dijital-donusum

Küreselleşme ve data kontakt teknolojilerinin süratli gelişim gösterdiği günümüz data toplumunda ekonomik büyümenin ana etmenlerinde mühim değişmeler yaşanmıştır.

20. yüzyıla kadar ekonomik büyümenin temel belirleyicileri olarak emek,ana para ve toprak gösterilirken bugün değişen ekonomik şartlar ve yeni rekabet ortamıyla beraber teknoloji ve inovasyon da dahil edilmiştir. Bu yazımızda teknoloji ve inovasyonun büyümeye iyi mi tesir ettiğini incelemeye çalışacağız.

Küreselleşme ve İnovasyon

Ülkelerin gelişmesi, bilimsel ve teknolojik ilerlemeler sonucu maliyetlerdeki düşüş ve toplam verimlilik artışlarına bağlıdır.

Azca gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasındaki maliyet, verimlilik ve rekabet gücü farklılığının başlıca sebepleri; teknolojik gelişme hızındaki ve inovasyona yönelik faaliyetlerdeki yetersizliktir. Bundan dolayı; gelişmiş ülkelerde ekonomik gelişme ve kalkınma için teknoloji ve inovasyon ön şart haline gelmiştir.

Ekonomik gelişme ve kalkınmada stratejik öneme haiz olan teknoloji ve inovasyona ihtiyaç duyulan önemi veren ülkeler üretimlerinde sağladıkları verimlik ve maliyet pozitif yanları yardımıyla rekabet güçlerini yükselterek ekonomik gelişme performanslarını arttırmaktadırlar.

Küreselleşmenin dünya ekonomisi üstündeki en mühim neticelerinden birisi, ulusal ve internasyonal pazarlardaki yoğun rekabettir.

Bu yoğun rekabet internasyonal pazarlarda tüketiciler lehine giderek ucuzlayan fiyatlar şeklinde pozitif yönde neticeler doğursa da, üreticiler açısından ürün kalitesi, üretim teknolojisi, teknolojik gelişmeler ve pazarlamada standartları yükseltme şeklinde pek oldukça zorluğu bununla beraber getirmektedir.

Bilhassa küresel pazarlara açılmayı hedefleyen firmalar, daha verimli ve düşük maliyetle üretim yapmak zorunda kalmaktadır. Daha verimli ve düşük maliyetle üretim yaparak küresel pazarlarda rekabet enerjisini arttırmanın en etkin yolu, teknoloji ve inovasyondan geçmektedir.

İnovasyona ve teknolojiye ihtiyaç duyulan önemi göstermeyen ve yatırım yapmayan firmalar bir süre sonrasında pazardan çekilmek zorunda kalmaktadırlar.

Bundan dolayı “teknoloji ve inovasyon terimi” gelişme ve rekabet açısından küresel dünyanın son yıllardaki en stratejik iki terimi haline gelmiştir.

Sürdürülebilir ekonomik gelişme, pek oldukça ekonomik unsur ve değişkenin ortak bileşiminden meydana gelmektedir. Geleneksel olarak ekonomistlerin büyük bir kısmı ekonomik büyümenin üretim faktörlerine (emek, ana para ve toprak) bağlı bulunduğunu savunurken, öteki bir kısmı ise ekonomik büyümeyi yalnızca üretim faktörleri ile açıklamanın kafi olmayacağı görüşündedirler.

Bu ekonomistlere bakılırsa ekonomik büyümenin en mühim belirleyicilerinden birisi teknoloji ve inovasyondur.

Sadece teknolojik değişimlerin ve inovasyonun ekonomik gelişme üstündeki katkılarının ölçümünde karşılaşılan problemlerden dolayı, teknoloji ve inovasyon önceleri ekonomik gelişme ile ilgili çalışmalara dahil edilmezken, günümüzde meydana getirilen güncel emekler teknoloji ve inovasyonu ekonomik büyümenin merkezi olarak kabul etmektedir.

Teknolojik inovasyonun ekonomik gelişme üstündeki katkılarının kuramsal temelleri ilk olarak Avusturyalı iktisatçı Joseph Schumpeter tarafınca ortaya atılmıştır. Schumpeter’in ekonomik gelişme modelinde, firmalardaki ve tüketicilerdeki yenilik talebinin üretim, tüketim ve taşımacılıkta inovasyonu tetikleyerek eskiye ilişkin olanların ortadan kalkacağını savunmuş ve bu süreci “yaratıcı yıkıcılık” olarak formüle etmiştir.

Teoriye bakılırsa girişimci miktarındaki organik artışın sonucunda ekonomik gelişme hızlanacaktır. Son yıllardaki emekler ile beraber teknoloji ve inovasyon, yeni ekonomik gelişme modellerinde yerini almış ve ekonomik büyümenin en mühim belirleyicilerinden olmuşlardır.

Yeni gelişme modellerinde teknoloji ve inovasyon stratejik bir öneme haizdir. Teknolojik gelişimleri ve inovasyonu üretim faktörlerinin bir parçası olarak kullanan ekonomiler, sağladıkları verimlilik ve maliyet pozitif yanları ile öteki ekonomilere karşı bir rekabet pozitif yanları elde etmektedir.

