ALEV RİGEL Birazcık içinizi karartacağız. Fakat gerçekleri bilmeniz gerek. Bilim adamları, dünyamızın 4.5 milyar yıl yaşlarında olduğuna karar vermiş. Uzay-zamana gore genç sayılır. Ne var ki biz onu hoyratça kullanıyoruz. Bunun sonucu olarak gezegenimiz giderek daha yaşanmaz bir hale geliyor. Yaşı ne şekilde mi hesaplanmış? Batı Avustralya’da bulunan zirkon kristallerinden. Bu madde, dünya kabuğuna ilişkin malum en eski mineral. Jeologların ölçümleri, yerkürenin 4.4 milyar yıldan daha yaşlı olamayacağını göstermiş. Sonrasında Ay’dan getirilen taşlar üstünde meydana getirilen ölçümler de bu sonucu doğrulamış. Arada yüz milyon senelik bir fark var. Sözü bile olmaz. Biz bugüne bakalım. Dünyamızı mahveden o denli fazlaca sebep var ki. Fabrikaların bacalarından, motorlu araçların egzozlarından çıkan gazları aslına bakarsanız biliyoruz. Peki ya ötekiler?

* Aerosol: Kendimizi, yaşadığımız ortamı güzel kokutmak için kullanıyoruz. Oysa içindeki kimyasallar; gaz, duman, sis halinde atmosfere yayılıyor. Ozon tabakasının delinmesinin bile başlıca sebebi olarak gösteriliyorlar.

* Alüvyonlaşma: Balçık ve tortuların sebep olduğu su kirlenmesidir. Toprak erozyonu ve ormansızlaştırma faaliyetleri sonucu ortaya çıkar. Kırsal kesimde en etkili çaresi, arazinin herhangi bir akıntı içinde olmamasını sağlamaktır. Fakat bu da kolay bir iş değildir. Suyu ve toprağı denetim altına almak fazlaca zor olsa gerek.

* Asbest: Ateşe dayanıklı lifli bir mineral. Bundan dolayı eskiden sobaların arkasına konurdu. Duvarı aşırı ısıtmasın diye. Oysa asbest, (amyant da denir) durduğu yerde liflerini toz halinde havaya salar ve ikimiz de onu solurduk. Tehlikesi mi? Başlıca kanser sebebi.

* Asit yağmuru: Havadaki sülfür dioksit ve nitrojen oksit, yağmur sularına karışarak toprağı ve tatlı su kaynaklarını bozuyor, dünyanın kırılgan ekosistemine zarar veriyor. Bunu ölçmek fazlaca kolay. pH skalasında 7, etkisiz kabul edilir. 7’den büyük olan rakamlar, alkalidir. Şu demek oluyor ki su. Sayı ne kadar 7’nin altına inerse sıvı o denli asitleşir. Bir örnek vermek gerekirse New England’a yağan yağmurun asitleşme seviyesi 2.4’tür. Bu düzey, sirkenin asidi ile aynıdır (New England, ABD’nin kuzeydoğusundaki altı eyalete verilen ad. Eyaletler; Connecticut, Maine, Massachusetts, New Hampshire, Rhode Island ve Vermont).

* Asitleşme: Dünya için verilen ilk alarmlardan biriydi. Oysa dinozorlar yok olmadan ilkin de asitleşme vardı. Havadaki karbondioksit, yağmur sularıyla karışıp yeryüzüne iniyor, ormanlık alanları tahrip ediyor, toprağı fakirleştiriyor. Bu da tatlı sulardaki balıkları ve öteki canlıları öldürüyor.

* Aşırı otlama: Doğada otlayan ufak yada büyükbaş hayvanları seyretmek, göze fazlaca güzel bir görünüm benzer biçimde gelebilir. Sadece madalyonun diğer yüzü, kara. Koyunlar ve inekler, tekrardan yeşermesinden ilkin yeşillikleri bitirip tüketiyor. Bu da otlakların sürekli olarak kaybolması demek oluyor.

* Atık su: Kanalizasyon ve endüstriyel atık sularıdır. Çevre için en büyük kirlenme tehdididir. Bu sular arıtma tesislerinden geçirildiğinde, içilecek kadar temiz ve saf olabilir. Fakat fazlaca azca atık su, bu tesislerden geçmektedir.

* Biyoçeşitlilik: Biyolojik çeşitlilik de denir. Dünyada bulunan yaşam formlarının çeşitliliğidir. Sistem, canlı popülasyonunda denge sağlar. Mesela balıklar, üreme dönemlerinde milyonlarca yumurta bırakır. Hepsinden yavru balıklar çıksaydı denizler birkaç günde balıkla dolardı. Fakat insan faaliyetleri sebebiyle biyoçeşitlilik de tehdit altında.

