PARA FİNANS/ BARIŞ ERGİN Dünya para piyasaları son günlerde görülmemiş bir hareketlilik yaşıyor. Fed’in şahin duruşundan küresel durgunluk beklentilerine kadar her gelişme dünyanın tüm para birimleri karşısında doları tarihinin en güçlü seviyelerine taşıdı. Önce euro ile eşitlenen dolar ardından İngiltere’deki gelişmelerin de eklenmesiyle sterlin karşısında tüm zamanların en düşük seviyesi olan 1.0 seviyelerine kadar geriledi. Türk Lirası da bu trendden nasibini alanlar arasında. Sterlin ve euro dolar karşısında adeta erirken, Türk lirasında ise yıl başından bu yana kayıp yüzde 40’a yaklaştı.

KAYIPLAR YÜZDE 25’İ AŞTI

Sterlin/dolar paritesinde İngiltere Merkez Bankasının tahvil alımı yapacağını açıklamasının da etkisi oldu ve sterlindeki kayıp yılbaşından bu yana yüzde 25’e yaklaştı. Euro/dolar paritesi ise 0.95 ile son 20 yılın en düşük seviyesine geriledi. Paritenin sene başında bu yana kaybı yüzde 15’i aşarken dolar endeksi de 20 yılın zirvesinde. Endeksin bu yılki kazancı yüzde 20’yi buldu. Japon yen’i de hızlı değer kaybı yaşayan para birimlerinden. Japonya Merkez Bankası (BoJ) ve Japon hükümeti, ülkenin yerel para birimi yenin dolar karşısında hızla zayıflamasının ardından 24 yıl sonra ilk kez doğrudan döviz müdahalesine başvurdu.

24 YIL SONRA İLK MÜDAHALE

Dolar/yen paritesinin 146 ile son 24 yılın en yüksek seviyesini test etmesinin ardından müdahale yapıldı. Japonya Maliye Bakanı Shunichi Suzuki, yen’in ABD doları karşısındaki keskin düşüşünü durdurmak için müdahalesinden sonra geçtiğimiz günlerde Japonya’nın gerekirse hızlı, spekülatif döviz hareketlerine yanıt vermeye hazır olduğunu söyledi. Suzuki, hızlı, tek taraflı kur dalgalanmalarının istenmeyen bir durum olduğunu ve hükümetin piyasa gelişmelerini yakından izlediğini de söyledi.

ÜNLÜ & Co Araştırma Bölümü Kıdemli Müdürü Murat Akyol, dolardaki değer kazanımının en önemli nedeni Fed’in para politikasında öngörülenden çok daha agresif bir patika çizmesi olduğunu belirterek “Son toplantıda güncellenen makroekonomik tahminlerin genel hatlarıyla şahin sayılabilecek bir tablo ortaya koyduğunu söylemek mümkün. Öyle ki politika faizinde orta nokta için 2022 tahmini yüzde 3.4’ten yüzde 4.4’e, 2023 tahmini yüzde 3.8’den yüzde 4.6’ya, 2024 tahmini ise yüzde 3.4’ten yüzde 3.9’a revize edildi. Özetle Fed yılın geri kalan iki toplantısında (Kasım ve Aralık) 125 baz puanlık artırım daha yapmayı ve bu artırımlara 25 baz puanla gelecek yıl da devam etmeyi planlıyor. Piyasalarda zaman zaman beklenti yaratsa da tahminlerden 2023 yılında öngörülen bir faiz indirimi olmadığını anlıyoruz” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’YE ETKİSİ OLUMSUZ OLUR

Türkiye açısından baktığımızda ABD tahvil faizlerindeki yükselişin tüm gelişmekte olan ülke piyasalarına olduğu gibi Türkiye’ye de fon akışını limitleyebilecek bir risk yarattığını belirten ÜNLÜ & Co Araştırma Bölümü Kıdemli Müdürü Murat Akyol şunları söyledi: “Kaldı ki faizlerin yükselmesi ve Türkiye’nin en önemli ihracat pazarlarından biri olan Avrupa’da giderek artan resesyon riski dış ticaretimiz açısından olumsuz sinyaller yaratabilir. Her ne kadar TL’deki değer kaybı genel olarak Türkiye’de üretilen malları diğer ülkeler için daha ucuz hale getirebilecek olsa da resesyon riskinin arttığı bir dönemde bunun pozitif etkilerini göremeyebiliriz. Ayrıca TL’deki zayıflık yurt dışından alınan ara malları daha pahalı hale getireceği için bunun nihayetinde enflasyon üzerinde negatif etki yaratması da sürpriz olmayacaktır.”

Konu hakkında PARA’nın sorularını yanıtlayan ALB Yatırım Araştırma Uzman Yardımcısı Ahmet Deniz Yağbasan, “Küresel piyasalarda Kovid-19 ile başlayan üretim ve tedarik zincirindeki aksaklıklar, Rusya – Ukrayna savaşının da dahil olmasıyla, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkede enflasyonun son yıllardaki en yüksek seviyelere ulaşmasına neden oldu. Bu nedenle, fiyat istikrarını sağlamak isteyen ülke merkez bankaları kademeli olarak faiz artışına gitmeye başladı. İngiltere Merkez Bankası (BoE) faiz artışına başlayan ilk ülkeler arasında. Aralık ayında sürpriz bir şekilde 15 baz puanlık artış kararı alan BoE bugün itibariyle 7 toplantıda toplamda 215 baz puanlık faiz artış kararı aldı ve politika faizini yüzde 2.25 seviyesine yükseltti. Devamında ise Fed, Mart ayında 25 baz puanlık faiz artış kararı ile başladı. Son toplantıda üçüncü kez 75 baz puanlık faiz artışına giden Fed, toplamda 300 baz puan arttırarak politika faizini yüzde 3.25 seviyesine yükseltti” yorumunda bulundu.

