İngilizler ülkemizi dört bir taraftan işgal etmişlerdi, sadece hiçbir cephede aramızda tertipli bir harp cereyan etmemişti. Fransızlar ve İtalyanlarla da o şekilde. İngilizlerle hiçbir cephede savaşmamıştık. Geldikleri benzer biçimde dönmüşlerdi. Bazı tarihçiler bu noktaya bir “mim” koyarak, soruyorlar:
“Türkiye ile İngiltere içinde, Ulusal Savaşım döneminde gizli saklı bazı anlaşmalar mı yapılmış oldu? Yapıldıysa bunların mahiyeti nedir? Türkiye’nin asla komünist olmayacağı, Sovyetler Birliği’ne yanaşmayacağı, saltanatı ve hilafeti kaldıracağı yolunda İngiltere’ye taahhütler mi verdik?”
Zira İngiltere, Fransa ve İtalya Yunanlıların arkasında dursalar ve Türkiye’ye değişik noktalardan cephe açsalardı, Türkiye’nin durumu fazlaca zorlaşabilirdi.
Lozan görüşmelerinin kesintiye uğramış olduğu günlerde Lozan’dan dönen İsmet Paşa’yı yanına almış olduğu Konya tren yolculuğunda Mustafa Kemal’in gazetecilere söyledikleri ilginçtir. TBMM’deki gizli saklı oturumu kastederek şu şekilde diyor:
“Gizli saklı celselerde bir ekip beyanatta bulunanlar oldu, nihayet ben Meclise gittim; dedim ki: ‘Efendiler! Ne istiyorsunuz? Karaağaç, Musul vesaire için harp mı edelim? Millet harpten usanmıştır. Takatı kalmamıştır. Harp edemeyiz. Milleti harbe sürüklemek için pek hayatî, son aşama önemli meselelerin söz konusu olması lâzımdır.’”
Demek ki M. Kemal Musul Vilayeti’ni (Kerkük ve Süleymaniye de bunun içinde) “hayatî” ve “son aşama önemli” bulmuyor. Bu durumda İngilizlere bırakılması o kadar da önemsenmemiş oluyor.

İngilizler ülkemizi dört bir taraftan işgal etmişlerdi, sadece hiçbir cephede aramızda tertipli bir harp cereyan etmemişti. Fransızlar ve İtalyanlarla da o şekilde. İngilizlerle hiçbir cephede savaşmamıştık. Geldikleri benzer biçimde dönmüşlerdi. Bazı tarihçiler bu noktaya bir “mim” koyarak, soruyorlar:
“Türkiye ile İngiltere içinde, Ulusal Savaşım döneminde gizli saklı bazı anlaşmalar mı yapılmış oldu? Yapıldıysa bunların mahiyeti nedir? Türkiye’nin asla komünist olmayacağı, Sovyetler Birliği’ne yanaşmayacağı, saltanatı ve hilafeti kaldıracağı yolunda İngiltere’ye taahhütler mi verdik?”
Zira İngiltere, Fransa ve İtalya Yunanlıların arkasında dursalar ve Türkiye’ye değişik noktalardan cephe açsalardı, Türkiye’nin durumu fazlaca zorlaşabilirdi.
Lozan görüşmelerinin kesintiye uğramış olduğu günlerde Lozan’dan dönen İsmet Paşa’yı yanına almış olduğu Konya tren yolculuğunda Mustafa Kemal’in gazetecilere söyledikleri ilginçtir. TBMM’deki gizli saklı oturumu kastederek şu şekilde diyor:

“Gizli saklı celselerde bir ekip beyanatta bulunanlar oldu, nihayet ben Meclise gittim; dedim ki: ‘Efendiler! Ne istiyorsunuz? Karaağaç, Musul vesaire için harp mı edelim? Millet harpten usanmıştır. Takatı kalmamıştır. Harp edemeyiz. Milleti harbe sürüklemek için pek hayatî, son aşama önemli meselelerin söz konusu olması lâzımdır.’”
Demek ki M. Kemal Musul Vilayeti’ni (Kerkük ve Süleymaniye de bunun içinde) “hayatî” ve “son aşama önemli” bulmuyor. Bu durumda İngilizlere bırakılması o kadar da önemsenmemiş oluyor.

NOT: Yavuz Bahadıroğlu’nun makalesinden alıntılanmıştır.
Lozan’da kaybettiklerimiz yalnız bu kadarla sınırı olan değil. Ve tüm bunlara karşın Lozan’a başarı deniliyor.