İklim değişikliği zaman içinde bizzat oynuyor. Nature dergisinde gösterilen bir makaleye gore, küresel ısınma sebebiyle kutup buzunun erimesi Dünya’nın dönüşünü ve dönemin işleyişini duyarlı boyutta etkiliyor. Normal olarak gezegen ne duracak, ne de herkesi uzaya fırlatacak kadar hızlanacak. Sadece süre işleyişi, bu denli teknoloji ile iç içe bir dünyada oldukça yaşamsal bir bilim dalı; bu yüzden yarım yüzyıldan fazla bir süre ilkin küresel otoriteler, Dünya’nın dönüşündeki küçük değişimler sebebiyle “artık saniye” terimini buluş etmeye zorunlu kalmışlardı.

İklim değişikliği artık bu hesaplamaları daha da karmaşık hale getiriyor… Bir tek birkaç yıl içinde, gezegenin dönüşünü Eşgüdümlü Evrensel Vakit (UTC) ile senkronize hale getirmek için takvime bir “negatif artık saniye” eklemek gerekebilir.

Çalışmanın yazarı olan ve University of California at San Diego’da jeofizikçi olarak vazife icra eden Duncan Agnew, “Küresel ısınma aslına bakarsak Dünya’nın dönüşünü ölçülebilir şekilde etkilemeyi başarıyor. Daha ilkin yaşanmamış şeyler oluyor” ifadelerini kullanmakta.



Artık saniye: Dünya’nın Güneş etrafındaki turunu çeşitli nedenlerle yavaş ya da süratli gerçekleştirmesi sonucu yıl sonunda meydana gelen fazlalık ya da eksiklik. İlk artık saniye 30 Haziran 1972’de gerçekleşmişti. O tarihten bu yana sonuncusu 31 Aralık 2016’da olmak suretiyle toplamda 27 artık saniye eklemesi yapılmış oldu. Duncan Agnew’ün araştırmasına gore yakın gelecekte iklim krizi sebebiyle negatif artık saniye şu demek oluyor ki “-1 saniye çıkarılması” vakası yaşanabilir.



Zamanı ölçmedeki temel problem

Zamanı ölçmenin geleneksel olarak astronomik bir temeli vardır. Bu bağlamda Dünya bir tür saattir. Daha kolay zamanlarda, gezegen kendi ekseni çevresinde tam bir dönüşünü tamamlar ve hepimiz bunun bigün bulunduğunu söylerdi.

Sadece teknoloji geliştikçe dayanılmaz düzeyde kesinlik talep ediliyor. Artık bizlere saatin kaç bulunduğunu güneş saatleri değil atom saatleri söylüyor. Atom zamanına gore bir saniye, bir Sezyum atomunun 9 milyar 192 milyon 631 bin 770 salınımı olarak tanımlanır. İşleri tam olarak doğru yapmak isteyen insanların hedefi, atom zamanının astronomik zaman içinde muhteşem bir halde senkronize olmasını sağlamaktır.

31 Aralık 2016 tarihinde time.gov internet sayfasında görülen artık saniye. Normalde günün 23:59:59’dan sonrasında değişmesi gerekirken artık saniye uygulanarak istisnai olarak 60. saniye gösterilmişti.

Mesela, GPS uydularının sizi evinizden en yakın kebapçıya doğru bir halde ulaştırmak için Dünya’nın tam olarak hangi konumda bulunduğunu ve saatin tam olarak kaç bulunduğunu bilmesi gerekir!

Fakat Dünya tamamen durağan(durgun) bir hızda dönmüyor. Gezegenimiz; Ay, Güneş, okyanus gelgitleri, Dünya’nın kendi atmosferi ve gezegenin katı iç çekirdeğinin hareketi ile karmaşık bir çekimsel dans içinde.

Agnew’ün de belirttiği benzer biçimde, Dünya’nın çekirdeğinin yakından incelemeye açık olmaması ve “bir bakıma kara kutu benzer biçimde olması” eleştiri bir etken. Jeofizikçiler deniz tabanının seçilmiş bölgelerini delerek gezegenin iç kısmı hakkında bazı ayrıntılar çıkarabiliyorlar. Bu çerçevede bilim adamları, 2023’te Dünya’nın dönüşünde, çekirdeğin dönüşündeki 70 senelik salınımlarıyla eşleşiyor benzer biçimde görünen bazı değişimler fark etti.