DEĞERLİ MADENLERİ BASKILADI

Özellikle Fed’in; ECB ve BoE’ye göre daha şahin kararlar alması ve ABD’de ekonomik aktivitelerin beklenenden daha iyi performans göstermesi, bu dönemde doların güvenli bir liman olarak görülmesine neden oldu. Sterlinde son dönemde yaşanan değer kaybı ise; geçtiğimiz hafta sonunda İngiltere Maliye Bakanı’nın yapmış olduğu vergi indirimi planının, uygulanmakta olan para ve maliye politikası ile uyuşmamasından kaynaklandı. Bu nedenle dolar endeksinde 114.70 seviyelerine kadar yükseliş gerçekleşti. Bu yükseliş başta ABD endeksleri olmak üzere diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin borsalarından para çıkışına neden olurken, değerli madenlerde de baskılanmayı beraberinde getirdi” dedi.

“DOLAR DİRENÇLİ KALACAK”

Murat AKYOL / ÜNLÜ & Co Araştırma Bölümü Kıdemli Müdürü

Fed’in şahin bir duruş sergilemeye devam etmesi doğal olarak ABD tahvil faizlerinin özellikle de kısa vadelerde yüksek seviyelerde seyretmesine neden olacağı için bu durum doların küresel ölçekte dirençli kalmasına yol açacaktır. Büyük resme baktığımızda böyle bir senaryo aynı zamanda küresel risk iştahının kuvvetlenmesini engelleyecek bir zemin yaratır ve bunun negatif etkilerini özellikle de gelişmekte olan ülkelere yönelen fon akışının daralması ile görebiliriz. Kaldı ki Fed’in sıkı para politikasını devam ettirdiği bir dönemde içeride ise enflasyonun kontrol altına alınmaktan son derece uzak bir tablo çizmesi ve TCMB’nin büyüme dinamiklerini gözeterek faiz indirimlerine gitmeyi tercih etmesi TL’nin kırılganlığını artıran bir senaryo ortaya koyar. Dolardaki değer kazanımının ABD ekonomisine yansımalarını doların değerinden ziyade faizlerin seyri üzerinden değerlendirmek çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Faizlerin yüksek seyrettiği bir dönemde doğal olarak ekonomik aktivitenin daralması beklenir. Bu nedenle ABD’de makroekonomik göstergelerin önümüzdeki aylarda büyümeye dair negatif sinyaller vermesi son derece olası. Para politikasının etkilerini gecikmeli olarak gördüğümüz için gelecek yıl ise büyüme bu yılki rakamın çok daha altında kalacaktır. Faizlerdeki artış aynı zamanda tüketici harcamalarını daraltıp şirket kârlılıkları üzerinde de baskı yaratacaktır. Bu durum kârlılıklara ilişkin beklentilerin aşağı yönlü revize edilmesine ve ABD endeksleri üzerinde baskı oluşmasına yol açabilir. Benzer şekilde tüketici harcamalarının daraldığı, şirket kârlılıklarının baskı atlında seyrettiği ve nihayetinde büyümenin olumsuz etkilendiği bir senaryoda istihdamın negatif etkilenmesi diğer taraftan enflasyonun ise geri çekilmesi beklenir.

“ORTA VADEDE DOLAR ENDEKSİ DENGELENİR”

Ahmet Deniz YAĞBASAN / ALB Yatırım Araştırma Uzman Yardımcısı

Gelecek dönemde FED’in, kısa vadeli perspektifte, enflasyonu düşürmek için faiz artışlarını şahin kararlarla sürdürmeye devam etmesi beklenmektedir. Bazı Fed üyeleri tarafından Kasım ve Aralık toplantılarında, sırasıyla 75 ve 50 baz puanlık bir artış beklenmesi, dolar endeksini güçlü kılan en önemli etken… Fakat, Fed’den 2023 yılı için daha az faiz artışı beklenmesi de, orta vadede dolar endeksinde dengelenmeyi sağlayabilir. ABD doları 2021 yılında Türkiye’nin dış ticaretinde en fazla kullanılan para birimi olurken; euro, doları takip etti. 2021 yılında dolar ile yapılan ihracat 106.7 milyar dolar olurken, euro ile yapılan ihracat 103.6 milyar dolar oldu. İhracatta her iki para biriminde ticaret rakamları birbirlerine yakın. Fakat 2021’de toplam ithalatın 176 milyar dolardan, 78.8 milyar doları ise euro cinsinden yapıldı. Türkiye’de bulunan ve Avrupa’dan euro bazlı ithalat yapan şirketler için paritede yaşanan bu düşüş pozitif olurken; dolar bazı ithalat yapan ve euro bazlı ihracat yapan şirketler için kâr marjında negatif bir etki görülebilir. Dolar bazlı ithalat şirketler için, bu dönemde ek bir maliyet yansıtırken; dolar bazlı ihracatın ise kâr marjlarına bu dönemde pozitif etkileri olabilir.

STERLİNDEN KAÇAN İNGİLİZ, BITCOIN’E SARILDI

İngiliz Sterlini dolar karşısında değer kaybedince adada herkse bitcoin’e yöneldi. CoinShares’in verilerine göre, sterlin karşısındaki bitcoin işlem hacimlerinde büyük bir artış var. Verilere göre bitcoin hacimleri 27 Eylül’de yüzde 1.400’den fazla artarak 70 milyon dolardan 881 milyon dolara çıktı. Uzmanlar, para birimleri değer kaybeden ülkelerdeki vatandaşların kripto piyasasında ve bitcoin’de istikrar aradığını belirtiyor. En çok artış yaşayan ülkeler arasında Türkiye de var.