ALEV RİGEL Dünya turizmi yavaş yavaş kendine geliyor. Turizmcilere bakılırsa hemen hemen kafi değil. Zira 2023’ün ilk üç ayındaki gezim hareketliliği, pandemi öncesindeki devrin yüzde 80’ine ulaştı. Birleşmiş Milletler Dünya Gezim Örgütü’nün verilerine bakılırsa, ocak-şubat-mart döneminde 235 milyon gezgin gezi etti. Hemen hemen tatminkar bir düzeyde değil. 20 puan açık, oldukca büyük bir oran değilmiş şeklinde görünüyor. Fakat pandemiyle geçen üç yılda, senelik yüzde 15-20’lik artışlar göz önüne alındığında hâlâ oldukca büyük açık var. Biz bu yaz, turizmcilerin yeni ilgi alanları olacak ülke ve bölgelere bakalım:

Polonya

Bu ülke, son yıllarda turizme oldukca iyi hazırlandı. Başkent Varşova’nın yanı sıra Krakow, Gdansk, Wroclaw, Poznan, Lublin, Torun, Zakopane şeklinde kentlerinde onlarca eski bina, gezinsel otele dönüştürüldü. 2004’te Avrupa Birliği’ne üye olduğundan beri gezgin sayısı her yıl kayda kıymet oranlarda artıyor. Bir zamanlar oldukca kıymetli olan tuz madenleri, bugün gezinsel birer merkez olmuş. Madenlerde tuzdan yapılmış heykeller, ziyaret edenleri büyülüyor. Daha ilkin bu ülkeye gitmekte tereddüt eden turistler bile, şimdi coşku olsun diye bu toprakları ziyaret ediyor. Zira Polonya’nın, Ukrayna ile 450 km’ye varan bir sınırı bulunuyor.

Batı Avustralya

Geçtiğimiz nisan ayında binlerce yerli ve yabancı gezgin, Avustralya’nın kuzeybatı topraklarına akın etti. Sebebi, güneş tutulmasını seyretmekti. Bunun hesabı oldukca evvelinde yapılmıştı. Turistler de rahat rahat gezi edip, otel rezervasyonlarını yaptıracak zamanı buldular. 60 saniye devam eden tam güneş tutulması, tam bir görsel şölendi. Bu şekilde tutulmalarda sema tam kararmıyor fakat beş metre uzağınızdaki arkadaşınızı göremiyorsunuz. Organizatörler böyle de yetinmediler. Üç günlük festival ve konserler düzenlediler. Astronomi bilgisi verecek eğitim fırsatları sundular. Burası ülkenin en geniş eyaleti. Başkent Perth, güneş tutulmasının olmadığı zamanların da gözdesi.

Liverpool (İngiltere)

İlk serferinde batan dev transatlantik Titanic’in kayıtlı olduğu liman kenti Liverpool, tersanelerinde yapmış olduğu birkaç bin yolcu kapasiteli gemilerin yanı sıra yetiştirdiği müzisyenleriyle de tanınıyor. 1960’larda dünyayı kasıp kavuran müzik topluluğu Beatles, burada ortaya çıktı. Eurovision Şarkı Yarışması burada düzenlendi. Haziran ayından itibaren de eylüle kadar sürecek bir görsel sanat festivaline ev sahipliği meydana getirecek. Yazları ister Yiyecek Festivali’ne katılın, ister sanatçı Antony Gormley’nin denize bakan yüz kadar metal heykelini inceleyin. Bu şehir, gezgin çekmeyi iyi biliyor.

