Hazreti İsa’nın doğumundan 470 sene önce Nasıl Atina’da doğan Sokrat, aradan geçen 25 asra rağmen ısmı unutulmayan, deha sahibi bir insandı. Gençlik yılları içinde babasının mesleği olan heykeltraşlıkla uğraşmış, fakat bunu bırakarak kendisini “Hikmet” dediği büyük fikir ve düşüncelere adamıştı. Başına topladığı insanlara tapmakta oldukları putları kötülüyor, tek olan hakikati bulmalarını öğütlüyordu.
Özellikle gençlerle ilgilenmekte, sorulu cevaplı diyaloglarla onları doğru çizgiye çekmekteydi. Meşhur talebelerinden Eflatun, onunla ilgili pek çok hatırayı daha sonra yazarak, ismini ölümsüzler arasına katmayı başarmıştır.
Sokrat’ın uyarılarıyla, devam edip giden putperest düzenlerinin sarsılmaya başladığını gören Atina hakimleri, onu susturmak istediler.
501 kişilik büyük bir mahkeme kurarak kendisini sorguladılar. O, tarihe mal olan meşhur müdafasını yaparak savunmasını bitirdiğinde 220 berat oyuna karşılık, 281 oyla ölüm cezasına çarptırıldı. Hapse girdiğinde talebelerinin ve ailesinin kendisiyle görüşmesine izin verildi.
Başta Eflatun olmak üzere talebeleri bir an olsun onu yalnız bırakmadılar. Kaçması için yapılan bütün telkin ve teklifleri, “ölümden korkmadığını, üstelik öldükten sonra bir çok dosta kavuşacağını” söyleyerek reddetti, içmesi için getirilen baldıran otu zehrini, öğrencilerinin gözlerinin içine bakarak başına dikti. O sırada yetmiş yaşına erişmiş, saçları ve sakalı bembeyaz
bir ihtiyardı.
Zehir kısa sürede tesirini göstermiş ve vücudu soğumaya başlamıştı. Son kez gözünü açıp talebelerinden Kriton’a:
“Asklepyos’a bir horoz borçluyuz! Parasını ver, unutma!” dedikten sonra ruhunu teslim etti.