* Çölleştirme: Çöl benzeri şartlar oluşmasıdır. Havası kuru bölgelerde, sulama yapılmadığında toprağın verimsiz hale dönüşmesi fazlaca kolaydır. Üstündeki sıska çimen örtüsü, hayvanların aşırı otlatılmasıyla kısa zamanda kaybolur. Tarımsal açıdan verimli topraklar artık yoktur. İklim değişikliği de bu çölleşmeyi hızlandırır.

* DDT (dichloro-diphenyl-trichloro-ethane): Renksiz bir gazdır. Böcekler üstünde öldürücü tesiri vardır. Tarımda zararı olan böceklere karşı etkili olmuştur. Bir zamanlar evlerdeki haşere için bile kullanıldı. Fakat insanları zehirlediği, yararlı böcekleri de öldürmüş olduğu anlaşılınca terk edildi. Mesela ABD’de 1972 senesinde yasaklandı. Birazcık geç oldu.

* Defoliant: Bitkilerde yaprak dökücü olarak kullanılan kimyasal maddedir. Bir tarlada ya da göz alabildiğine uzanan meyve bahçelerinde yaprakların yolunması, makinelerin toplama verimini artırır. Ek olarak yaprakların hasat öncesi ikinci büyümelerinin de önüne geçer. Daha çok verim alınması için yeşil kıyımından başka birşey değil.

* Devamı tehlikede olan türler: Avlanma ya da yaşamış olduğu ortamın insanoğlu tarafınca harap edilmesi benzer biçimde durumlarda, devamı tehdit altında olan bitkiler yada hayvanlardır. Mesela “vaquita”lar. Adlarını daha ilkin duymuş muydunuz? Bir yunus türü olan ve boyları bir buçuk metreyi geçmeyen bu deniz canlıları, yalnız ABD’de Şimal Kaliforniya’da yaşıyor. Avlanmadıkları halde sayıları hızla azalıyor.

* Dip taraması: Mevcut su yollarını derinleştirme çabasıdır. Sığ sularda teknelerin dibe oturmadan seyretmesine olanak verir. Sadece bu kez de dipte yaşayan, yuvası bulunan canlılar yok olmaktadır. Petrol arama ve petrol platformları kurma çabalarında da derin suların dibi zarar görür. En büyük çekince, mercanların zarar görmesidir. Şu sebeple nebat benzeri omurgasız hayvanlar olan mercanlar, fazlaca geniş alanların iklimini etkilemektedir. Hele Avustralya’nın kuzeydoğu sahillerinde bulunan ve uzunluğu iki bin kilometreyi geçen Büyük Set Resifi’nin doğaya tesiri fazlaca daha fazladır (Mercan, resif olarak da bilinir).

* Kaçak avlanma: Devamı tehlikede ya da tehdit altında olan hayvanların ve balıkların, yasa dışı yollarla avlanmasıdır. ABD, bu mevzuda en duyarlı ülke. Senelik balık tutma iznini almadan, oltanızı kutusundan çıkaramazsınız. Hatta hangi tür balığın kaç tane avlanacağı bile izin belgenizde belirtilir. Son yılların moda olan avcılığı, balığı tutup yeniden suya salmak, güzel bir sportif etkinlik.

* Karbon döngüsü: Canlıların yapısını oluşturan en mühim element, karbondur. Karbon, canlıların tüm organik bileşiklerinin yapısında vardır. Karbon döngüsü ise havada, karada, suda ve canlılarda biyolojik ve jeolojik bir kimyasal döngüdür. Bu döngüye meydana getirilen insan müdahalesi tehlikeli sonuçlar doğurur.

* Kesme ve yakma tarımı: Adından da anlaşılacağı suretiyle ormanlık alanların kesme ve yakma yöntemiyle elde edilmiş arazisinin tarımda geçici olarak kullanılmasıdır. Geçici diyoruz bundan dolayı bu araziler, verimli olduğu sürece ekilir, biçilir. Verimlilik düşerse arazi terk edilir ve yerinde fidan yetişmez.

* Metalürji fabrikaları: Bilim, teknoloji ve metal işlemede uzmanlaşan bu sanayi sektörü, çevrenin kirlenmesine sebep oluyor. Bazı tesisler, zehirli atıklarını denetim altında tutuyor. Fakat tüm tesisler aynı özeni göstermiyor. Bu da suyun ve toprağın zehirlenmesi anlamına geliyor. Pekiyi, zehirli atıklarını denetim altında tutan tesisler ne yapıyor? Sızdırmaz varillere koyup gömüyorlar yada mağaralarda saklıyorlar. Böylece mesele çözülüyor mu dersiniz?