Charleston (Cenup Carolina / ABD)

Charleston, bir tek günümüzün değil, 1920’lerden beri tüm dünyanın tanımış olduğu bir şehir. 1960’larda Türkiye’de bile sergilenen “Çarliston” dansının kökeni burası. Tamamı tarih kokan bir liman. Afrika’dan getirilen siyahların, Şimal ABD’da ilk karaya çıkmış olduğu liman. Gene ABD’nın, tren işletilen ilk kasabası. Tüm bunlar, turistler için garip mevzular. Ek olarak Charleston’ın büyük kısmı, 19’uncu yüzyıldan kalma evleriyle tam bir tarih dersi veriyor. Turistler, Haziran’daki dünyaca meşhur opera, tiyatro, dans ve müzik festivali Spoleto’yu da kaçırmak istemiyorlar.

Vilnius (Litvanya)

Turistler içinde meydana getirilen bir anket, Vilnius’un tanınan bir şehir olmadığını gösteriyor. Oysa 700 senelik bir kentin ilgi çekmemesi mümkün değil. Bu yıl, Litvanya’nın 700’üncü müessese yıldönümü. Etkinliklerin yoğunlaştığı nokta ise elbet ki başkent Vilnius. Bunun için yıl boyu değişik etkinlikler organize ediliyor. En rağbet göreni, müzik festivalleri. Nereye giderseniz gidin, yıl boyu düzenlenecek müzik festivallerinden birine kesinlikle rastlarsınız. Vilnius, UNESCO Dünya Mirası’nın bir parçası olarak da seçildi. Ek olarak kolay akılda kalması için “3V” kentinden biri olarak gösteriliyor (Ötekiler Venedik ve Viyana. Almanlar “Wien”, yabancı turistler “Vienna” derler).

Fiji

Parlak mavi sular, göz alabildiğine uzanan mercan resifleri, refah dolu yüzlerce ada. Turistler yeni mi keşfetti? Hayır. Pandeminin sıfırlandığını ilk kez 2001’de duyuran Fiji, bu mevzuda güvence veriyor. Bu güneybatı Pasifik cennetinin, turizmde yeniden eski güzel günlerine dönmesi oldukca kolay. Sualtı güzellikleriyle de meşhur adaların eski başkenti Levuka da Dünya Mirası sıralamasında. Adalarda İngiliz koloni sürecinin izlerini görmek mümkün. Mango ve Hindistan cevizi ağaçları, tüm adaları sarmış. Oldukça uzak bir belde olduğundan gezinsel tanıtım faaliyetlerini ve kültürlerini, Kanada, Çin şeklinde ülkelerdeki sergilerde tanıtmaya çalışıyorlar.

Manaus (Brezilya)

Amazonas eyaletinin başkenti. Turistlerin adını asla duymadığı bir başka şehir. Fakat şu sıralarda oldukça ilgi görüyor. Zira bu şehir, Amazon nehrinin ağzında. Amazon ve suladığı varlıklı topraklar, ormanlar, bir tek Brezilyalıları değil, tüm dünyayı ilgilendiriyor. Asla kimse, dünyanın diğer ucundaki topraklarda neler olup bittiğine kayıtsız kalmamalı. Zira Amazon havzası, tüm dünyanın iklimini etkiliyor. Pozitif yönde ya da negatif. Brezilyalılar, Manaus’ta 400 bin dolara mal olan bir güneş santrali kurmuşlar. Bunu da gururla tüm dünyaya göstermek istiyorlar. Kafi mi? Değil. Fakat güzel bir başlangıç.

Selanik (Yunanistan)

Yunanistan’ın ikinci büyük kenti Selanik için UNESCO’nun onayladığı Modiano Pazarı gezim için oldukca mühim. Napolyon “Ordu midesi üstünde yürür” demişti. Bunu bugün, turistler için de söyleyebiliriz. Onun içindir ki dünyanın her yerinde turistler ilkin tanınmış marketlere, pazarlara, çarşılara ilgi gösterir. Son aşama yaygın çağıl bir metro ağı kurmuşlar. Vatmanları olmayan trenler, mahalli halktan daha çok gezgin taşıyor. Arkeolojik bulguların sergilendiği müzeleri, tarihseverlerin uğrak yeri. Bizim için önemi ise Mustafa Kemal Atatürk evi.

