Tirilye Gezi Rehberi

Son dönemde adından sıkça söz ettiren duraklardan birinde, Trilye’deyiz bugün. İstanbul’dan kolaylıkla ulaşılabilen oldukca ideal bir haftasonu rotası Trilye.

Zeytinbağı olarak da malum Trilye, eski bir Rum balıkçı köyü. Denizle balık kokan kıyı kesmi ve de marinasından yukarı doğru sıralanmış bir çok 150-200 senelik olan ahşap ya da taştan 2-3 kattan oluşan renkli evleri, çiçeklerle bezeli pencereleri, şirin çarşısı ve güleryüzlü esnafıyla dikkat çeken Trilye bizi oldukca etkiledi.

Trilye’nin Anlamı

Trilye’nin ismiyle ilgili 2 ayrı rivayet var. Birincisi İznik Konsülü’nde aforoz edilen 3 papaz (Tri İla) buraya yerleşmiş. Bu nedende Rumca’da 3 papaz anlamına gelen “Tri İlya” süre içinde Trilye’ye dönüşmüş.

Öteki rivayet ise şu şekilde. Balıkçılıkla geçimini elde eden bu yerleşimde en fazla tutulan balık türü Barbuna benzeyen “Triglia” denilen bir türmüş. Trilye’nin adı da bu balıktan geliyormuş.

Hangisi doğrudur kim bilir fakat iki öykü de buraya yakışmış bence.

Trilye mi? Zeytinbağı mı?

Trilye’ye geldiğinizde “Tirilye” ve “Zeytinbağı” diye de tabelalar görmüş olacaksınız. Sakın karıştırmayın bundan dolayı bu üçü aynı yer aslen. Hani bazı bölgeler vardır ya, adı devamlı değişmiş olur, aslen Trilye de o şekilde bir yer. 1909 senesinde suikasta uğrayan Mahmut Şevket Paşa  anısına adı “Mahmut Şevket Paşa” olarak değiştirilmiş fakat halk bu adı neredeyse asla kullanmamış ve Tirilye demeye devam etmiş. 1963’teyse zeytini ile meşhur olduğundan bu kez de adı “Zeytinbağı” olarak değiştirilmiş fakat halk gene bu isim yerine Tirilye’yi kullanmaya devam etmiş. En sonunda 2011’de adı tekrardan Tirilye olarak değiştirilmiş.

Trilye’nin Zamanı

Köklü bir geçmişe haiz olan Trilye, Misyalılar’dan Traklar’a, Antik Romalılar’dan Bizanslar’a kadar pek oldukca medeniyete ev sahipliği yapmış. Osmanlılar’ın bölgeye yerleşmesiyse 1320-1330 senelerine denk geliyor. Sadece Osmanlılar bölgeye ulaştığında burada Rumlar halen yaşamaya devam ediyorlar, hatta zeytincilik, şarapçılık, ipekçilik şeklinde pek oldukca ticari faaliyeti de sürdürüyorlarmış. Buraya Türkler’in gelmeye başladığı tarihler ise 1450’ler. Sadece doğal o dönemde bir tek 30 aile yerleşmiş. 1923’e kadar gene bölgede Rumlar’ın ağırlığı varmış. Lozan Antlaşması sonrasında 1923’teki nüfus mübadelesinde buradaki Rumlar Yunanistan’a giderken, onların evlerine Selanik’ten, Kavala’dan ve Girit’ten gelen Türkler yerleştirilmiş.

Bölgeye gelen Türkler de gene zeytinciliğe ve ipekçiliğe devam etmiş. Son dönemde artan rekabet sebebiyle İpekçilik önemini yitirse de günümüzde zeytincilik bölge için ana geçim kaynaklarından biri.  Gezim de son yıllarda bölgede canlanmaya başlamış.

Trilye’de tavsiye edilen seyahat rotası (Gezilecek Bölgeler & Yapılacak Şeyler)

Ilk olarak şunu belirtmeliyim ki, Trilye küçük bir yerleşim o nedenle 4-5 saatte kolaylıkla gezebilirsiniz. Sadece yazları gelip hadi bir de deniz hazzı yapayıp birazcık kafa dinleyeyim derseniz 1 gece kalmayı da tercih edebilirsiniz.

Burada önerilerimi bizim gezme sıramıza nazaran size aktaracağım. Fakat siz bölgeye varış zamanınız ya da ilgi alanınıza nazaran tamamen değiştirebilirsiniz.

1. Çamlı Kahve

Trilye’yi keşfe adım atmak için kim bilir en ideal nokta. Trilye’ye hakim bir falez üstünde yer edinen Çamlı Kahve zamanında yöre kadınlarının balığa çıkan eşlerinin denizden dönüşünü bekledikleri yermiş. Günümüzde kahvaltısıyla meşhur. Bilhassa haftasonları gerek Bursa’dan gerekse çevre il ve ilçelerden buraya kahvaltı için gelen oldukca fazla.

Bizim kahvaltısını deneyimleme fırsatımız olmadı fakat en azından bir çay kahve molası verdik. Siz de ister kahvaltı için isterseniz birazcık soluklanıp manzaranın keyfine varmak için burada bir mola verebilirsiniz.

