalışan düğümler aracılığıyla geniş bir kablosuz altyapı ağı oluşturur. Bu düğümleri sıradan insanlar işletirler ve yapılan işe karşılık HNT adlı kripto para ile ödüllendirilirler. Ülkemizde de çok popüler olan HNT madenciliği sayesinde helium şimdilik Kuzey Amerika, Avrupa ve Türkiye’de güçlü bir kapsama alanına sahip olsa da hızla dünya genelinde büyümeye devam ediyor.”

Şıhmanoğlu, erişim için GSM sinyali her yerde kullanılırken geliştirdikleri teknolojinin düşük güç tüketimi sağladığını, GSM şebekelerini kullanan cihazların güç tüketiminin çok yüksek olduğunu, bu yüzden pilli olarak kullanıma uygun olmadığını belirtiyor. Peki pilli araçların artıları neler? Şıhmanoğlu, şöyle açıklıyor:

“Evet, araçlarda güç kaynağı var. Fakat konteynerlerde veya ISO tanklarda (sıvı ve gaz maddelerin güvenli şekilde taşınmasını sağlayan özel tasarımlı konteynerler) yok. Kısacası gideceği yere ulaşmak için birden fazla araç kullanan taşıma kaplarının takibi için pilli cihaz kullanmak zorundasınız. Pilli cihazlar da GSM ile olmuyor. Olsa da ömrü günlerle ölçülüyor. Helium kullanırsanız bu süre beş yıla kadar çıkabiliyor. Helium’un üstünlüğü sadece düşük güç tüketimi de değil. Merkezsiz olması, yani ağ operatörleri tarafından değil de dağınık bir yapıda insanlar tarafından işletiliyor olması, bu şebekenin teorik olarak devre dışı bırakılamayacağı manasına geliyor. Bunun pratikteki yansımasını ise 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde tecrübe ettik.”

ENERJİ MALİYETLERİNİ DÜŞÜRÜYOR

Apollo IoT, bir dijital enerji yöneticisi. Bu yönetim ihtiyacı şöyle ortaya çıkmış: Enerji maliyetleri tüm dünyada 10 katına çıktı ve bu durum da her açıdan sürdürülebilirliği zorluyor. Özellikle üretim yapan firmalar başta olmak üzere henüz çoğu firma, yenilenebilir enerji yatırımları yapamıyor veya tesisini IoT ile izleme imkanı bulamıyor.

Apollo IoT CEO’su ve Kurucu Ortağı Ezgi Eylül Hasvatan Gavas, daha pratik bir çözüm düşünürken elektrik tarifelerinin aynı telefon paketleri gibi değişkenlik gösterdiğini fark etmiş. Apollo IoT, tüketicilere tüketimleri aynı kalsa dahi yapacağı tarife değişimiyle yüzde 30’lara varan maliyet tasarrufu sağlayabiliyor. IoT Apollo, yazılımında yapay zeka da kullanıyor. Gavas, bu sistemin lojistiğe nasıl yansıdığını şöyle anlatıyor:

“Her an her yerde tüketiciye ulaşım esas hale geldi. Apollo IoT, enerji maliyetlerini düşürmek, sürdürülebilirlik hedeflerini sağlamak veya katkı koymak, yine sürdürülebilirlik hedeflerinden biri olan güneş enerjisi kullanımı yapan firmaların GES yatırımı takibi için bir yol arkadaşı. Pomea Tarım, Mars Lojistik, Sürat Kargo, CBN, Ürper Gıda, İplikçioğlu Nakliyat gibi önemli markalarla çalışıyoruz.

Apollo bir yazılım olduğu için özelleştirilebilir ve biz de ürünü geliştirici tüm ihtiyaçlara cevap verebiliriz. Lojistik alanında vergi ve fonlar farklılık gösteriyor ama bunu henüz çoğu firma bilmediğinden fazla fatura ödeme olasılıkları da eşit oranda yüksek oluyor.”

