Sinirlenmek bir hastalık mıdır ?

Eskiden fikir ve duyguların merkezinin kalp olduğu sanılırdı. Kalbin anatomik yapısına pek benzemese de kalp simgesi -iskambilde kupa- hala sevmek kelimesinin sembolü olarak kullanılmaktadır. Oysa bugün bilincin, içgüdülerin, vücudun tüm hareketlerinin, tepkilerinin ve duyguların beyinde oluşup biçimlendiğini biliyoruz. Duyu organlarımız bir tek aracıdırlar. Gözlerimizle bakar fakat beynimizle görür ve anlarız.  Kulağımızla dinler fakat beynimizle işitiriz. Beynimizle güleriz, beynimizle sinirleniriz. Anatomik değil de ruhsal anlamda sinir, “herhangi bir durum yada vaka karşısında  duyulan ruhsal gerginlik” diye tanımlanır. Sinir krizi ise, oldukça şiddetli bir heyecanın yada  bunalımın etkisiyle davranışlarını denetleyemeyen ve bunu bağırma, ağlama, gülme benzer biçimde  tepkilerle ortaya koyan bir kişinin durumudur.

Genel olarak sinirli olma durumunu, sinir sistemi hastalığı ile karıştırmamak gerekir.  Sinir hastası, sinir sisteminde dengesizliği olan kimselere denilir. Bu dengesizlik bazı  fonksiyonel bozukluklara da neden olur, kişiyi hastalık hastası dengesizlik görülür.  Çoğunlukla da tüm bu emareler birbirleriyle karışırlar.

Sinirlilik ise belirli bir hastalık değildir. Çoğu zaman çocuklukta yaşanmış olan fena şartlardan  ileri gelen ve yetişkinlikte de devam eden bir çeşit hırçınlık halidir. Her ne kadar  toplumda ara sıra pozitif yönde bir özellikmiş benzer biçimde algılanıyor ve insanlara hükmetme  aracı olarak görülüyorsa da, hatta kimi yöneticiler bu amaçla sinirlenmiş rolünü  oynuyorlarsa da, sinirlilik zamanımızda alkolizm benzer biçimde toplumsal bir hastalıktır.

İnsanlar çoğu zaman sinir yerine ‘asap’ kelimesini kullanırlar. Asap Arapça a’şab  kelimesinden gelmiş olup sinirin çoğulu anlamındadır. Bu konudaki uzmanlara hala bir  oldukça yerde ‘asabiyeci’ denilir. Sadece asap sözcüğünün evveliyatına gidince eski hukukta  ‘akrabalık’ ve ‘kandaşlık’ anlamında kullanıldığı görülüyor.

Asap’ın tarihteki aslolan anlamı ise, Araplarda İslamiyetten evvelki devrede, bir insanoğlunun baba  arafından akrabalarını ya da kabilesini haklı haksız her meselede müdafaaya hazır  olması ve kabile mensuplarının gerek kendi mal ve mülklerini korumak, gerek  başkalarının mal ve mülklerini zaptetmek için bir söz üstüne derhal birleşmeleridir. Günümüzde sinirli kelimesinin hiddet ve kızgınlık içinde kontrolünü ve soğukkanlılığını  yitirmiş, sinirlerini denetleyemez duruma gelmiş anlamında kullanılmasının kökeninde  bu eski davranış biçimi yatıyor.

Aslına bakarsanız sinir sistemimizin en güç kavranan özelliği de işte bu duyguların ve kişilik  özelliklerinin denetlenememesidir. İnsan beyninin bu karmaşık üst düzey işlevi, insanoğlunun  kimi zaman kendi çıkarlarını ya da güvenliğini bile tehlikeye atarak içgüdülerini ve  reflekslerini öne çıkarmasını sağlıyor. İnsanlar değişik nedenlerle inançları uğruna  ölümü bile göze alabiliyorlar.