* Ormansızlaştırma: Ormanlarda ağaçların değişik sebeplerle kesilmesidir. Amaç fazlaca değişik olabilir. Kerestelerden ahşap eşya ve kağıt yapılır, yakıt olarak kullanılır, ziraat arazisi açılır. Boş kalan yerlerine yeni fidanlar dikilmez.

* Ozon tabakası: Buna ozon kalkanı da deniyor. Dünyadan 40 km kadar yukarıda olan atmosfer tabakası. Bu katman, güneşten gelen mor ötesi ışınları emer ve dünyaya ulaşmasına engel olur. Işınlar, yaşayan organizmalar için zararlıdır. Bu gaz (O3) bile tek başına insanlığın koruyucusudur. Şimşeklerin çaktığı bir havada, pencerenizden dışarıyı koklayın. Ozonun, çürük yumurtaya benzeyen kokusunu duyarsınız. Bu kokunun kıymetini bilin. Ozon tabakasının kıymetini bilin. Ara sıra “ozon deliği”nden söz edilir. Atmosferde hiçbir katman delinmez. İncelebilir. Fakat tehlikeye dikkat çekmek için “delindi” deniyor. Ozon tabakasını ne deliyor? Spreyler ve buzdolapları.

* Sera gazları: En sık duyduğumuz çevre tehdidi. Bu gazlar, kızılötesi radyasyonu, atmosferin alt tabakalarında hapseder ve ısınmaya sebep olur. Hava ile beraber toprak da ısınır. Karbondioksit, azot oksit, metan, hidroflorokarbon, ozon, dünya atmosferinin sera tesiri meydana getiren başlıca gazlarıdır. Önceki yıllarda birkaç gün de olsa kar alan İstanbul’a bu yıl kar yağışı olmadı. Sebebi, küresel ısınma.

* Su projeleri: Su ile ilgili projeler denince akla Afrika geliyor. Bu kıtayı tamamen kurak sanmayın. Bolca su deposu olan ülkeler yada bölgeler var. Mesele, bu suyun paylaşılması esnasında ortaya çıkıyor. Mesela suyu bolca olan Lesotho’nun Cenup Afrika’daki gelişen bölgelere su aktarılması projesi, iklimin bozulmasına sebep olacağı endişesiyle şiddetle eleştirildi. Şu sebeple değişen şartlar, insanları iç göçe zorladı, bazı ziraat arazileri sular altında kaldı, ekonomik kaynaklar boşa harcandı.

* Tatlı su: İnsanoğlunun en büyük problemi. Dünya sularının yüzde 3’ü tatlı. Yalnızca göller, akarsular, buzullar ve yeraltı suları içilebiliyor. Tatlı su, daima “güvenle içilebilir” anlamına gelmiyor. Bu sular, insan faaliyetleri sonucu kolayca kirlenebiliyor. Tatlı su, milyonda 500 parçacıktan daha azca çözünmüş tuz içeren su olarak tanımlanıyor. Sadece bazı bölgelerde bin hatta üç bin parçacık benzer biçimde daha yüksek tuzluluk oranları, tatlı su sayılıyor.

* Toplama alanı: Bir su biriktirme alanıdır. Bir şehrin ekonomik fırsatlarını kullanan bir nüfusun, su çekmiş olduğu alandır. Bu bir göl, bir akarsu ya da yağmur sularından oluşan bir rezervuar olabilir. Bugün büyük kentlerin, dere yada göl kenarlarında kurulmuş olmasının sebebi budur. Sadece bu alanlar da kirlenme tehdidiyle karşı karşıya.

* Toprak erozyonu: Su ve rüzgarın etkisiyle toprağın verimli tabakasının yüzeyden süpürülmesidir. Yanlış ziraat uygulamaları, ormansızlaştırma, aşırı otlatma ve çölleşme benzer biçimde etkenler de toprak erozyonunun başlıca sebepleridir.

* Tuzlanma: İçilebilir suyun tuzlanma yöntemiyle içilemez hale gelmesidir. Şuursuzca tarla sulamadan meydana gelen bir mesele. Aslen bir tek mesele değil. Tuzlanma, suda da olabilir, toprakta da. Tuzlanmaya sebep olan maddeler; sodyum, potasyum, kalsiyum, klordur. Ne yazık ki klor, musluğumuzdaki suyu mikroplardan arındırmak için gereklidir. Burada bir kısır döngü söz mevzusu.