Peygamberimizin torunu, Hazreti Ali ve Fatıma’nın oğludur. Ağabeyi Hazreti Hasan’ın hilafet iddiasından vazgeçmesinden sonra Hazreti Muaviye tek başına halife olmuş fakat vefatından sonra yerine geçen oğlu Yezid’e bir çok sahabe tarafından biat edilmemiştir. Bunlar arasında Hazreti Hüseyin de vardır. Nitekim bir süre sonra isyana kalkışmış; kendisini şehirlerine davet eden Kulelilerin çağrısına uyarak Kerbela’ya kadar gelmiştir. Bu sırada etrafını kuşatan Yezid kuvvetlerince ablukaya alınmıştır. Ailesi ve diğer yakınları ile birlikte günlerce susuz bırakılan ve cengaver akrabalarını birer birer kaybeden Hazreti Hüseyin sonuna kadar muharebeye devam ettikten sonra, muharip olarak tek başına kalmış; Emevi kumandanı Şimr’in emri üzerine hücum eden dört kişi ile de vuruşmuş, nihayet sol eline yediği bir kılıç darbesi ile atından yere düşmüş, tekrar kalkarken, başka bir hasmı tarafından mızrakla vurulmuş ve mübarek ruhunu teslim etmiştir.
Onu mızraklayarak şehid eden Sinan Bin Enesi Nihaî isimli adam atından inip kutlu başını keserek vücudundan ayırmış ve bu mübarek baş önce ordu komutanı Ubeydullah’a, sonra da halife Yezid’e gönderilmiştir. Hazreti Hüseyin’in na’şında 33 mızrak yarası, 34 darp eseri, ayrıca bir çok ok yarası sayılmıştır.
İslam dünyasının birbirine girmesine sebep olan bu cinayetten sonra da pek çok kanların döküldüğü bilinmektedir.
Hazreti Hüseyin’in başsız vücudu Kerbela’daki türbesinde, başı işe Şam’daki Emeviyye Camii’nin yanındaki bir hücrede gömülüdür.