Lojistik sektöründe var olan zorluklara da işaret eden Ezgi Eylül Hasvatan Gavas, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Enerji yönetimi açısından alternatif enerji kaynaklarına dayalı araçlar, özellikle elektrikli ve hibrit araçlar, daha fazla benimsenmeli. Lojistik sektörü için maliyetli gibi görünen bu yatırımlar artık dünya için bir gereklilik olmaya başladı ve inanın uzun vadede sonuçları oldukça verimli olacak. Diğer yandan depolama ve dağıtım aşamaları önemli enerji tüketimi gerektiriyor. Bu nedenle lojistik firmaları enerji yönetimi yaparken çok daha verimli depolama ve dağıtım yöntemlerine geçilmeli.

Son olaraksa verimliliği ve sürdürülebilirlik önlemleri, bazen yüksek başlangıç yatırımları gerektirebilir. Bu durum, bazı lojistik şirketlerinin bu önlemleri benimsemekte tereddüt etmelerine neden oluyor. Apollo ile hiçbir yatırım maliyetine gerek duyulmuyor.”

GERİ BİLDİRİMLERDEN DEĞER ORTAYA ÇIKARIYOR

TheClico, 2022 yılında TÜBİTAK desteğiyle kurulan, geri bildirim analizine odaklanarak kurumların müşteri memnuniyetine etki edebilecek, yedi farklı hizmet alanıyla ve lojistik dahil sekiz sektörden 12 firmaya çözüm sunan bir yazılım girişimi.

TheClico, markalara farklı platformlar üzerinden gelen müşteri geri bildirimlerini tek noktada toplayarak takibi kolaylaştırıyor. NLP ve ML modelleri ile analiz edip anlamlı içgörüler çıkararak, veri odaklı aksiyon önerisi hizmeti sunuyor.

Şu anda müşteri deneyimi birimi başta olmak üzere, pazarlama ve kurumsal iletişim birimlerinin ihtiyaçlarını çözebilecek hizmetleri bulunuyor. Marka bünyesindeki bir personelin bir haftada toplayıp okuyacağı müşteri geri bildirimlerini yüzde 65 daha ucuza ve yalnızca bir dakikada analiz ederek dashboard üzerinde sunan bir verimlilik hizmeti veriyor. TheClico CEO’su ve Kurucu Ortağı Mehmet Sadettin Akalın, lojistik sektörünün bu hizmetten nasıl faydalandığını şöyle anlatıyor:

“Müşteri deneyimini iyileştirmek isteyen bir lojistik firması ile yapay zeka modellerimizi test etme şansı bulduk ve modellerimizi geliştirerek firmanın memnuniyetine katkı sağladık. Çalışma kapsamında sosyal medya, web kanalları ve iç verleri (iletişim formları, NPS anketleri, chatbot vb) geliştirdiğimiz sektörel modelde analiz ettik.”

Bu analizler geri bildirimlerin katma değerini artırıyor. Duygu ve stres ölçümü ile müşterilerin kanal, tarih, işlem bazlı genel memnuniyeti ölçümleniyor. Her bir geri bildirim, sektörel olarak oluşturulan 36 kategoride üç aşama üzerinden yüksek doğruluk oranıyla analiz ediliyor. Böylece ister sosyal medyadan, ister anket üzerinden gelen bir geri bildirim olsun, model ana ve alt kırılımı üç farklı sınıfta hızlıca sınıflandırıyor. Böylece aksayan noktalar hızlı bir şekilde tespit ediliyor.

Geri bildirimler üzerinden içgörüler çıkarılmasını sağladıklarını belirten TheClico CEO’su Akalın, “Sadece çalıştığımız kurum için değil rakipler için de bir sosyal dinleme çalışması gerçekleştirdik. Toplanan bu verileri, rakiplerimizden bizi ayıran geri bildirim önceliklendirme modelimiz ile analiz ederek çalıştığımız kuruma fırsat noktalarını belirttik. Raporlama kapsamında müşterinin satış ve sonrası yaşadığı memnuniyetsizlik noktaları, karşılanmamış ihtiyaçlar, hipotezler belirtildi. Hatta bir rakibin mobil uygulama marketlerindeki yorumları analiz edilerek markanın mobil uygulamasına yönelik UX geliştirme alanları geliştirildi” diye konuşuyor.

