İnsan yaşamının ilk dört yılının dil gelişimi açısından eleştiri öneme haiz olduğu aşikar sadece evlatların konuşmayı öğrenme hızının oldukça değişken olduğu da bir gerçek. Bir çok çocuk, 18 aylıkken birkaç kelime söyler ve iki-üç kelimeli cümlelere doğru ilerler sadece bazı çocuklar ise konuşmaya oldukça daha erkenden adım atar.

Harvard Üniversitesi’nden psikolog Elika Bergelson, senelerdir bu beceri yelpazesine hangi bireysel farklılıkların yol açtığını merak ediyordu. Mevzuya ilişkin son gözlemsel emek harcaması, şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkardı.

1001 çocuk kayıt altına alındı

Kendisinin de dahil olduğu internasyonal bir psikolog ekibi dört yaşın altındaki 1001 evladı kayıt altına aldı. Bir çocuğun gün içinde ne kadar ses çıkardığı ile cinsiyeti, sosyoekonomik durumu yada birden fazla dile maruz kalma düzeyi içinde hiçbir bağlantı bulamadıklarında şaşırdılar.

Bunun yerine en konuşkan evlatların, yaş, prematürite doğum yada disleksi benzer biçimde klinik faktörlerin yanı sıra yetişkinlerin konuşmasına daha çok maruz kalan çocuklar bulunduğunu buldular. Bergelson ve meslektaşları şu ifadeleri kaleme aldı:

Daha yavaş dil gelişimi çoğu zaman düşük sosyoekonomik kökenden gelen ebeveynlerin çocuklarına daha azca girdi sağlamasına (orta derslik Batı merkezli bir bakış açısıyla bakıldığında) atfedilmekte ve bu da dil gelişimi için girdiyi artırmayı amaçlayan davranışsal müdahale çağrılarına yol açmakta. Müdahale fikrinin savunucuları yetişkinlerin konuşmasıyla evlatların dil gelişimi arasındaki korelasyonu vurgulayabilir ya da müdahale fikrini eleştirenler sosyoekonomik durumun etkisiz bulunduğunu gösteren ana analizimizin ya da deneyip bu sonuca ulaştığımız öteki tüm analizlerimizin altını çizebilir.

Anlaşılan hangi yorumun daha doğru bulunduğunu idrak etmek için daha çok emek verme yapmak gerek.

Araştırmanın neticeleri çocuklarda konuşma ile erişkin konuşmasının niçin bu kadar iç içe bulunduğunu açıkça ortaya koyamıyor sadece birkaç ihtimalden söz ediyor. Daha çok konuşan çocuklar, yetişkinlerin daha çok konuşmasına niçin olabileceği benzer biçimde daha konuşkan ortamlar da çocuklarda daha çok konuşmayı teşvik ediyor olabilir.

İkinci senaryo, yetişkinlerin evlatlarının çevresinde daha çok konuşmasını sağlamanın yararlı olabileceğini düşündürmekte.

Bergelson’un araştırması 12 ülkeyi ve 43 dili içeriyor ve hem kırsal hem de kentsel alanları kapsıyor.

Çalışmada değerlendirilen sesler, çeşitli gelişim aşamalarındaki ve iki aydan dört yaşına kadar olan değişik yeteneklerdeki küçüklere yerleştirilen giyilebilir kayıt cihazları vesilesiyle toplandı. Makine öğrenimi yardımıyla 40 bin saatten fazla kaydı inceleyen ekip bir çocuğun ne sıklıkta ve ne kadar erken bir zamanda gevezelik ettiğini yada heceleri, kelimeleri ya da cümleleri söylediğini etkileyebilecek çeşitli faktörleri kontrol etti.

Netice olarak ekip, bir çocuğun gün içinde çıkardığı ses sayısı ile cinsiyeti yada sosyoekonomik durumu (annelerinin eğitim düzeyine nazaran belirlenir) içinde bir ilişki bulamadı. Bunun yerine dört yaşın altındaki evlatların her yıl gelişimleriyle beraber saatte ortalama 66 yeni ses çıkardığını ortaya koymakta.

Yetişkinlerin konuşmasını dinleyen çocuklar…

Yaşın bilişsel gelişimle yakından bağlantılı olması sebebiyle bu beklenen bir durum sadece şaşırtıcı derecede kuvvetli bir tesir gösteren başka bir unsur daha vardı: Yetişkinlerin konuştuğunu daha çok duyan çocuklar, daha çok konuşmaya meyilliydi.

Averaj olarak, bir çocuk bir saat içinde duyduğu her 100 erişkin sesine karşılık, 27 ses üretiyor. Bu ‘erişkin hitabı’ tesiri, çocuk gelişiminin her senesinde fazladan averaj 16 yeni sesle görülmekte.

Mevcut emek verme yalnızca gün içinde çıkarılan sesleri sayıyor; bu da evlatların kullandığı dilin karmaşıklığını incelemediği anlamına geliyor. Netice olarak sosyoekonomik yada cinsiyete dayalı faktörler, dil gelişiminin bu çalışmada gözden kaçırılan bazı unsurlarını hâlâ etkiliyor olabilir.

Mesela, sosyoekonomik düzeyi yüksek ailelerde büyüyen çocuklar, onlara daha çok kitap okuyan ebeveynlere haiz olabilir, bu da onların kelime dağarcığını yada gramer gelişimini artırabilir. Bergelson, son çalışmasının bazı ince ayrıntıları gözden kaçırabilecek “iri taneli” bir yaklaşım benimsediğini kabul ediyor.

Harvard Gazette’den Christy DeSmith’e verdiği demeçte Bergelson, “Bu, çocuğun ne kadar konuşma duyduğuna yada ürettiğine ilişkin algoritma üstüne bir tahmin yürütmekte” ifadelerini kullanıyor ve “Fakat bunun, düzgüsel şartlar altında oldukça fakat oldukça süre alan ve sınırı olan numuneyle meydana gelen çalışmalara tamamlayıcı bir yaklaşım bulunduğunu düşünüyorum” şeklinde ekliyor.


Kaynak: Science Alert / Metin Aktaşoğlu tarafınca Türkçeleştirildi