2. Kemerli Kilise (Başmelekler Kilisesi)

Dünyada duvarlarında fresko olan ilk kilise işte Trilye’de. 13. Yüzyıla tarihlenen Kemerli Kilise günümüzde Bursa Metropolitliği Prof Dr Elpidophoros Lambriniadis’in hususi mülkü durumunda.

Burası Rumlar tarafınca halen yılda 2 kez yortu ve paskalya günlerinde ziyaret edilse de aslen ziyarete açık değil. Hatta birazcık yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.

3. Zamanı Trilye Evleri

Kemerli Kilise’den aşağıya doğru yürümeye başlayınca Trilye’ye özgü ahşap ya da taş 2-3 kattan oluşan renkli evler de sıklaşmaya başlıyor. Son dönemde bu evleri fotoğraflamak için bölgeye gelen, günü birlik tur düzenleyen fotoğraf kulüplerinin de sayıları artmaya başlamış.

Doğal bu evler arasına sıkışmış düzgüsel betonarme evler de var. Sadece bunlar da ortama uyması adına yaşayanlar tarafınca pek bir güzelleştirilmiş. Hele bazı evler o şekilde şirin dekore edilmiş ki, önünden fotoğraf çekmeden geçmek olanaksız şeklinde. Fakat bazılarında fotoğraf çekerseniz güzel bir de uygulama yapmışlar. Şöyleki ki, eğer o evin önünde fotoğraf çektirir kısaca o evi kendinize dekor yapmış olursanız, bunun bir bedeli var; kedi kumbarasına kedilere mama alınsın diye para atmak zorundasınız. Dolayısıyla da ortada aç kedi yok.

4. Tabut Ev

Trilye’deki öteki evlere nazaran daha dar ve uzun bir yapıya haiz olduğundan bilhassa bölgeye gelen fotoğrafçılar tarafınca “Tabut Ev” olarak anılır olmuş. Fakat aldığımız bilgilere nazaran bölge halkı negatif bir benzetme olduğundan bu isimden oldukca mutlu değilmiş onun yerine “Güverte şeklindeki ev” denmesini tercih ediyormuş.

5. Perili Ev

Şimdi diyeceksiniz doğal “Tabut Ev” olur da “Perili Ev” olmaz mı? Olur… Kırık camları ve bakımsız halinden dolayı bu şekilde anılır olmuş.

1890’larda yapıldığı tahmin edilen  ev ile ilgili gelenler oldukca sual sormuş olacak ki, sahibi çareyi cama işte bu yazıyı yapıştırmakta bulmuş☺

“Her ne kadar Perili ev dense de bir tek söylentiden ibarettir. KEŞKE OLSA”☺

6. Yoruldum Durağı

Tam Tabut ve ve Perili ev içinde bir noktada Bir evin köşesine asılmış bir tabela görmüş olacaksınız. İşte burası “Yoruldum Durağı” Derhal altında da 2 tane ağaç kütüğü var. Isterseniz buraya oturup birazcık soluklanabiliyorsunuz.

Bu durağı da sanıyorum ki derhal karşısındaki “Zeytinci” adlı dükkanın sahibi “Arzuhalci amca” yapmış. Gerçi şimdilerde kendisi arzuhalcilik değil daha oldukca dükkanında bölgesel ürünler satışına odaklanmış fakat dükkanın girişi tam latife şeklinde. Her yerden sizi gülümsetecek bir cümle çıkıyor. Ayrıca bu dükkanın sahibi olan adana Bey’i bir ihtimal ekranlardan tanırsınız, onlarca defa “Fear Factor”e katılmış:)

7. Eski Postane Binası

Alt katı taş, üst katı ahşap olan bina 1902 senesinde yapılmış olup günümüzde Trilye’nin en bakımlı binalarından biri. Günümüzde hususi mülk. İşte bu yukarıda bahsettiğim “Zeytinci” de bu yapının alt katında.

8. Taş Mektep

Biz gittiğimizde tadilatta olan Taş Mektep Trilye’nin en gurur deposu yapılarından. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde 1909 civarında Trilye metropoliti Chrisostomos tarafınca neo klasik tarzda 4 kattan oluşan olarak yaptırılmış olan okul, 1924 senesinde Öksüzler evi olarak kullanılmaya başlanmış. Fakat oldukca sürmeden 1928 senesinde tekrardan okula çevrilmiş ve 1988 senesine kadar etkinlik göstermiştir. 1988’de riskli bulunmuş olduğu için binanın içi boşaltılmış ve tadilata başlanmış. Tadilat bittiğinde buranın kültür ve gezim merkezi olarak açılması planlanıyormuş.

Taş Mektep Öksüzler Evi olarak hizmet verdiği senelerde de yanında yer edinen Aziz Vasil de o dönemde okulun yemekhanesi olarak kullanılmaya başlanmış. Ondan sonra değişik alanlarda etkinlik göstermiş olsa da 2009 senesinde geçirdiği restorasyon emek vermesi sonrası Faruk Çelik Kültür Merkezi olarak hizmete girmiş. Sadece biz burayı gezemedik.

