Zeytinyağlı yiyemem aman” türküsünün hikayesi hakkında birşeyler yazmadan önce şunun altını çizelim. Batılı ülkeler her zaman, kendi yapay ürünlerini bizlere çeşitli algı operasyonlarıyla (sinema filmi, çizgi film, müzik, viral teknikler) satmayı başarmıştır.Ülkemizde bu “Ali Cengiz Oyunu” diye tabir edilir. Evet bu onlar için bir başarı yeterince uyanık olmadığımız ve aynı taktikleri uygulamadığımız için bizim için ise bir mağlubiyettir. Aynı satış telkin ve taktiklerini uygulasaydık en azından belki onlara kanserojen ürünler satmazdık. Bize algı operasyonlarıyla; Temel Reis’i (Popeye) kullanarak aşırı tüketildiğinde böbreklerde kum ve taş yapan ıspanak, Ninja Kamplumbağaları kullanarak lastik gibi pizza, Amerikan filmlerini kullanarak sağlıksız hamburger ve cola vb. bir çok ürün sattılar. Ya da kullanım alışkanlığımız olan ürünleri karalayarak satışlarını düşürüp yerine kendi ikame ürünlerini koydular. İşte onlardan birinin, blogumuzun da ana konusunu oluşturan zeytinyağı’nın, algılarda nasıl kirletildiğinin hikayesi,

“Zeytinyağlı yiyemem aman” türküsünün hikayesi..Marshall yardımının koşullarından biri de Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıydı.

Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir. ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir. Marshall yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır. Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.

Buna koşul olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur. Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısırözü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı “ısınırsa kanser yapar” gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir. Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır. Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan‘dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.

Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir. Basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…

Kaynak: Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi – Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966 

“Zeytinyağlı yiyemem aman” türküsünün sözleri

Zeytin Yağlı Yiyemem Aman,
Basma Da Fistan Giyemem Aman.
Senin Gibi Cahile,
Ben Efendim Diyemem Aman.

Kaldım Dumaniçi Dağlarında,
Sevgili Yarim Nerelerde.

Kara Üzüm Asması,
Yeşil Olur Yazması.
Ben Yarimden Ayrılmam,
Kara Yazı Yazması.

Kaldım Dumaniçi Dağlarında,
Sevgili Yarim Nerelerde.

Asmadan Üzüm Aldım,
Sapını Uzun Aldım.
Verin Benim Yarimi,
Annemden İzin Aldım.

Kaldım Dumaniçi Dağlarında,
Sevgili Yarim Nerelerde.