[ad_1]

Sözleşmelilik kavramı ile birlikte çalışma hayatımıza hukuki ihlaller de girmiştir. Öğretmenden, sağlıkçıya, fin görevlisine, belediye, posta çalışanına kadar her alanda AKP iktidarı sözleşmeli statüyü asal atama biçimine dönüştürmüştür.Sözleşmelilikte asıl amaç zayıf güvencedir.

Zayıf güvence, çalışanı “Bak, sözleşmeni yenilemem ha!” tehditi ile karşı karşıya bırakmanın yanısıra, özür tayini hakkından dahi mahrum bir çalışan modeli oluşturarak, özlük hakları budanmış, tamamen farklı hukuki haklara sahip bir çalışan modeli ortaya koymak demektir.

Uzun zamandır, aslında 2011 yılında, gayretimiz ve sonucunda AKP’nin mecburi bir seçim stratejisi olarak 4B’yi kaldırdığından hemen sonra aynı hızla 4B, 5393 Sayılı Kanun, PTT’de İHS, vekil vb yöntemlerle çalışma hayatı adeta parçalı bulutlu hale getirilmiştir. Sistem kokmuştur.

2014 yılından itibaren ise, mülakatlı, sözleşmeli öğretmenlik, sağlık çalışanı istihdamı adeta tayin istemesinler,çakılı olarak çalışsınlar mantığı esas alınarak uygulamaya geçmiştir.Bu, insan hakları ve aile kavramı dikkate alındığında temel hukuk kuralları ile de çelişmektedir.

MEB’in, 4+2yıl olan süreyi kısaltacağı konuşulmaktadır. Sistem mülakat+ sözleşme üzerine bina edildiği sürece hak kayıpları, çifte standart uygulamalar son bulmayacaktır. Sn Selçuk bu ucube sistemi kaldırmak zorundadır. Bu sisteme bakışı Sn Selçuk’un samimiyet sınavıdır.

Öğretmenle birlikte, çalışma hayatının tüm ahengini bozan tüm 4B, 5393, İHS vb modeller çöplüğe atılmak zorundadır. AKP’nin zihninde,sözleşmeli,hakları budanmış,güvencesiz bir çalışan modeli yattığı sır değildir.AKP fırsat bulduğunda Anayasayı’da değiştirerek bunu uygulayacaktır.

Bu sebeplerle çalışma hayatına önem veren tüm siyasi partilerin, sendikaların çalışma hayatına yönelik söylemleri önemlidir. “Küçük atamalardan” çok mutlu olan bazı sendikacılara baktığımda,tehlikenin boyutlarını anlamakta ne kadar uzaklaştıklarını görerek kaygılarım artmaktadır. 



[ad_2]

Source link