Birçoğumuza bilimkurgu edebiyatını sevdiren yazar Stanisław Lem, Pink Floyd’un nev-i şahsına münhasır üyesi Syd Barrett, Japon Yeni Dalgası’nın öncüsü yönetmen Shohei Imamura, soul ikonu James Brown… 2006 senesinde dünyamız pek fazlaca yıldızını yitirdi. Ve bir de gezegenini: Plüton.

18 Şubat 1930’da, doğrusu bundan tam 94 yıl ilkin ABD’li gökbilimci Clyde Tombaugh tarafınca keşfedilen bu minik gezegen, birazcık da Mickey Mouse’un sempatik köpeğiyle aynı adı taşıması sebebiyle kısa sürede her insanın sevgisini kazanmıştır. Artık Güneş sistemimizin dokuz gezegeni vardı.

Derken 2006 senesinde, CalTech astronomi profesörü ve ‘Plüton’u iyi mi öldürdüm ve niçin bunu hak etti?’ kitabının yazarı Mike Brown ‘partiyi bastı’ ve onun gezegen statüsünü elinden aldı. İşte o günden bu yana bilim ve popüler kültür dünyası Plüton’un akıbetini tartışıp duruyor.

Plüton’un kozmik statüsünün geri ‘alınması’ üstünden 18 yıl geçti

24 Ağustos 2006’da, Internasyonal Astronomi Birliği (IAU), Güneş Sistemi’nde bir gezegen olmanın başlıca koşullarını tanımladı. Bu tanıma nazaran Plüton kendi bölgesini temizleyemediği için gezegenlikten çıkartıldı ve ‘Cüce Gezegenler’ sınıfına dahil edildi.

Plüton’un gezegen statüsü sorgulanmaya başlayalı tam 18 yıl oldu sadece bu mevzu hâlâ bir karara bağlanmamış görünüyor.

Grafik: NASA

National Geographic ekibi Plüton’un keşfinin 94’üncü yıl dönümünü kutlamak hasebiyle ve bununla birlikte bu mevzuyu her iki taraf ile konuşmak suretiyle NASA Kennedy Uzay Merkezi’nden emekli fizikçi Mike Brown ve Florida Üniversitesi, Mikro Yerçekimi Araştırma Merkezi’nden fizikçi Philip Metzger ile bir araya geldi.

İşte iki değişik taraftan uzman görüşleri.

Mike Brown: Caltech’e geldiğimden beri ana araştırma alanlarımdan biri Güneş Sistemi’nin dış kısmındaki ve Plüton şeklinde Kuiper Kuşağı’ndaki cisimler oldu. 2000’li yılların başlangıcında gerçekleştirdiğim araştırma Plüton büyüklüğündeki cisimler, doğrusu ‘cüce gezegenler’ hakkında ilk geniş ölçekli projeydi. Ayrıca ‘cüce gezegen’ aptalca bir terim.

Zira gereksiz bir halde kafa karıştırıyor. Internasyonal Astronomi Birliği (IAU) bu terimi oluşturmadan ilkin, minik fakat yuvarlak olan bu tür cisimleri tanımlamak için ‘planetoid’ kelimesini kullanıyorduk ve bu fazlaca daha iyi bir kelime. Plüton’un (gezegen statüsü iptal edildikten sonrasında) cüce gezegen olarak adlandırılmasının tek sebebi, ‘Plüton yanlıları’ tarafınca (gezegen olduğu yönünde bir oylama yapılması umuduyla) bu ifadenin araya sıkıştırılmış olması. Oylama ondan sonra ezici bir çoğunlukla reddedildi fakat bu saçma ifadeyle baş başa kaldık. Bunun için Plüton yanlılarını suçluyorum.

Philip Metzger: Oldukça sayıda cüce gezegen bulunduğunu ve bu cüce gezegenlerin Kuiper Kuşağı’nda bulunduğunu söyleyebiliriz. Fakat sorun şu ki, Plüton’un statüsünün düşürülmesi için meydana getirilen oylama yersizdi. IAU’nun bu oylamayı hayata geçirmeye hakkı yoktu. Bunu yaptıklarında kendi tüzüklerini ihlal ettiler. Biz Plüton’un gezegen olmaktan hiçbir vakit çıkmadığını iddia ediyoruz zira taksonomi bilimin bir parçasıdır ve mühim olan bilim adamlarının kullandığı ve yararlı bulmuş olduğu sınıflandırmadır.

