Yusuf Kaplan: İslâm'a saldıramayınca İslâmcılığa saldırıyorlar - Yeni Şafak

Tüm medeniyetler sıradağlar şeklinde dizilen, esen sert rüzgârların önünde savrulmayan, tüm mevsimlere dayanıklı, tüm kültürlerden beslenmesini bilen yürek ülkesinin evlatları öncü kuşakların omuzlarında yükselir.Burada elitizm filan yapmıyorum. Alakası yok! İlk kez fiilen değil fakat zihnen işgal edilen, celladına âşık edilen yabancılaşmış aydınlarının marifetleriyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya Türkiye!

Bu yok oluşu, yürekleri yangın yerine dönen, dünyayı ve İslâm’ı iyi bilen parlak öncü kuşaklarla durdurabiliriz sadece. TARİHİ ÖNCÜ KUŞAKLAR YAPAR…Ülkesine, insanına, yaşamına ilinti bilinci yüksek uygarlık savaşçısıdır öncü kuşaklar. Öncü kuşakların öncüleri peygamberlerdir. Öncü kuşaklar da, peygamberlerden süt emen ermişler, bilge kişiler, düşünürler ve sanatkârlar. Öncü kuşakların en temel özellikleri, büyük rüyaların sahipleri olmalarıdır. Büyük iddiaların. İnsanlık çapında büyük hayallerin. Tahayyül ettikleri dünyada tüm insanlığa yer vardır, tüm farklılıklar farklılıklarını gösterirler ve hepimiz birbirinin bu farklılıklarından beslenir.

Hem üreticidir hem de besleyicidir öncü kuşaklar.Hem kurucu hem de koruyucu, en o kadar da konumlandırıcı.Konumlandığı yeri yitirenler, mevzularını da, ne ve iyi mi konuşmaları icap ettiğini de bilemezler.

Mühim olan konumun, mevzinin yitirilmemesidir: Mevzisini yitirenler, mevzularını da yitirirler ve bizlere insanca yaşanacak bir dünya armağan edemezler; önümüzü açacak uzun soluklu, kalıcı, kanatlandırıcı, çığır açıcı sözler söyleyemezler; diriltici hiçbir şey vaz’edemezler!

O yüzden öncü kuşaklar, medeniyetleri hem kuran, hem konumlandıran hem de korumuş olan kişilerdir. Bunlar Batı’da aydın ve akademisyenlerdir; bizde ise bilme yolculuğuna çıkan âlim›ler, bulma yolculuğu meydana getiren ârif›ler ve olma yolculuğu meydana getiren hakîm’ler.Medeniyetler, ön alan, ön açan, çağlarının ötesinde yaşayan, çağrısı çağını kuran kurucu, konumlandırıcı ve koruyucu öncü kuşaklarının kanatlarında yükselir.

Öncü kuşakları olmayan medeniyetler tarihten çekilir…

AYDINLARIMIZIN PARİS’TE KAYBOLUŞ MACERALARI…

Sıkı bir Kemalistti Attila İlhan. Dürüst bir adamdı. Adamdı. Bu ülkenin çocuğuydu.Batı’da, Paris’in kafelerinde fazlaca “sürtmüştü” kendi diyebileceği şeklinde.
Genç edebiyatçıların ilham kaynağı: Attila İlhan - Son Dakika Haberleri

Sosyalizan bir dünya kurma hayalleriyle fazlaca nefes tüketmişti Paris’te sürgün yiyen ya da kendisini gönüllü olarak Paris’e sürgün eden Türk aydınları ve sanatçılarıyla beraber…

Fransız aydınlarla pek ilişkisinden sözettiğini hatırlamıyorum Attila İlhan’ın yazdıklarından. Bilhassa Hangi Edebiyat başlıklı kitabında Rus toplumcu gerçekçiliğine kendini kaptırdığını, Türk edebiyat ürünlerinin toplumcu gerçeçikliğe ne kadar uyduğunu uzun uzadıya tartıştığını, tonla tanımadığımız, bilmediğimiz, {hiç de} kolayca söyleniş edemediğimiz Rus yazarı, teorisyeni, aktivisti işin içine katarak Paris’in kafelerinde Türkiye sürgünleriyle sabahlara kadar tartıştıklarını hatırlıyorum. Yazdıkları fazlaca sinematoğrafikti, dramatikti anlatımı da. Canlıydı. Kavgacı bir adamdı; mütecessis bir kavgacı! Araştırıyordu… Hakikati araştırıyordu… Cumhuriyet periyodunun sol entelijansiyası şeklinde Moskova düşleri görüyordu Paris’te bile!