Ruanda

Yabancı maçları seyreden futbolseverler, saha kenarındaki reklam panolarında “Visit Rwanda” (Ruanda’yı ziyaret edin) yazılarını görmüştür. Afrika’nın en geniş göllerinden önde gelen Kivu Gölü üstündeki minik adacıklarda geleneksel tarzda yapılmış gezinsel kulübelerin tanıtımını, gezim faaliyetlerinin bir parçası haline getirmeye çalışıyorlar. Başkent Kigali’ye direkt tayyare seferleri konmasını sağladılar.Afrika’nın bir tek yırtıcı habitatı, kabile savaşları, yoksulluk ve açlıkla hatırlanmasını istemeyen ülkeler, turizme her geçen yıl daha çok ehemmiyet veriyor. “Dian Fossey Goril Kampüsü” bile kurdular (Dian Fossey, 1985 senesinde 53 yaşlarındayken gorilleri koruduğu sebebi öne sürülerek kalmış olduğu çadırda yerliler tarafınca maşet adlı uzun bir bıçakla hunharca öldürülmüştü).

Göteborg (İsveç)

İsveç’in ikinci büyük kenti. Altı yıl arka arkaya dünyanın en istikrarlı sayıda gezgin alan kenti seçildi. Başkent Stockholm’un gölgesinden hayata merhaba dedi. Bir zamanlar tacirlerin ve gemicilerin kenti olan Göteborg, bununla birlikte dünyanın şahıs başına en geniş yeşil alan düşen kenti olarak da biliniyor. Her vatandaşına düşen yeşil alan 274 metrekare. Otellerinin yüzde 95’i çevre dostu. 2021’de 400’üncü müessese yıldönümünü kutlayacaktı fakat olmadı. Bildiniz. Sebep, pandemiydi. Bu yıla kadar ertelenen konser ve kültürel etkinlikler, artık özgür. Spora meraklı olanlar, bu yaz düzenlenecek maratona katılabilir.

Gruyeres (İsviçre)

Fribourg kantonunda meşhur gravyer peynirinin yapıldığı, 2 bin 200 kişilik bir kasaba. Halkı, süt işlemede usta. Dünyanın en iyi peyniri olarak malum gravyer (Gruyeres), burada yapılıyor. Marka, kayıt altına alınarak korunmuş. Peynir imalathaneleri turistlere açık. Tarifi öğrenir, yapabilirsiniz fakat satamazsınız. Burada çikolata da yapılıyor, sığır eti de işleniyor. Malum, İsviçre’nin çikolatası da meşhur, sığırları da.

Mustang Valley (Nepal)

Vadi, ülkeyi oluşturan 11 eyaletten biri. Kraliyet sarayı da burada. Nepal, devamlı için bir “trekking” ülkesi olarak tanındı. Burada yürüyüş meydana getiren turistler, yol üstündeki köyleri ve manastırları ziyaret edebiliyor. Artık Mustang Vadisi üstünde lüks oteller de var. Yorgunluğunuzu, her tür imkânı olan otellerde giderebiliyorsunuz. Vadideki insan yapımı mağaralar da turistlerin ilgi alanında. Bu mağaralarda iki bin senelik fotoğraf ve heykeller görebilirsiniz. Nepal, 1992 yılına kadar yabancılara kapalıydı. Ülkeye girmek isteyen turistler, artık şahıs başı 50 dolar ödeyerek vize alabiliyor.

Tanzanya

Yırtıcı yaşamından ulusal parklara kadar her köşesinde görsel şölen sunan bir ülke. Dağcıların oldukca sevilmiş olduğu Kilimanjaro Tepesi, UNESCO’nun dünya mirası listesine almış olduğu Serengeti Ulusal Parkı ve Zanzibar takımadaları, turistlerin en oldukca sevilmiş olduğu yöreler. Tanzanya Havayolları bu yıl, Afrika ve Avrupa’nın mühim merkezleriyle uçuş rotaları belirledi. ABD’nın meşhur otel zincirleri de burada turistlere hizmet veriyor.