Sadece bilim adamları Dünya’nın herhangi aniden ne yaptığını açıklamaya çalıştıklarında pek fazlaca kaymayı ve yalpalamayı hesaba katmak zorunda kalıyorlar.

Gezegenin dalgalanan dönüş hızı, Internasyonal Yer Dönme ve Referans Sistemleri Servisi (IERS) tarafınca dikkatle takip ediliyor. 1970’lerin başlarında Dünya’nın dönüşü açıkça yavaşlıyordu ve atom zamanı ile astronomik süre içinde bir boşluk oluşuyordu. Böylece “günün birazcık daha uzadığı” gerçeğine uyum sağlamak için “artık saniye” denen kavram dünyaya geldi.

1972’den bu yana UTC’ye yirmi yedi artık saniye eklendi. Artık saniyenin eklenmesi, 31 Aralık yada 30 Haziran gecesi saatin son tik-taklarında gerçekleşiyor!

Artık saniye meselesi…

Fakat durun! Dünya artık yavaşlamıyor. Hatta birazcık hızlandı. Aslına bakarsak 2016’nın sonundan bu yana “artık saniye” eklenmedi. Hepimizin kafasının karıştığı yer de tam burası. Antarktika ve Grönland’daki buzulların erimesi kütleyi (eriyen su) ekvatora doğru kaydırıyor. Bu süreç gezegenin ekvatoral çıkıntısını artırmakta. Bu sırada kutuplarda buzların bastırdığı topraklar yükseliyor ve Dünya daha küresel bir hal alıyor.

ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü’nden fizikçi Judah Levine’e gore, gezegenin şeklindeki bu iki değişim, Dünya’nın dönüşü üstünde zıt etkilere haiz.

Agnew’in yeni makalesi ise çekirdeğin, gezegenin daha süratli dönmesine niçin olmasına karşın, ısınan iklimin niçin olduğu gezegensel biçim değişikliklerinin bu süreci yavaşlattığını ileri sürüyor. Agnew, bu etkinin olmadığı takdirde, gezegenin dönüşünün genel hızlanmasıyla, 2026’nın sonuna bir “negatif artık saniye” eklenmesi gerekeceğini dile getiriyor sadece araştırma iklim değişikliği sebebiyle bunun 2029’a kadar lüzumlu olmayabileceğini keşfetti.

Levine ise araştırmanın metodunun güvenilir bulunduğunu sadece Dünya’nın ne yapacağını tahmin etmenin, doğası gereği, zor olması sebebiyle yazının altına imza atmaktan geri duracağını dile getiriyor. “Bu mevzuda fazlaca büyük bir belirsizlik var” diyen Levine “Birkaç yıl ilkin öteki yönde tahminler vardı” hatırlatmasını yapıyor.

ABD Deniz Gözlemevi Dünya Oryantasyon Departmanı Başkanı Nick Stamatakos ise “negatif bir artık saniyenin” uygulanmasının daha olası olmasına karşın, gezegenin ne yapacağını kati olarak bilmenin mümkün olmadığını aktarıyor:

Bu, büyük bir fırtına ya da kasırganın hava durumu tahmini gibidir. Nasıl sonuçlanacağını, ne süre olacağını kati olarak söyleyemeyiz. Sadece 25 yıl öncesine kıyasla negatif bir sıçrama ihtimalinin daha yüksek bulunduğunu söyleyebiliriz.

Kayınbiraderinin Dünya’nın dönüşüne her artık saniye eklendiğinde ona takıldığını ifade eden Stamatakos, “Her seferinde ‘Vay canına, uzun bir yıl oldu fazladan bir saniye!’ diye komiklik yapıyor. O bir saniyede Dünya ortalama dört futbol sahası kadar dönmekte” şeklinde konuşuyor.


Kaynak: The Washington Post / Metin Aktaşoğlu tarafınca Türkçeleştirildi