Teknoloji ve inovasyona lüzumlu yatırımın yapılması ve ülkeler bazında üretim sürecinde gereksinim duyulan dönüşümün sağlanması uzun solukta ekonomik gelişme üstünde pozitif sonuçlar vermektedir.

Dünyanın en süratli büyüyen ekonomilerinin başlangıcında gelen Çin’in yakaladığı yüksek gelişme performansında inovasyon eleştiri bir rol üstlenmektedir.

Teknoloji ve inovasyon verimlilik artışı ve maliyetleri düşürmenin yanında; hammadde kullanımında etkinliğin sağlanması, yeni hammadde kaynaklarının ortaya çıkarılması, kalite artışı, satın alan tatmininin maksimize edilmesi, yaşam standartlarının artması, yeni pazarlar oluşturma, yeni pazarlara girişte kolaylık sağlama, ürün ve hizmetlerin üretim sürelerinin kısalması ve firelerin minimizasyonunun sağlanması, kaynakların etkin ve verimli kullanılması ve girişimciliğin arttırılması kanalıyla da ekonomik büyümeyi pozitif yönde yönde etkilemektedir.

Türkiye’de Teknoloji ve İnovasyon Politikalarına Tarihsel Bir Bakış

Cumhuriyet’in ilanından 1960’lı yılların başına kadar Türkiye’de bilim, teknoloji ve inovasyon alanında belirli bir siyaset izlenmemiştir. Türkiye’de bilim, teknoloji ve yenilikçilik mevzusunda meydana getirilen ilk emekler planlı dönemle beraber adım atmıştır.

1962 senesinde Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) kurulmasının peşinden 1963-1967 yılları arasını kapsayan Birinci Beş Senelik Kalkınma Planı (BBYKP) hazırlanmış ve ülkenin bilimsel ve teknolojik faaliyetlerinin yönlendirilebilmesi amacıyla Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) kurulmasına karar verilmiştir.

İkinci ve üçüncü beş senelik kalkınma planlarında (1968-1977 döneminde) ise, teknolojik gelişme ve teknoloji transferi mevzuları ele alınmıştır. Dördüncü beş senelik kalkınma planında (1979-1983) da ilk kez, teknoloji politikalarından söz edilmiş; “teknoloji politikalarının endüstri, istihdam ve yatırım politikalarıyla beraber bir tüm olarak ele alınması ve belirli sektörlerin kendi teknolojilerini üretecek şekilde geliştirilmesi” mevzuları üstünde durulmuştur.

1960’lı ve 1970’li yılları kapsayan planlı dönemde, bilim, teknoloji ve inovasyon alanında izlenen ana siyaset, tabiat bilimlerinde temel ve uygulamalı araştırmaların desteklenmesine yönelik olmuştur.

24 Ocak 1980 Kararları’yla beraber sanayileşme stratejisinde değişiklik yaşanmış ithal ikameci sanayileşme stratejisinden ihracata dayalı sanayileşme stratejisine geçilmiştir.

İhracata dayalı sanayileşme stratejisinin benimsendiği 1980-1989 döneminde bilim, teknoloji ve inovasyon alanındaki en mühim gelişme 1983 senesinde “bilim, teknoloji alanında araştırma ve geliştirme politikalarının ekonomik kalkınma, toplumsal gelişme ve ulusal güvenlik hedefleri doğrultusunda tespit edilmesi, yönlendirilmesi ve koordinasyonunun sağlanması” amacıyla Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun (BTYK) kurulması ve Türkiye’nin “ilk bilim politikası belgesi” olarak kabul edilen Türk Bilim Politikası 1983-2003’ün yayınlanmasıdır.

Sadece gösterilen bu program uygulamaya konulamamıştır. 1983’de kurulan, sadece ilk toplantısını 9 Ekim 1989’da yapabilen BTYK’ya, sınırı olan seviyede de olsa işlerlik kazandırılması, bu kurulun 3 Şubat 1993’de yapmış olduğu ve “Türk Bilim ve Teknoloji Politikası 1993-2003” başlıklı, yeni bir siyaset tasarımını onaylayıp uygulamaya koyma kararını verdiği ikinci toplantısından sonrasında başlamış olan dönemde mümkün olmuştur.

Bu görüşmede alınan kararlar Türkiye’nin bilim ve teknoloji politikalarındaki değişikliği oldukça belirgin bir halde yansıtmaktadır. Bu tarihe kadar Türkiye’de bir bilim ve teknoloji altyapısı kurma amacı güden ve yazılı olmayan politikalar, artık bilim ve teknolojiyi toplumsal refah ve ekonomik katma kıymet yaratma amacına yönlendirmiştir.

Kurulun izleyen toplantılarında, bu amacı gerçekleştirmek için lüzumlu olan ulusal inovasyon sisteminin oluşturulması yolunda araçların tanımlanması ve düzenlenmesine yönelik kararlar alınmıştır. Sadece bu zamanda de dizgesel bir bütünlük sağlanamadığından dolayı bilim, teknoloji ve inovasyon politikalarında başarıya ulaşılamamıştır.

Gelecek sayıda görüşmek suretiyle…