Philip Metzger: 2006 senesinde IAU ilk olarak bir gezegenin direkt bir yıldızın yörüngesinde dönmesi gerektiğine karar verdi. Örneğin buna nazaran Ay bir gezegen olamazdı oysa Dünya birincil gezegendi. İkinci olarak, kütleçekimiyle kendini dairesel bir şekle sokabilecek kadar büyük olması icap ettiğini söylediler, biz buna ‘kütleçekimsel yuvarlaklık’ diyoruz. Üçüncü şart ise (ki bu Plüton şeklinde cisimleri elemek için tasarlanan şart) kendi yörüngesinin civarını öteki cisimlerden temizlemek için çekim kuvveti açısından dominant olması gerektiğiydi.

Mike Brown: 2000’lerin başlangıcında dijital kameralar fazlaca fazlaca daha iyi hâle gelmeye başladı ve nihayet aynı anda pek fazlaca fotoğraf çekebildik. Böylece en büyük, en parlak, en cüce gezegenleri keşfettik ki bunların içinde Plüton’u münakaşaya açan gezegen de vardı: Plüton’dan daha büyük olan Eris. Ansızın bazı şeyler değişmeye başladı. Ya yeni gezegenler eklemeniz ya da artık gezegen olmayan cisimleri çıkarmanız gerekiyordu. Plüton bugün keşfedilmiş olsaydı, kimse onun bir gezegen bulunduğunu söylemezdi.

Mike Brown: Büyülü bir sayı yok. Yalnız astronomlar Plüton’un şu anda gezegenler hakkında bildiklerimize uymadığı gerçeğini kabul etmek zorunda kaldılar. Plüton’un bir gezegen olarak kalmasını fazlaca istedikleri için gezegen tanımını değiştirmeye çalıştılar. Fakat onların tanımı Güneş sistemimize 200 gezegen daha ekleyecekti. Ayrıca bu Plüton yanlısı grup, NASA’nın Plüton görevinde yer almış kişiler tarafınca domine ediliyor. Vazife başladığında Plüton bir gezegendi. Görevi tamamladıklarında ise değildi.

Philip Metzger: Bu kültürel bir şey, bilimsel değil. Bu konudaki en gülünç şey de ‘astronomik’ kelimesi. Astronomik sayıları istemeyenlerin astronomlar olması fazlaca ironik. Sekiz olmasını istiyorlar.

  • Sorun ilkokulda bilim öğretme şeklimizle mi ilgili? Sekiz ya da dokuz gezegenin güzel, ezberlenmesi kolay simetrisini öğreniyoruz ve öylece bırakıyoruz. Daha fazlaca dönüşen bir kavram olarak mı öğretilmeli?

Philip Metzger: Evet. Ne yazık ki, bizlere yalnız sekiz gezegen olduğu ve bu gezegenlerin yörüngelerinde yargı sürdüğü öğretildiğinde, eski dünya merkezli konsepte geri dönmüş oluyoruz. Bu modası geçmiş düşünce. Her şey değişmiş olur ve dönüşür. Gezegenlerin yörüngeleri de o şekilde.

Mike Brown: Bence eninde sonunda teleskopu ona doğrultup göreceğiz fakat o zamana kadar bu bir hipotez. Sadece bir teleskopu doğrultup onu göreceğimiz ve ‘Hah, işte orada” diyeceğimiz güne kadar.

Philip Metzger: Tek söyleyebileceğim, New Horizon uzay aracı Plüton’un yanından geçtiğinde görünüm inanılmazdı. Denetim merkezinin bulunmuş olduğu Johns Hopkins Üniversitesi’ndeydim. Fotoğraflar hakkaten nefes kesiciydi ve Plüton jeolojik olarak fazlaca çeşitliydi. Yüksek dağları, buzulları, katmanlı bir atmosferi, muhtemelen bir yeraltı okyanusu, yüzeyinin her yerinde yaşamın yapı taşları olan organik maddeler var. Plüton yalnız bir gezegen değil, bununla birlikte öteki gezegenlerden daha çok Dünya’ya benziyor.

Mike Brown: : Plüton’a karşı bir bağlılığım var. Çocukken Güneş sisteminin ucundaki garip, gizemli bir şeydi. Kim onun minik ve sempatik bulunduğunu düşünmez ki? Ve artık onun neye benzediği daha iyi görebiliyoruz. Ve fazlaca etkisinde bırakan görünüyor. Havalı bir yer.


National Geographic makalesinden özetlendi. Kapak görseli: Johns Hopkins Üniversitesi, Uygulamalı Fizik Laboratuvarı.