SEYAHAT EDERKEN KARGO TAŞIYIN, EK GELİR OLSUN

GrakGrak Cargo 2022 yılında Halil İbrahim Dursunoğlu ve Fatma Ülkü Dursunoğlu tarafından Hacettepe Teknokent Kuluçka Merkezi’nde kurulmuş. GrakGrak Cargo, kargo göndermek isteyenlerle seyahat ederken ek gelir kazanmak isteyen kullanıcıları bir araya getiren, paylaşım ekonomisi alanında hizmet veren, C2C iş modelinde ve sürdürülebilir kargo hizmeti sağlayan mobil platformu.

Geç teslimat, kargo fiyatlarında artış, kargo firmaların çok fazla kurumlaşması, özellikle uluslararası ve kıtalar arasında gönderilerde hem fiyatların çok pahalı olması hem de teslim süresinin altı haftayı bulması, kargo gönderecek ve / veya alacak kişilerin kargo takip sayfasını takip ederek strese girmesi gibi sektör sorunları, bu platformun çıkış noktası olmuş. GrakGrak Cargo Kurucularından Halil İbrahim Dursunoğlu, girişimi şöyle anlatıyor: “Şu an için GrakGrak Cargo sadece kargo gönderimi üzerine odaklanmış durumda. Yakında superapp’e dönüştürüp evcil hayvan gönderimi ve satım alımı gibi kargoyla doğrudan iltisaklı alanlara da girmeyi düşünüyoruz. Hızlı kargo göndermek isteyen kullanıcılar ve seyahat ederken para kazanmak isteyen kullanıcılar, GrakGrak Cargo’yu kullanıyor. Özellikle uluslararası gönderiler için kullanıcılarımız bizi seçiyor, çünkü hem uygun fiyatlı hem de hızlı bir şekilde kargolarını gönderebiliyorlar. “

GrakGrak Cargo’nun kullanıcıların alışkanlıklarına ve kullanım şekillerine uygun olarak özel kargo ve seyahat bildirimi oluşturan bir yapay zeka modülünün bulunduğunu belirten Halil Ibrahim Dursunoğlu, “Yerli olmayan tek teknolojimiz, müşteri tanıma sistemi. Bunun için yüz tanıma ve karşılaştırma teknolojisi kullanılıyor. GrakGrak Cargo uluslararasına açıldığından dolayı NLP (Natural Language Process) kullanmaya başladı. Kargo ve kurye hizmeti yapan her firma bizim rakibimiz. Bununla birlikte otobüs firmaları ise dolaylı rakiplerimiz” diyor.

Küresel kargo pazarının yılda 131 milyar adet kargo gönderi ile 21 trilyon dolara ulaştığını belirten Dursunoğlu, Türkiye’deki kargo pazarının ise bin 62 milyar adet kargo gönderimiyle 400 milyar liraya ulaştığını söylüyor. Türkiye’deki gayriresmi pazar, resmi pazardan daha büyük. Dursunoğlu, “Bizim asıl oynadığımız pazar olan gayriresmi kargo pazarının tahmini büyüklüğü ise 625 milyar TL civarında” diyor.