Fransa’da komünizm bilhassa aydınlar içinde fazlaca güçlüydü, modaydı. Fransız düşünürleri komünistti Sartre’dan Malraux’ya kadar. Malraux, sonrasında sosyalizmi terkedecek, Fransız muhafazakâr Hıristiyan Avrupa kültüründeki köklerine geri dönecekti.

EVE DÖNENLER DE VAR TEK TÜK DE OLSA…Türk aydınının Paris maceraları anlat anlat bitmez!

1960‘lara kadar sürdü Türk aydınının Paris aşkı! Tam bir çağ Paris’te “sürttü” Türk aydını: Paris’te ışık aradı! Her biri Batı’nın kültürel misyoneri, “manevî ajanı” olup çıktı. Paris’ten eve dönen Türk aydını fazlaca nâdirdi: Yahya Kemal, bunun istisnâî örneklerinden biriydi. Paris’te Fransız milliyetçisi Sorel’in derslerine katılmış, orada kafasını duvardan duvara vurmuş, kendine gelmişti.

Eve döndüğünde Osmanlı ruhunun izini sürmüş, Aziz İstanbul’u keşfetmiş, Boğaziçi uygarlığı olarak emsalsiz bir halde adlandırdığı Osmanlı medeniyetinin güzelliklerini, estetiğini, tabiatla barışık, başka dinlerle ve kültürlerle iç içe sorunsuzca yaşayan, adeta yeryüzünde farklılıklara bu kadar gönülden kucak açan tek uygarlık olarak görmüş olduğu Osmanlı medeniyetinin ulvîliklerini keşfetmişti Paris’ten eve döndüğünde.

Talebesi, izini devam eden entelektüel mirasçısı Tanpınar, Yahya Kemal’in İstanbul’un tüm sokaklarını, tarihî binalarını, yalılarını, köşklerini fazlaca detaylı hikâyelerle saatlerce özetleyen müstesna bir Osmanlı evladı bulunduğunu çarpıcı bir halde anlatır Yahya Kemal başlıklı üstadının fikir ve sanat dünyasını incelemiş olduğu nefis çalışmasında.

“BATI’NIN MANEVÎ AJANLIĞI”NI REDDETTİKLERİ İÇİN AFOROZ EDİLEN SOL AYDINLAR…

“Türk aydını, Batı’nın manevî ajanıdır,” demişti Attila İlhan.

Türkiye’deki sol aydınlar içinde nev-i şahsına münhasır bir adamdı İlhan. Başlıbaşına bir ada gibiydi. Kendi hâlindeydi. Aforoz edilmişti. Fakat o asla aldırış etmeden mücadelesine devam etmişti.

Hikmet Kıvılcımlı bu toprakların evladı bir sosyalistti. Eyüp’te ezan okunurken miting esnasında ezanın bitmesini beklemiş ve “bu ezanlar bizim bağımsızlığımızın simgesidir” diyebilecek kadar bu ülkenin çocuğuydu fakat aforoz edilmişti o da hemen hemen bir kıvılcım çaktıramadan!

Kemal Tahir de aynı şekilde. Osmanlı’nın evladı bulunduğunu iliklerine kadar hisseden ve Devlet Ana ile Osmanlı’nın romanını yazan, ömrü hapishanelerde çürüyerek geçen çilekeş çocuğuydu bu ülkenin. O da aforozu yedi ve defterden silindi bu ülkede artık.Dikkat buyurulsun lütfen.Ülkenin özgü evlatlarını temizliyorlar birer birer, hayatımızdan uzaklaştırarak, önümüze Batı›nın manevî ajanı Batı›da yaşayan, İngilizce yazan, sonrasında burada Türkçe basan düzmece yazarlar, adlar sürerek…

Hâsılı kelâm: Zamanı inanmış ve adanmış öncü kuşaklarla yapar bir cemiyet. Öncü kuşakları olmayan toplumlar, yok olmaktan kurtulamazlar!

Türkiye, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya… Uzun soluklu emekler yapmak zorundayız. Yoksa çocuklarımız elimizden yitik gidiyor…

Çocuklarımızı yitirirsek bu ülkeyi de yitirmekten kurtulamayız Tanrı muhafaza.

Benden uyarması!

Vesselâm.

Yusuf Kaplan/Yenişafak

(Toplam: 1, Bugün: 1 )