Kahire (Mısır)

Turistlerin görmeye can attığı Büyük Mısır Müzesi, bu yıl ziyaretçilerine kapılarını açıyor. Müzedeki eserler, tek bir medeniyetin elinden çıkmış. Bir milyar dolara mal olan bu çok önemli büyüklükteki müze, ülkeye giren gezgin sayısını patlatabilecek durumda. Açılmadan ilkin Kahire’ye gitseniz de aylarca gezip bitiremeyeceğiniz onlarca müze var. Bilhassa Tahrir Meydanı çevresindeki müzeler, turistleri fazlaca yoracak kadar varlıklı bir koleksiyona haiz. Piramitler, en meşhur çekicilik merkezleri olmaya devam ediyor. Zira dünyaca meşhur Keops, Kefren, Mikerinos piramitleri, kente oldukca yakın. El Ezher Camii, bin 50 senelik bir maziye haiz. Kahire, İslam ve Hristiyan geleneklerinin tam bir sentezini sunuyor.

Naoshima (Japonya)

Sanatseverler, Naoshima’ya. Burayı modern sanat adası haline getiren şahıs de Yayoi Kusama adlı bir bayan sanatçı. Tadao Ando da devasa taş anıtlar yapmış. Japon hat sanatı ve klasik eserler görmeyi beklemeyin. Ahşap evlerin oluşturduğu yalın bir görünüme haiz. Burası, hareketli şehir yaşamı içinde olmak isteyen turistlere bakılırsa değil. Naoshima, 1890’da bir balıkçı köyü iken günümüzde kasaba statüsünde. Bu sessiz sakin adada, bir James Bond müzesi bile var. Düşünce, 2002’de bir Bond romanı olan “The Man with the Red Tattoo”dan (Kırmızı Dövmeli Adam) çıkmış.

Oaxaca (Meksika)

Meksika, varlıklı bir mutfak mirasıyla meşhur. ABD’de nereye gitseniz, bir Meksika lokantasına rastlarsınız. Oaxaca eyaleti, damak tadının yanı sıra arkeolojik eserleriyle de görsel şölen sunuyor. Kenti birkaç yılda meşhur meydana getiren şahıs ise Eva Longoria. “Çaresiz Ev Bayanları” (Desperate Housewives) TV disizinin Gaby’si. En meşhur içeceği, agave bitkisinin öz suyu olan “mezcal”. Oaxaca, bu üründen, dünyanın yarısının susuzluğunu giderecek kadar oldukca yapıyor. Tlayudas’ı da tatmalısınız. Bölgeye özgü pizza benzeri popüler bir atıştırmalık. Mısırdan meydana getirilen “tortilla”, içine istediğiniz malzemeyi koyabileceğiniz bir başka lezzet. Fasulye, peynir, avokado, domates, et, yedi çeşit sos, malzemelerinden bazıları. Bu tarz şeyleri lüks restoranlarda bulamazsınız. Bunlar, sokak yiyecekleri.

Ottawa (Kanada)

Müzik aşıkları, başkentin caz festivallerini kaçırmıyor. Biri şubat, diğeri haziran ayında düzenleniyor. Buz hokeyi seviyorsanız, seçeneğiniz oldukca. Bilet fiyatlarını yüksek bulabilirsiniz. Evlatların oynadığı hokey, daha ucuz ve daha keyifli. Ufak yeteneklerin oyununu seyretmek size daha sempatik gelecektir. Ottawa’lılar esasen yürümeden ilkin kaymayı öğreniyor. Rideau Kanalı, ocak, şubat, mart aylarında donar. Yüzlerce Kanadalı burada güzel duyu paten görüntüleri sergiler. Parasızdır ve haftanın yedi günü, günün 24 saati kayabilirsiniz. Hava ısındığında da kanal, minik teknelerin şov yeri haline geliyor.