Tüm canlılar baktıklarında aynı şeyi mi görüyorlar?

Her canlının gözü ve görme sistemi, onun yaşamış olduğu hayata uygun olarak gelişmiştir. Gece yada gündüz mü yaşadıkları, av ile mi beslendikleri, kara, hava yada deniz canlısı mı oldukları insanı hayrete düşürecek bir halde gözlerinden anlaşılır.


İnsan dış dünyayı üç boyutlu görebilen kısaca sağ ve sol gözü cisimleri eş zamanlı algılayabildiği için derinlik hissi olan ender canlılardandır. İnsanda sağ ve sol gözün görme oranları fazlaca küçük bir farkla neredeyse çakışır ve bu küçük fark da üç boyutlu görmeyi sağlar. Hayvanlar sol gözle sol, sağ gözle sağ yanlarını görürler. Bu yüzden dış dünyayı bir fotoğraf tablosu benzer biçimde algılarlar kısaca derinlik boyutu yoktur.

Tavşan başını çevirmeden bununla birlikte hem arkasını hem önünü görebildiğinden arkadan habersizce yaklaşıp onu yakalamak mümkün değildir. Sadece bir tavşan başını çevirmeden burnunun ucunda olup biteni göremez. At da başını hafifçe çevirirse arkasındaki her şeyi görebilir.

Böylece ot yiyen hayvanların arkalarından yaklaşan et yiyici hayvanları fark edip kaçabilmeleri kabiliyeti sağlanmıştır. Yırtıcı et yiyicilerin ise gözleri önde olup görme alanları daha dardır fakat gelişmiştir, düşmanın uzaklığını fazlaca iyi ölçebilirler.
Su aygırlarının gözleri kulaklarına yakındır ve bu şekilde ağır vücutları suyun içindeyken bile etrafı gözetleyebilirler. Arının 12,000 gözü vardır, gözü oluşturan bu binlerce merceğin her biri başlı başına bir gözdür. Bukelamunun gözleri birbirlerinden bağımsız çalışırlar. Bir göz avı izlerken öteki göz çevreyi tarayabilir. Eşeklerin gözlerinin konumu öyledir ki, daima dört ayaklarını da görebilirler.

Kurbağanın gözünün kapasitesi ise sadece önünden geçen bir sineği görüp yakalayabilmesini sağlayabilecek kadardır. Köstebeğin toplu iğne başı büyüklüğündeki gözleri onun toprak altındaki yaşamı için yeterlidir. Bazı hayvanlar renkleri oldukça iyi görebilirken bir kısmı renge duyarlı değildir.

İnsan gözü ise bunların içinde minimum bir amaç için kullanılanı fakat en fazla şartlara uyum sağlayanıdır. Gözlerimiz insan oluşumuzdaki en büyük etkenlerden biridir. Bir fazlaca memelinin en mühim duyusu koku, böceklerin ise tat iken insanlarda görme en üstün duygudur. Her ne kadar şahin kadar uzakları, kedi kadar karanlıkları, balık kadar su altını muhteşem görebilme kabiliyetimiz olmasa da, gene de bir tek sınırı olan bir ortamı değil her şeyi iyi görürüz ve daha önemlisi iyi algılarız.

Yeryüzündeki tüm canlı türlerinin etraflarındaki nesneleri değişik şekilde gördüklerini biliyor muydunuz? Kısaca ne kadar canlı türü var ise, o denli da değişik göz ve perspektif vardır.
Hayvanların gözleri ne kadar farklılık gösterirse göstersin aslına bakarsak optik sistem aynıdır. Hepsi neticede birer fotoğraf makinesi benzer biçimde çalışır. Sadece görme bir tek mekanik bir işlem değildir. Beynimiz gözden gelen sinyalleri algılamanın yanında ona duygularımızı da katar, yorumlar. Kısaca duygularımız ve çevre kavramları da gördüklerimizi etkisinde bırakır. Bazısına bakılırsa güzel olan bir şey bir başkasına çirkin görünebilir.

Tüm bunlardan insan gözünün kapasitesinin bir sınırı olduğu sadece kendi yaşam savaşını sürdürebilecek yeterlilikte olduğu sonucu çıkar. O halde yaşamda gözlerimizle göremediğimiz fazlaca şey var. “Ben bir tek gözümle gördüğüme inanırım” sözü da pek gerçekçi değildir. İnsan dünyanın pek fazlaca hususi durumunu görememekte hatta hayal bile edememektedir. Siz, radyo dalgalarını, röntgen ışınlarını, uzaktan kumandanızın televizyonunuza gönderilmiş olduğu sinyali görebiliyor musunuz?