GrakGrak Cargo, geçen yıl ABD’deki CES Fuarı’na katılmış; girişimin kurucusu Halil İbrahim Dursunoğlu, faaliyetlerini eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’a anlatmıştı.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AKIMI İLE LOJİSTİK DAHA “TEMİZ”

AFS Lojistik, Almanya merkezli uluslararası bir şirket. Hava, kara, deniz, kurye taşımacılığında kapıdan kapıya, limandan limana küresel hizmetler sunuyor. Bu geniş operasyon kapasitesi, AFS’nin uluslararası taşımacılık standartlara uygun, dijitalleşme süreçlerini sürekli geliştiren ve sürdürülebilirlik kavramına dikkate alan bir yapıya bürünmesini sağlamış. Genel kargonun yanı sıra, tekstil ve tehlikeli madde gibi spesifik sektör ve alanlarda hizmet veriyor. AFS Lojistik CEO’su Ahmet Saatçi, Türkiye’nin coğrafik konumunun avantajları ve pandemiden sonra artan e-ticaret hacmini şöyle değerlendiriyor:

“Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun kesişim noktasında stratejik bir coğrafi olmamız uluslararası ticaret için önemli bir geçiş noktası olmamızı sağlıyor ve kara, deniz, hava yoluyla lojistik faaliyetler için ideal bir konum sunuyor. Özellikle e-ticaretin hızla yaygınlaşması hem lojistik faaliyetlerini artırıyor hem de yerli üreticilerin kendini globale tanıtabilmesi imkanını beraberinde getiriyor. Böylece globale açılan yerli üreticiler, hem ülke hem de dünya ekonomisine büyük katkılar sağlıyor. Son yıllarda e-ticaretin hızla büyümesi, lojistik sektörünün de şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. Pandemi gibi faktörlerle birlikte çevrimiçi alışverişin artması, lojistik şirketlerinin paket hacminde bir artışa sebep olurken, müşterilerin daha kaliteli ve hızlı hizmet ihtiyaçları, firmaların kendilerini daha çok geliştirmesi için büyük bir etken haline geldi. Müşteri memnuniyetinin daha üst düzeye taşınması amacına hizmet etmek adına lojistik firmaları da alışılagelmiş lojistik süreçlere ek olarak (iade yönetimi, fullfilment hizmetleri gibi) süreçleri geliştirip etkin bir şekilde kullanmaya başlandı.”

Türkiye’de emek gücünün uygun olması özelikle tekstil ürünlerinde global anlamda Türkiye’yi daha tercih edilir hale gelmesini sağladığını, bu durumun lojistik firmalarının kapasitelerine olumlu yansımalarının bulunduğunu belirten Ahmet Saatçi, AFS’nin bizim de kapasitesinin iki katına yakın artış gösterdiğini ifade ediyor. Teknolojinin lojistikteki değerinin giderek arttığını, özellikle müşteri hizmetleri ve kargo takibinde uçtan uca takip sistemleri geliştirdiklerini belirten Saatçi, “Müşterilerimiz tüm veri girişlerini sistem entegrasyonlarıyla bizlere aktarıyor ve gönderisi son kullanıcıya teslim edilene kadar sistem üzerinden iletişimlerine devam ediyor. Gönderiye ait taşıma belgesinden başlayan evrak süreci, gümrük dekontunun dijital olarak e-posta adresine gelmesiyle son buluyor” diyor.

Saatçi, lojistiğe giderek dahil olan sürdürülebilirlik ve sıfır karbon izi amaçlarına da vurgu yapıyor. Özellikle Avrupa’daki iş ortaklarının ‘Yenilenebilir Enerji ve Elektrikli Taşıtların Kullanımı’, “Daha Az Zararlı Ambalaj’, ‘Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi’ konularında daha güçlü bir yatırım bütçesi ayırdığına işaret eden Saatçi, Avrupa’da ilgili kurallara uyulma zorunluluğunun lojistik sektörünü daha temiz hale getireceğini, bu etkinin Türkiye’ye de olumlu yansımaları olacağını belirtiyor.

Ahmet Saatçi, diğer yandan kripto ödemelerinin, son yıllarda giderek artan bir ödeme yöntemi haline geldiğini, blokzincir teknolojisinin sağladığı güvenlik, anonimlik ve hızlı işlem imkanlarının, bu ödeme yönteminin destekleyici unsurları olduğunu da sözlerine ekliyor.