9. Dündar Evi (Yuannnes Kilisesi)

19. yüzyıla tarihlenen Bizans mimarisine haiz bir Rum Kilisesi. Mübadele döneminde hususi mülk statüsüne girmiş olan yapı sonrasında Giritli bir iş adamı tarafınca satın alınarak, apart otele çevrilmeye çalışılmış. Fakat evrak işleri seneler sürünce Giritli iş adamı da bu işten vazgeçmiş ve satılığa çıkarmış. Günümüzde oldukça bakımsız ve atıl durumda.

10. Fatih Cami (Aya Todori Kilisesi – Hagios Stephanos)

Rumlardan günümüze ulaşan 3 kilisenin en büyük olanı. 7. Yy’da yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu bölge İznik’e yakın olması sebebiyle ve rivayete nazaran İznik konsülünden kaçan 3 papazın geldiği yer olması itibariyle Hrıstiyanlık için büyük öneme haizdir. Trilye Osmanlı hakimiyetine girdikten sonrasında 1560’larda üstüne bir kubbe, minare ve mihrap eklendikten sonra camiye dönüştürülmüş.

Derhal yanı başlangıcında yer edinen Osmanlı hamamı ise Yavuz Sultan Selim tarafınca yaptırılmış olup günümüzde kültür merkezi olarak kullanılmak suretiyle restore edilmektedir.

11. Mustafa Kemal Atatürk Meydanı ve Yat Limanı

Trilye’nin en renkli bölgesi belediye binasından sahile doğru uzanan cadde. Burada bir kahve ile günün yorgunluğunu atmak koşul. Hatta eğer fırsatınız olursa kahve yanında Talkan Kurabiyesi isteyin. Leblebi tozundan meydana getirilen bu kurabiye bizi çocukluğumuza götürdü. Tadı hala aklımda☺

Kahve molası sonrası Tirilye sahil şeridinde kısa bir yürüyüş yapabilir, etrafını balık restoranlarının çevrelediği yat limanını gezebilirsiniz. Yat limanının derhal karşısındaysa el işi hediyeliklerin ve zeytin, zeytin yağı, turşu, salça ve reçel şeklinde bölgesel ürünlerin bulunmuş olduğu bir pazar da kuruluyor. Bilhassa değişik tatlara açıksanız pancarlı zeytini tavsiye ederim.

İsteyenler için meydanın derhal tarafındaki plajdan denize girilebildiğini de hatırlatmak isterim. Fakat kumsalın taşlık bulunduğunu ihmal etmeyin.

12. Trilye Çarşısı

Trilye’den dönmeden ilkin ne olursa olsun uğranması ihtiyaç duyulan durak rengarenk cephesiyle dikkat çeken Trilye çarşısı.

Ne arasanız var; zeytin, kolonya, sabun, magnet, herşey… bir şey almayacak olsanız bile burada bir fotoğraf molası vereceğinizi güvence edebilirim.

Öteki görebilecekleriniz içinde Trilye’nin batı tarafında kalan 8. Yüzyıla tarihlenen ve günümüze sadece bir tek giriş kapıları ve duvarları ulaşmış olan Medikion Manastırı ve 709-1902 seneleri içinde etken şekilde yakarma için kullanılan fakat gene günümüze bir tek duvar kalıntıları ulaşan Aya Şu demek oluyor ki Manastırı sayılabilir.

Kısacası Trilye sizi gezerken hem hüzünlendirecek hem gülümsetecek hikayelerle besleyecek minimum yarım gün ayırmanız ihtiyaç duyulan mükemmel bir rota. Üstelik de İstanbul’a oldukca fakat oldukca yakın.

Trilye’ye Iyi mi Gidilir?

İstanbul’dan gelecekler için en kolayı İDO ya da BUDO seferlerini tercih ederek Mudanya’ya ulaşmak . Her ikisi de ortalama 95 dakika sürüyor. Sonrasında da vasıta ile Trilye’ye ulaşmak ortalama 15 dakika. Eğer araçla gelmiyorsanız indiğiniz noktadan dolmuşlarla ya da her otuz dakikada bir kalkan otobüslerle Trilye’ye ulaşmayı tercih edebilirsiniz.

Öteki seçenek ise İstanbul’dan direkt vasıta ile Osmangazi Köprüsü üstünden geçmek ki bu da toplam 2 saat 10 dakika kadar sürüyor.

Trilye ile nereleri birleştirelim?

Bu bölgede bir rota yapılacaksa en ideali Mudanya ve Trilye yapmak. Her iki yerleşimin arası 11 kilometre.

Yalnız günü birlik değil, minimum bir gece de konaklarım derseniz Trilye ve Bursa da oldukca güzel bir rota olacaktır. Trilye ile Bursa arası 42 kilometre.

Gene Trilye’yi birleştirebileceğiniz öteki gezinsel noktalar içinde Longoz Ormanları, Gölyazı ve Cumalıkızık da sayılabilir.